Konu aldığım haber ve olay üzerinden epeyce vakit geçmesine
rağmen ve kalem alınmış olmasına rağmen sosyal medya mecrasında
halen “bel altı” söylemlerin devam ettiğini görmek
birkaç kelam etmemi salık verdi.
Özellikle hamasi söylemler ve kelimelerle naralar atan yeni
nesil siyasi gençlik ürkütüyor beni. Ürkütmeli de zira siyasete
payanda olmuş politize gençlik ahlakını, inanç değerlerini
ve toplumsal saygıyı yabana atmış durumda.
Müslüman olarak ürküyor ve üzülüyor bir vatandaş olarak
da ülkemin geleceği noktasında endişe ediyorum.
Günümüzden 1400 yıl önce…
Mekke, Hz. Peygamber’in önderliğindeki
Müslüman ordusu tarafından fethedilmiştir.
Rahmet Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa
(a.s.m.) Kâbe’de sahabelerle birlikte
oturmaktadır.
Kendisine en azılı düşmanlarından Ebu Cehil’in
oğlu İkrime’nin Müslüman olmak için huzuruna
geleceği söylenince şöyle buyurur Rahmet Peygamberi:
“Yanınıza Ebul Cehil’in oğlu İkrime, mü’min ve muhacir
olarak geliyor. Sakın babası hakkında kötü söz söylemeyin. Çünkü,
ölüye kötü söylemek ölüye değil, diriye zarar
verir.”
Efendimiz’in (a.s.m.) bu tavrı sayesinde
İkrime, sadece Müslüman olmakla kalmaz aynı zamanda İslam’a
çok büyük hizmetler eder.
Günümüzden bir hafta önce…
Müzisyen ve sanatçı Fazıl Say’ın annesi vefat
etmiştir.
Ateist kimliği ile bilinen Fazıl Say, annesinin
cenaze namazında saf tutar, cenaze namazı
kılar.
Ardından büyük bir fırtına kopar…
Fazıl Say’a yapılan hakaretler ardı ardına
sıralanır.
Hakaret, aşağılama ve küfürler o kadar artar ki Fazıl
Say aşağıdaki açıklamayı yapmak zorunda kalır:
"Bunların hiç birini yazmak istemezdim. Annemin cenaze
töreninden sonra sosyal medyada çıkan tartışma ve yorumlar, sonsuz
mertebede inciticidir, kin ve nefret doludur, annesini kaybeden bir
insanın kalbini kırmak amaçlıdır, insani olan her şey bu
yazılanlarda unutulmuş, terk edilmiştir, tüm bu yazılanlar en doğru
şekilde yapılmış bir cenaze namazını kılan beni hedefe koyan, benim
inancımı sorgulayan, utanç verici bir ilkelliği, cüreti ve
cahilliği temsil etmektedir, bu tartışmalar hiç bir yere varamaz.
Tek ricam, bu yazılanların kaldırılması ve bir daha böyle bir şeyin
yaşanmamasıdır. Bunu lütfen yapmayın. İnsanların inançlarını
sorgulamak, tehditler yağdırmak, küfürler etmek, kimsenin haddi
değildir.”
“Modern Dünya” diye övünen insanların
modernliği (!) ile 1400 yıl öncesinin hoşgörüsünü
görebiliyor musunuz?
Fazıl Say’a yapılanlar aslında günümüzün en
büyük hastalığı: Kendi gibi düşünmeyen insanları
ötekileştirme, kin ve nefret tohumları ekme…
Bu her kesim için geçerli. Maalesef 1400 yıl öncesinin
hoşgörüsünden toplum olarak fersah fersah uzağız.
Günümüzde dindar olan dindar olmayanı, Türk Kürt’ü, sağcı
solcuyu, tarikatler cemaatleri çok rahatlıkla tekfir edip
dışlayabiliyorlar. Birbirini anlamaya çalışma, inançlara
saygı, kültürlere muhabbet hak getire…
Oysa 1400 yıl öncesinin hoşgörü ve merhametini günümüze
taşıyabilsek her şey çok daha farklı olacak.
Hz. Muhammed’in (a.s.m.) en büyük
düşmanının oğlundan hoşgörü, merhamet ve affediciliği sayesinde
büyük bir kahraman çıkardığı gibi biz de bireysel ve toplumsal
sorunlarımızı aynı yaklaşımla çözebiliriz aslında ya da çözebilir
miyiz?
Ama heyhat… 1400 yıl öncesinden o kadar uzağız ki sanki aramızda
milyarlarca yıl var.
Sanki başka bir dünyada yaşıyoruz. Sanki bu din hiç
yaşanmamış gibi hareket ediyoruz.
Eğer toplum olarak bu şekilde bizden olmayanı ötekileştirmeye
devam edersek korkarım bizi çok kötü zamanlar
bekliyor. Çünkü 40 yıl öncesindeki gibi tekrar
bölünüyoruz. Yarın öbür gün sokaklara tekrar farklı farklı
söylemler ışığında naralar atarsak şaşmayın.
Ha 40 yıl önce sokaklarda atılan "öteki" naraları ha
sosyal medya üzerinden fütursuzca söylenen "öteki"
naraları! Fark var mı?
1400 yıl öncesinin sevgi, şefkat, merhamet ve hoşgörüsünü
günümüze taşıyabilmemiz dilek ve temennileriyle…
SOSYAL MEDYA
TAKİP
twitter.com/msbeser
facebook.com/msbeser