Dinimizi sadece; “öğrenmek/bilmek” değil, “uygulamak” gerekli!..

Göktan AY goktanay57@gmail.com

Hoca dedi ki; Dinimizde “tefekkür etmek” çok önemlidir. Kur’an-ı Kerim’in 150 yerinde geçen Tefekkür; "İslam'da; günahları, kainatı, varlıkları, doğayı, yaratıkları, kendini ve Allah'ı düşünmek ve O'nun yarattığı varlıklardan, kainattaki eşsiz mükemmellikteki düzenden ders çıkarmak" demektir.

Günümüzde makamda  olanlar, atananlar ne kadar “tefekkür” içindeler? Eğer, tefekkür yapıyorlarsa, bu kadar “mobbing, ötekileştirme, taciz v.b.” şikayetlerinden geçilmiyor?

Toplumun gidişatından neden herkes şikayetçi!..

Hoca dedi ki; Peygamber (s.a.v) Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurur: “Kim güzelce abdest alır sonra cumaya giderse, hutbeyi dinler ve sessiz durursa o Cuma ile diğer Cuma arasında ve fazladan üç gün içinde işlemiş olduğu günahları bağışlanır. Kim hutbe okunurken çakıl ve benzeri şeylerle oynarsa boşa emek çekmiş olur.” (Tirmizi)

Oysa hala; koca koca, makam/meslek sahibi  insanlar sadece Cuma Namazı’na gitmekle/görünmekle görevlerini yaptıklarını zannediyor, ayrıca etrafındakilerin Cuma' ya gidip gitmediğini sorguluyor. Ayıptır!..

Hoca dedi ki; 5 vakit namaz farz’dır, ama Ramazan ayında kılınan “Teravih namazı” farz değil “sünnettir.” Ama,  'Farz namazlarını kılmadan, sadece; Cuma ve  Teravih namazını kılmak olmaz.'' "Her türlü kötülüğü, fitneyi yap, sonra 5 vakit namaz kıl, oruç tut, o da  olmaz!.”

Hoca dedi ki; İnfak etmek, “bir malı veya varlığı Allah rızası için harcamak demektir.” Yani, kazancın bir miktarını fakirlere vermek/paylaşmak demektir. Pek çok ayette ve hadis-i şerifte; insanlara infak emredilmektedir. Mesela, Bakara suresi, 2:267: “Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerin en helal ve iyisinden Allah yolunda harcayın. Size verilse, gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın. Biliniz ki Allah zengindir, övgüye layıktır.” denilmektedir.

Hoca dedi ki; "Namaz kılmak, yardımda bulunmak; 'gösteriş/makam/ yükselmek için' yapılabilir, göze sokulabilir, yani Riya'ya yakındır. Ama Oruç; Kul ile Allah arasındadır. O nedenle oruç tutmanın mükafat kat'ları sınırsızdır."

Son yıllarda, makama/göreve gelmek için; namaz kılan, eşinin  başını örten, dini söylemleri ağzından eksik etmeyenlerin v.b. çoğalması dinen zayıflık değil mi? Riya’ya dalmak değil mi? O yüzden, Hz.Mevlana’nın; “Ya; olduğun gibi görün, ya da; göründüğün gibi ol” sözünü unutmamak, birkaç güzel yıl için geleceği karartmamak gerek.

Hoca dedi ki; Kibir, kendisini başkasından üstün görmektir. Kibir, kötü huydur, haramdır. Allahü Teâlâyı unutmanın alametidir. Kibirli olan, “salih insan” olamaz. Kibir her iyiliğe engeldir, her kötülüğün anahtarıdır. Hadis-i Şerif'te buyruluyor ki: “Kibir; hakka, razı olmamak ve insanları küçük görmektir.(Müslim)

Ayetlerde; “Cehennem, kibirliler için ne çirkin ve ne kötü bir yerdir.” (Nahl 29)

“Allah, kibredenleri sevmez.” (Nahl 23), Hadis-i şeriflerde ise;

Hazret-i Nuh, ölürken çocuklarına, “Şirk ile kibirden çok sakının” buyurdu.(Hakim)

“Allahü Teâlâ, kibirliyi alçaltır, tevazu sahibini yükseltir.” (Taberani)

Allahü Teâlâ buyurdu ki: “Kibriya ve azamet bana mahsustur. Bu ikisinde bana ortak olanı hiç acımadan Cehenneme atarım.” (Müslim)

“Kibirden sakının. Topraktan yaratılıp, yine toprağa dönecek olan bir varlığın kibirlenmesi, bugün var, yarın yok olan bir varlığın kendini beğenmesi ne kadar anlamsızdır.” (Hazret-i Ebu Bekir)

Etrafınıza bakınız ve samimi söyleyiniz? Kibirli olmayan, dağları ben yarattım v.b. demeyen kaç makam sahibi, siyasetçi bulabilirsiniz?

Hoca dedi ki; Birbirimizi ismimizle çağırmamız gerekmektedir. Eğer ismimizin dışında bir vasıfla çağıracaksak, o da hoşlanılan vasıflarla olmalıdır. Lakap takmak; seviyesiz, ahlakı düşük kimselerin uygulamasıdır. Müslüman, sözlerinin hesabını vereceğine iman etmiştir. Ağzımızdan çıkan kelimeler, ikinci bir mümini rencide ederse bu bir nevi “kul hakkı” olur.

“Ey Müminler; bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın, belki de onlar kendilerinden daha iyidir. Kadınlar da kadınları alaya almasın, belki onlar kendilerinden daha iyidir. Kendi kendinizi ayıplamayın. Birbirinizi kötü lâkaplarla çağırmayın.”(Hucurat Suresi,11)

Ayet-i Kerime’de üç hususa dikkat çekilir:  “İnsanları alaya almak”, “İnsanın kendi kendini ayıplayıp kötülemesi”, “Hoşlanmayan lâkaplarla çağrılması”

Günümüz bazı  siyasetçilerine ve bazı köşe yazarlarına baktığınızda, acaba bunlardan haberleri yok mu? Ama; “Müslümanım, muhafazakarım” diyorlar, nasıl oluyor?

Hoca diyor ki; Kur’an-ı içselleştirmiyoruz. Mesela, bir meslekte okuyan gençler, bu meslekle ilgili Kur’an’da hangi ayetler var biliyor mu? Hayır? Neden öğretmiyoruz? Oysa, Kur’an, kişilere ileriye dönük yol gösteriyor. Mesela, Konservatuar’da okuyan genç,  Kur’an’da; müzik-sanat-resim ile ilgili ayetlerde ne denmiş, bilmiyor. O zaman, müzik/sanat günahtır? söylemlerine nasıl cevap verecek? Prof.Dr.Abdulaziz Bayındır’ın yazısını/araştırmasını okumak gerek: https://www.suleymaniyevakfi.org/fikih-arastirmalari/islamda-muzik.html

Demek ki, herkes İslam Dini hakkında bir takım bilgilere sahip. Ama, sadece evlerde duvara asılan ve kapağı açılmayan Kur’an-ı Kerim’ler gibi içeriği bilmiyor ve uygulamıyor.

İndirilen; Ayetler, Hadisi Şerifler, sadece sayfalarda/kulaklarda kalıyor, ama yaşama geçirilemiyor. Uygulamaya geçmiyor. Sonra da sancılar içinde yaşamaya, hala “orucu ne bozar?” v.b. sorularını, her sene sormaya ve cevaplamaya devam ediyoruz.

İnsanları, Cuma Müslümanlığı’ndan, gerçek bilgilere ve uygulamalarına ulaştırmak lazım.

Demek ki, Diyanet’in ve İlahiyat Fakülteleri’nin, öğretimde reform yapması, uygulama konusunda yeni pratikler geliştirmesi şart.

Bir sanatçı-akademisyen olarak, gördüğüm bu…

Sürç-i Lisan ettiysem, affola!...