Dayatılan Dijital Uygarlık Çağı ve panzehiri

Sosyal hayatın, yardımlaşmanın, görüşmenin, dinî hayatın olmadığı böyle bir yaşam dayatması ile karşı karşıyayız.

Mustafa Sabri Beşer msbeser@internethaber.com

Uzun bir zamandır hazırlıkları yapılan ve adına Dijital Uygarlık denilen çağ, Koronavirüs bahanesiyle adeta insanlığa dayak ata ata getirilmeye çalışılıyor.

“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!” denilen yeni çağda insanlığın hayatına yepyeni normlar getirilmeye çalışılıyor. İnsan fıtratına aykırı olduğunu düşündüğüm bu yeni yaşam tarzının panzehiri ise yine insanların alışkanlıklarından geçiyor.

Dijital Uygarlık Çağı, adım adım dünya insanlarına ve devletlerine kabul ettirilmeye çalışılıyor. Ahlakî, örfî ve dinî değerlere yer verilmeyen bu yeni dünyada insanlar bireysel yaşama, soyutlanmış yaşama ve dijital hayata zorlanıyor.

Dijital dünyada asıl varılması istenilen nokta ise insanların tamamen kontrol edilmesi, her hareketlerinin takip edilebilmesi.

Sadece hareketler mi… hayır, düşünceler de bu yeni çağda kontrol altına alınacak. Kim ne düşünüyor ne satın alıyor, nereye gidiyor ne yiyor ne tüketiyor…  Bütün bunlar bilinmek isteniyor.

Sosyal hayatın, yardımlaşmanın, görüşmenin, dinî hayatın olmadığı böyle bir yaşam dayatması ile karşı karşıyayız.

İnsanlığa ait bütün değerleri adeta zehirleyerek yok etmek, toplum hayatından çıkarmak istiyorlar. İstiyorlar ki insanlar bir araya gelmesin, aynı duyguları, aynı düşünceleri paylaşmasın. Böylece onları daha rahat kontrol edebilsinler.

İnsan fıtratına aykırı olan böyle bir yaşamın panzehiri ise hayatımızdan çıkarılmak istenen bütün ahlakî, örfî ve dinî değerlere sahip çıkmaktan geçiyor.

Onlar bizi ahlaki yaşamdan uzaklaştırmaya çalıştıkça bizim ahlaki değerlerimize sahip çıkmamız gerekiyor.

Dayanışma, yardımlaşma, hâl hatır sorma bugünlerde en fazla yapmamız gereken şeylerden. Aile içi iletişimimizi en yüksek düzeyde tutmanın yollarını bulmalıyız.

Her ne kadar şu anda fizikî görüşmeler mümkün olmasa da gerek sesli gerekse görüntülü iletişim kanallarını kullanarak akrabalarımızla iletişimimizi en üst seviyede tutmalıyız.

Her ne kadar camiye gidip cemaatle namaz kılamıyorsak da evlerimizi küçük camilere çevirmeli, namazlarımızı cemaatle kılmalı, tesbihat ve dualarımızı birlikte yapmalıyız.

Çin’de karantina sonrası boşanma oranlarında yüzde 60’lık bir artış görülmüş. Tam da dijital çağ uygulayıcılarının görmek istediği bir tablo.

Sanırım bir yerlerde dünyaya yeni düzeni dayatmaya çalışanlar ellerini ovuşturuyordur. Biz ise bu düzenin bir parçası değil panzehiri olabilmek için aile kurumuna şimdiye kadar olduğundan çok daha fazla sahip çıkmalıyız.

Birçok kişiye bütün bu anlattıklarım basit görünecektir ama inanın bize dayatılmaya çalışılan ve şu anda test aşamasında olan dijital uygarlık çağının panzehiri buradan geçmektedir.

Önümüzdeki birkaç yıl süreceğini tahmin ettiğim zorlu bir süreç var. Bu süre içinde en fazla saldırı toplum hayatına, ahlakî değerlere ve dinî yaşantıya yapılacak.

Belki bunlar doğrudan, cepheden yapılan saldırılar olmayacak ama yeni yaşam tarzıyla bütün bu değerler hayatımızdan çıkarılmaya çalışılacak.

Geriye ise ruhunu yitirmiş, ahlakî değerlerden uzaklaşmış, dinî değerlerden bîhaber bir toplum ve nesil kalacak.

Bu toplumun ise tek bir amacı olacak: Tüketim…

İşte böyle bir toplumu yönetmek her şeyden çok daha kolay olacak.

Dünyevi ihtiyaçlarını karşılamak için çalışan bir dünya…

Tüketimden başka bir amacı olmayan insanlık…

Dijital uygarlık teorisyenlerinin yönetmekte zorlanmayacağı bir toplum…

Bugün ahlakî, örfî, toplumsal ve dinî değerlere her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Hem de hiç olmadığı kadar…

facebook.com/msbeser

twitter.com/msbeser

instagram.com/msbeser