İçinde bulunduğumuz krizli günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan için
“Çok konuşuyor, o konuştukça dolar artıyor”
diyenlere net cevabım,
“Şimdi konuşmayacak da ne zaman
konuşacak” oluyor.
Öyle ya…
Bazılarının hoşuna gitmeyebilir, ama o konuştukça piyasalar
başta olmak üzere sokaktaki vatandaş rahatlıyor, moral buluyor.
İleriye dönük güven duygusu artıyor. Evet konuşurken dolar da
artıyor.
Ama onun artış nedeni belli. Kaldı ki sussa da
artıyor.
Zira, ülkemiz çok ciddi bir saldırı ile karşı karşıya.
Okyanus ötesinden derin bir operasyon daha çekiliyor. Gezi
olaylarıyla başlayan, 15 Temmuz işgal girişimiyle pik yapan
ABD saldırısında yeni bir saldırı ile karşı karşıyayız.
Bu saldırının bir küresel boyutu var, bir de bizi
ilgilendiren boyutu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Siyaset, Ekonomi ve Toplum
Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından ATO Congresium'da düzenlenen
sempozyumda önce küresel boyutunu açıkladı:
“İşin ekonomi tarafının küresel boyutu olduğu açıkça
ortadadır. Amerika sadece ülkemizi değil, Çin’den Rusya’ya İran’dan
Avrupa’ya kadar pek çok yeri ekonomik bakımdan hedef almış durumda.
Hemen yanı başında Kanada’yı hedef almış durumdadır.”
Ardından ülkemize yönelik özel saldırıyı:
“ Ama bu durum tek başına ülkemizde yaşananları izaha
yetmiyor. Demek ki ülkemize yönelik daha derin bir operasyon var.
Ekonomide geçtiğimiz 16 yılda ülkemizi 3,5 kat büyütmekle sıçrama
yaptık. Yine de dünyanın toplamda 17’inci, satın alma paritesine
göre 13’üncü büyük ekonomi olmasının bu derece büyük husumete yol
açması akla ve mantığa uygun değildir.”
Cumhurbaşkanı ortada bir anormallik var dedi:
“Dolar ülkemizin parası karşısında 4,8 seviyesinden
nasıl oldu da 7’lere fırladı? 15 Temmuz sabahı 2,8 seviyesinde olan
kurun iki yılda 4,8 seviyesine çıkmış olması dahi anlamsızken bu
durumu nasıl izah edeceğiz? Ortada bir anormallik var
mı”
*****
******
*****
Evet ortada büyük bir anormallik var. Türkiye artık
stratejik ortağımız diye ABD’ye göbeğinden bağlı değil.
İpleri kopardı.
Kendi uçağımı, kendi silahımı, kendi tankımı, kendi uydumu
yapacağım diyerek yerli sanayiye yöneldi.
İHA’ları artık ABD’den yalvar yakar,nazlanarak alma dönemi
bitti. İHA’ları kendi ürettiği gibi SHA’ları da kendi yapıyor.
S 400’leri de gitti Rusya’dan aldı. 3 nükleer santralin
birini Rusya ile diğerini Japonya ve sonuncusunu da Çin’le
yapıyor.Yine İMF’ye olan borcunu kapattığı gibi, yeni kredileri
IMF’den değil Çin’den ve Katar ‘dan alıyor.
İhracatının yüzde 52’sini de AB ülkelerine yaptığına göre;
Turizminin bel kemiğini de Rus turistler oluşturduğuna göre;
İşgal girişiminden sonra ABD’nin içerideki maşalarını da bir bir
temizlemeye başladığına göre;
Ortadoğu’da yeni devletçikler kurmasına engel olduğuna göre;
İran’a ticari ambargoyu deldiğine göre de…
Türkiye’nin devlet başkanı son bir yıldır tüm ülkeleri kendi
para birimleriyle ticaret yapmaya davet ettiğine göre;
Ve tüm baskıya rağmen Türk halkı Erdoğan’ı yeniden seçtiğine
göre;
ABD ya ne yapacaktı? elbette saldıracak!..Hem de tüm
gücüyle…
İşte yaptığı bu, Türk halkını ekonomik kriz yöntemi ile
cezalandırmak!.
O yüzden Devlet Başkanı Erdoğan çıkıp konuşmalı. Her
zamankinden daha fazla. Anlatmalı.
Meydanı ABD yanlısı, Erdoğan karşıtı trolculara bırakmamalı.
Konuşsun ki iş dünyası ve vatandaş hükümetin B,C,D,E
planları olduğunu anlasın. Ne de olsa ekonominin üç ayağından
biri moral ve güven.