Çıraklık, kalfalık, sırada ustalık dönemi
Abone ol'İstanbul Shopping Fest'in açılışında konuşan Başbakan Erdoğan, 2012'nin ustalık dönemleri olacağını söyledi.
'İstanbul Shopping Fest'in açılışında
konuşan Başbakan Erdoğan, çıraklık ve kalfalık dönemini geride
bıraktıklarını söylerken 12 Haziran'dan sonra Türkiye'ye daha çok
şeyler kazandıracaklarını söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Biz 3 Kasım'la çıraklık
sürecini başlattık, 22 Temmuz'da orada kalfalık dönemini başlattık,
12 Haziran'la ustalık dönemine başlıyoruz. Böyle bir süreçle
inanıyorum ki iktidarımız Türkiye'mize çok şeyler
kazandıracak" dedi.
Başbakan Erdoğan, WOW Otel'de düzenlenen 'İstanbul Shopping
Fest'in açılışı ve "Türkiye'nin Markaları Türkiye'nin Çocuklarını
Giydiriyor" kampanyasının plaket töreninde yaptığı
konuşmada, Marmaray, tüp geçit, İstanbul-İzmir otoyolu, hızlı tren,
üçüncü köprü gibi büyük projelerinin devam ettiğini hatırlatarak
yapılan bu hizmetlerle 2023'ün vizyonu ve 2023'e olan bakışı
yansıttıklarını söyledi. Erdoğan, inşa ettikleri kongre ve toplantı
merkezleriyle İstanbul'un, uluslararası ölçekte bir kongre şehrine
dönüştüğünü ve 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleriyle de
İstanbul'un, sanat ve kültürel etkinliklerde adından çokça söz
ettirdiğini belirtti.
Finans hedeflerine dikkat çeken Başbakan Erdoğan, ''Ziraat
Bankası'nın genel merkezi İstanbul'a geliyor. Aynı şekilde Halk
Bankası Genel Müdürlüğü İstanbul'a geliyor. Vakıfbank Genel
Müdürlüğü İstanbul'a geliyor. Sermaye Piyasası Kurulu İstanbul'a
geliyor. Aynı şekilde BDDK İstanbul'a geliyor. Böylece
İstanbul'umuzu Türkiye'nin finans merkezi haline
getiriyoruz'' şeklinde konuştu.
Erdoğan, "Biz 3 Kasım'la çıraklık sürecini başlattık, 22
Temmuz'da orada kalfalık dönemini başlattık, 12 Haziran'la ustalık
dönemine başlıyoruz. Böyle bir süreçle inanıyorum ki iktidarımız
Türkiye'mize çok şeyler kazandıracak" diye konuştu.
Özellikle İstanbul'un şehir içi trafiğini daha çok rahatlatmak
amacıyla kara, deniz, raylı sistem alanlarında yatırımların hız
kesmeden sürdüğünü ifade eden Erdoğan, boğazın altında geçen raylı
sistemle Londra'nın İstanbul üzerinden Pekin'e bağlanmakta olduğunu
hatırlattı. Yapılan bunca hizmetin bazı kesimlerce
hazmedilemediğini savunan Erdoğan, "Ha birileri buna
maalesef tahammül edemiyor. 'Nereden de çıktı bu raylı sistem, yok
bilmem lastikli sistem. Nereden kaldıracak bunu İstanbul'un mevcut
yolları' diyor. Bunların bu ülkede taş üstüne taş koydukları vaki
değil. Sadece hep eleştirirler, sadece engel olmaya
çalışırlar'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, konuşmasını
şöyle sürdürdü:
"Siz, şehrin tanıtımı için milyarlarca dolar akıtın; eğer
taksicileriniz sizinle aynı vizyona sahip değilse, tanıtım hiç bir
işe yaramayacaktır. Siz kongreler için, toplantılar için
istediğiniz yatırımı yapın; gelen misafir otelde
rahat etmiyorsa, alışverişte kendisini rahat hissetmiyorsa,
sokakta güvende hissetmiyorsa, tüm yatırımlarınız anlamsız
kalacaktır. İşte tüm İstanbul'un, tüm İstanbulluların bu hassasiyet
içinde olmaları son derece büyük önem arz ediyor. Turizm söz konusu
olduğunda, şahsilik ortadan kalkıyor. Bir esnaf, bir taksici,
sokaktaki bir satıcı turiste kötü muamele ettiğinde, sadece turisti
incitmekle kalmıyor, esnaf kardeşlerini, İstanbulluları, tüm
İstanbul'u incitmiş, hepsine zarar vermiş oluyor. Yine marka
sahipleri bilecektir... Siz, milyonlarca adet gömlek üretirsiniz,
ama bir tanesindeki hata, yanlış markanın imajını ciddi şekilde
sarsabilir. Ya da emek verir, bir marka oluşturur, bir güven
oluşturur, ama bir hatalı üründen dolayı müşterinin güvenini
kaybederseniz, on yılların emeği heba olur gider. İstanbul'u daha
güçlü, daha çok bilinen bir marka haline getirmek için, tüm
hemşerilerimize bu hassasiyeti kazandırmak durumundayız.''
Erdoğan, resmi açılışını yaptıları Shopping Fest'in sivil toplum
örgütlerinin özverili çalışmalarının bir neticesi olarak ortaya
çıktığını söyledi. Erdoğan, bu vizyonun, bu heyecanın hiç
eksilmeden, hız kesmeden, büyüyerek, gelişerek devam ettirilmesini
özellikle rica ettiğini vurgulayarak, "Bugün İstanbul'a alışveriş
için gelen misafirleri memnun şekilde uğurlayabilirsek, emin olun
seneye sadece kendileri gelmeyecek yanlarında birilerini de
getirecekler. Bu festivalde ne kadar başarılı olursak, bu başarı
kademe kademe büyüyecek, her yıl kartopu gibi çoğalarak bir önceki
yıldan daha fazla turist ve daha fazla gelir sağlayacaktır"
dedi.
Shopping Fest için, kamunun, özel sektörün, sivil toplumun ortaya
koyduğu bu başarılı işbirliğini her alanda gösterilmesi gerektiğine
de işaret eden Erdoğan, "Sadece İstanbul markasıyla ilgili olarak
değil şehirlerimizle, ürünlerimizle değerlerimizle ilgili de
ortak markalar üretebilir ve tanıtımında ortak çalışmalar
yürütebiliriz" diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisinin, hazırladığı 2023'te 500
milyar dolar İhracat Stratejisini hep birlikte kamuoyuna
açıkladıklarını belirterek, hükümet olarak belirledikleri 500
milyar dolar ihracat hedefinin gerçekçi ve ulaşılabilir olduğunu
TİM'in çalışmasının da teyit ettiğini ve detaylı bir bir strateji
oluşturulduğunu belirtti.
Başbakan Erdoğan, 2002'den bu yana, taraflar arasında bir sinerji
oluşturduklarını, 36 milyar dolardan aldıkları ihracatı 2008
yılında 132 milyar dolara çıkardıklarını yani 6 yılda ihracatın 3
kattan fazla arttığını söyledi. Erdoğan, "Küresel finans krizine
rağmen biraz düştü ama 2010 sonu itibarıyla 114 milyara tekrar
tırmandı. İnanıyorum ki bu yıl sonu itibarıyla tekrar biz 130
milyar doları aşarız." dedi.
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim medeniyetimiz, kültürümüz, toplumsal yapımız, sınırsız
tüketime, sınırsız harcamaya, acımasız rekabete, özellikle de
bencilliğe müsamaha göstermez. Biz insanı sadece ve sadece bir
tüketici olarak gören anlayışın yanında olamayız. Esasen,
paylaşımın olmadığı, dayanışmanın olmadığı, yoksulların
gözetilmediği bir sistemin sağlıklı ve sürdürülebilir olması da
mümkün değildir. Son küresel ekonomik krizin dünyaya verdiği en
önemli mesaj da işte bu yönde olmuştur. Bir taraf sınırsız kazanıp
sınırsız harcarken, diğer bir tarafta yoksulluk derinleşmiş, adalet
duygusu incinmiş, dengesizlik, küresel ölçekte bir kriz olarak
tezahür etmiştir. Son küresel krizden ders alarak, sınırsız tüketim
ve acımasız rekabet konusunda herkesin kendisini etraflıca
sorgulaması, bir vicdan muhasebesi yapması gerekiyor."
Başbakan Erdoğan, ''Bölgede Kuzey Afrika'da son dönemde
meydana gelen gelişmeleri şöyle bir incelediğimizde altında bu
tespitimin yattığını göreceksiniz. Dünyadaki iletişimin artık
nereleri nasıl tahrip ettiğini göreceksiniz. Günde 1 dolara talim
eden insanların hatta onu bile bulamayanların yaşadığı bir
dünyadayız. bu insanlar sağda solda bakıyorsunuz bir mağazanın
vitrindeki ekranında dünyanın değişik yerlerindeki güzellikleri
veyahut ta o vitrini görüyor ve onun iç dünyasındaki sarsıntılar
kine, nefrete dönüşebiliyor. İşte bunu aşabilmek için paylaşımcı
olmak, dayanışma içinde olmak, bizim kültürümüzde bizim
medeniyetimde bu var. Eğer bizim ülkemiz bizim Türkiye'miz bu
sıkıntıları yaşamıyorsa, bilesiniz ki hani birilerinin sadaka
kültürü diye ifade ettiği mantık var ya...Aslında bizim devlet
olarak yaptığımız bir sadaka dağıtımı değildir. Bizim devlet olarak
yaptığımız demokratik laik sosyal bir hukuk devletinin gereği
olan o garip gurebayı fakir fukarayı bulup arama görevini bize
yüklediği için onları bulma anlayışıdır, sadaka anlayışı değildir.
Sadaka bireyseldir, zenginin fakiri arayıp bulmak suretiyle sağ
elin verdiğini sol elin görmediği bir anlayıştır. Onu zengin arar
bulur. Yoksa şu anda sizlerin devletinize verdiğiniz vergilerle
işte o fakir fukarayı arayıp bulup onlara eğitimde, sağlıkta, evine
erzak dağıtmada, kömürünü sobasını ulaştırmada sosyal dayanışma
vakfımızla birlikte verdiğimiz bir hizmettir ve buna sadaka demek o
vatandaşların onuru ile oynamaktır. Bunu hiç kimse başka bir yere
çekmesin ve bugüne kadar bu yapılmıyorsa bu görev ihmalidir, bugün
yapılıyorsa bu görevin yerine gelmesidir. Kimse bunu başka bir yere
çekmesin" diye konuştu.
Erdoğan,kendisi için hayal kırıklığı olanGalataport projesinde
yaşananları gündeme getirdi."
''Sadece şu son 8 yılda İstanbul'un şahit olduğu uluslararası etkinlikler bile ne kadar isabetli bir çizgi takip ettiğimizin açık ispatıdır. Fakat biz buna yoğunlaşırken birileri de önümüze bariyer koymaya gayret etti. İşte bir Galataport süreci, bir Haydarpaşaport süreci... Bunlar çok önemli. Bir Tophane olayı... Bunlar çok önemlidir. Bakın bir Galataport'u biz gerçekleştiremedik. Ne yaptılar? Engellediler. Kim önümüze dikildi? Yargı... Eğer Galataport şu anda bizim planladığımız gibi başlamış olsaydı, bitmiş olacaktı ve böylece o Tophane'deki çirkinlikleri görmeyecektik. Oradaki bütün o tarihi güzellikler meydana çıkacak ve o kruvaziyer gemileri gelecek, dünyanın değişik yerlerinden büyük sermayedarlar oraya getirilecek ve onlar İstanbulumuza hem büyük imkanlar bırakacak hem de İstanbulumuzu farklı bir şekilde bütün güzellikleriyle tanıyarak kendi ülkelerine öyle döneceklerdi. Aynı şekilde Haydarpaşaport... Bizim Haydarpaşaport'taki hedefimiz, yaklaşık 6 bin yatak kapasitesi... Ama öyle devasa binalar filan, dikey mimari falan değil, yatay mimariyle gayet güzel oradaki mimariye uygun binalar düşünüyorduk. Gelen tüm turistlere, oradaki trafiği ortadan kaldırmak suretiyle, bir 'shuttle' sistemiyle orada binaları birbirlerine bağlamak, oraları tamamıyla bir yürüyüş alanı haline getirmek suretiyle, İstanbul'un tüm güzelliklerini, oradan Topkapı'yı, Boğazı, Marmara'yı izleme imkanlarını verecektik. Bunlardan şu anda biraz zaman kaybettik, ama bunu gene gerçekleştireceğiz. Ve bunu gerçekleştirmek suretiyle, işte sizlerin de attığı bu adımlarla, inanıyorum ki İstanbul dünyaya çok daha farklı bir şekilde ürünleriyle de güzellikleriyle de mesajını verecek.''