Cumhuriyet'in iftirasına cevap
Abone olGazetenin yöneticisi İlhan Selçuk'a bir açıklama gönderen Tezcan, bu iddiaları bakın hangi sert ifadelerle yalanlıyor:
Sayın İlhan Selçuk Yöneticisi olduğunuz gazetede bir süredir,
iktidar marifetiyle gazeteci yazarların susturulduğuna dair
yorumlar yer almaktadır. Nitekim böyle bir yorum sizin köşenizde de
yer aldı ve Hürriyet yazarı Emin Çölaşan’ın vergi affıyla ilgili
yazdığı için gazeteden uzaklaştırıldığını iddia ettiniz. Aynı gün
yazarlarınızdan Hikmet Çetinkaya ve Ali Sirmen de aynı örnekten
yola çıkarak ‘medya susturuluyor’ iddiasını öne sürdüler. Bu
noktada görüşlerimi 22 yıllık gazetecilik geçmişi bulunan bir
meslektaş ve Başbakan Basın Müşaviri sıfatlarını taşıyan bir kişi
olarak aktarmak istiyorum. Gazeteci sıfatıyla da cevap vermek
zorundayım, çünkü gazetenizde yer alan iddialar doğrudan beni de
hedef almakta ve medyanın susturulmasına yönelik bir operasyonun
aktörü haline getirmektedir. Bütün bunların önünde bir insan
olarak, hakkaniyet duygusuyla bir gerçeğin altını çizmek zorundayım
ki, yazdıklarınız, özellikle Emin Çölaşan olayına dair
göndermeleriniz tek kelime ile iftiradan ibarettir. Başbakan
Erdoğan’ın Emin Çölaşan’a dair hiçbir Hürriyet yöneticisine
talimatı, telkinatı, tavsiyesi yahut ricası olmamıştır. Çünkü sayın
Başbakan, kendisine yahut ailesine yönelik hakaret ve iftira
mahiyetinde olmadıkça hiçbir eleştiriye tepki vermemekte; hakaret
ve iftira unsuru taşıyanları ise yargı organlarına havale
etmektedir. Ben bu gerçeğe bütün ruhumla şahitlik ederim. Zaten şu
ana kadar aksi bir durum söz konusu olsa idi, şu anda bulunduğum
görevi terk etmekte bir saniye dahi tereddüt göstermezdim. Basın
Müşaviri olarak kendisiyle çok yakın mesai içindeyim, olanı biteni
en yakın zaviyeden görüyor ve değerlendiriyorum. Şunu gönül
huzuruyla söyleyebilirim ki, sayın Başbakan bütün medya
kuruluşlarına eşit mesafededir, hiç birine angaje değildir ve hiç
birinin angajmanına da sıcak bakmamaktadır. Nitekim kimi gazeteci
arkadaşlarımız bizi “Haddinden fazla eşit davranmakla”
suçlamaktadır. Evet, haddinden fazla eşit ve demokrat bir tavır
sergileniyor. Kanaatim odur ki, sizi ve paralel zihniyette olanları
rahatsız eden hatta çileden çıkaran husus da budur. Bu noktada, 22
yıllık meslek hayatının yarısından fazlasını medya meselelerine
hasretmiş bir gazeteci olarak şunu da üzülerek söylüyorum ki, siz
gazetecilerin susturulması konusunda belki en son söz söylemesi
gereken bir kişisiniz. Bir gazetecinin nasıl susturulacağı
konusunda sizden daha mahir kim olabilir diye düşünüyorum. Yıllar
içinde yöneticisi olduğunuz gazeteden tasfiye ettiğiniz,
sansürlediğiniz, susturduğunuz gazetecilerin sadece isimlerini alt
alta yazacak olsalar bir küçük kitapçık halinde yayınlamak mümkün
olabilirdi. Gazetecilik yapmıyor, Türkiye’nin en güzel ismine sahip
gazeteyi jakoben fanatizmin bülteni olarak kullanıyorsunuz. Sizinle
paralel düşünmeyen hiçbir kaleme tahammülünüz yok. Alternatif her
sese kulaklarınız kapalı. Bu sözlerime yanıtınız ‘Hayır gazetecilik
yapıyoruz’ olacaksa, size bir teklifim var. Gelin bütün
yazılarınızı ve gazetenizde yer alan haberleri, gazeteciliğin
evrensel kurallarından oluşan ölçüye vuralım ve tek tek örnekler
üzerinde konuşalım. Ölçümüz Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin
yayınladığı “Türkiye Gazeteci Hak ve Sorumlulukları Bildirgesi”
olsun. İşte o zaman yazdıklarınızın hangisi iftira, ne kadarı
manüplasyon, kaç tanesi asparagas çıkacak göreceksiniz. Var mısınız
böyle bir etik muhasebeye? Çok basit bir örnekle başlayalım
isterseniz. Gazetenize ayni ve nakdi destek sağlayan belediye
başkanları ile medya patronlarına yönelik haber ve yorumları veri
kabul ederek gazetecilik mukayesesi ve muhasebesi yapalım. Çok
zengin olduğunu bildiğim Cumhuriyet arşivlerine girelim, haber ve
yorumları tarayalım ve nasıl bir gazetecilik yaptığınızı gözler
önüne serelim. Eminim ki böyle bir muhasebe sonucunda gazetecilik
açısından müflis olduğunuz ortaya çıkacaktır. Ahmet Tezcan