Emanet hayatın misafir çocuklarıyız biz. Yalnız başladığımız
hayat yolculuğunda.
Çıkarken dönüşü olmayan yolculuğa kısa anda,tüm
hayatımızın filim şeridi gibi geçtiği söylenir.
İşte o şeritte bir iki saniyede öyle şeyler görülüyormuş ki
insanın hayatını sorgulayıp dersler çıkarmaması ahmaklık olurdu
sanırım.
Pişmanlıklarımız hep mutluluklarımızın at başı giderken, ihmal
ettiğimiz yaşamlarımızın keşke lerine sığınıp durduk.
Seni seviyorum diyememenin ezikliğinde daha nice baharları
doymadan kaçırdık. Elimizden uçurup kaçırdık.
Önceliklerimiz, hep başkalarının olmak istediği yerdeyken. Olmak
istediğimiz yeri bir türlü bulamadık
Her yaşadığımız pişmanlıkların arkasından daima hatalarımıza
sahip çıktık ve yeniden pişman olma becerisini gösterdik.
Hesabını sevdiklerimize fatura ederek.
Oysaki yüzleşmek gerekli, aynadaki yansımaya bakarak ben kimim
ben ne yapıyorum, ne yapmalıyım, hatta ne istiyorum sorusunu
sormadan akıntıdaki çöp tanesinin tesadüfi istikametinde yol aldık
durduk.
Kişilik arayışımız olmadı, olmasına da fırsat verilmedi ama
erken yaşlanmamızda hızlı karar verip kararlarımızda saplanıp
kalmak neden oldu.
Yaşamadan, yaşatmadan hızla gecen zamanın esiriyken, ağacın
yeşilinde takılıp kalamadık. Çocukken bir cam dan misketin
renklerine gözümüzü sokup ta ışık karşısında saatlerce gezintilere
çıkarken zaman ne kadar değersizmiş, renkler alıp götürürken kaşif
ruhumuzu hep besledi aslında.
Eksik taraflarımızı tamamlayan, uçuk ama masum hayaller nasılda
gerçeğin keskin bıçaklarında bitirildi. Yavaş yavaş özümsediğimiz
dünyayı nasıl maraton pistine döndürdük.
Bitiş çizgisi olmayan, kazananı kaybedeni olmayan bir yarışın
içine nasılda sokulduk, kurbağanın sıcak suda haşlanması misali
Sevginin tohumlarının ürünü olan, sevgi çocuklarıyız biz,
hayatının sevdası hiç bitmemeli biten dökülen her Japon ağacı
çiçeği gibi uç verip yeniden renklendirmeli hayat.
Sevmekten korkmadan,sevgiyi yaşatıp yaşamalı acele etmeden
kelebeğin ömründe değil çınarın hayatı kadar uzun ve dolu
dizgin..
Maalesef biten tükenen şeylerimizi her ne kadar arkamızda
bıraktığımızı sansak ta, hayatın o saniyelerinde beyaz ışıkla
karşılar bizi
Var olanlar zaten bizimdir, olmayanı hayal etmek delilik. Sahip
olduklarını yaşayamazsan, kıymetini bilmezsen onu da kaybeder
yalnız yaşarsın bencilliğin pençesinde tek başına ölmeyi
becerirsin.
Mutluluk başkalarında değil, senin aklında vicdanında,
gördüklerinde duydukların ve içine aldığın kokularda gizlidir
Sadece senin dünyanda.
Ne yüklersen sırtına onun ağırlığında kalır ya taşırsın yada
eğilirsin
Bu sana bağlıdır, Mutluysan mutlu eder, seversen sevilirsin.
Hayatın sadeliğinde yaşamalı, bir matematiği sadeleştirircesine
sadeleşmek lazım tane tane yaşayıp gereksiz yükleri atmak gibi.
Affetmesini bilip değmeyeceğini düşündüklerinizi bile affetmenin
çemberinde tüm kin ve nefret duygularımızı yok etmeliyiz,.
Etmeliyiz ki zehirlenmeden aldığımız her nefesin hakkını
verelim.
Zamanı hiç geriye götüren olmadı çünkü…