Olayları kendi bakış açımız ve ideolojik
dürtüler ile sunmakta üzerimize yok vesselam. Koca bir
resmin içinden küçücük bir detayı alıp hayatımızın
merkezine yerleştiriveriyoruz.
Sosyal medya üzerinde yeni bir akım başladı.
#10yearschallenge sloganıyla trend
yapılan akım tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de büyük
bir ilgi gördü.
Ne zaman sanal âlemde bir şeylere göz atmaya kalksak
#10yearschallenge ile ilgili bir habere,
görsele rastlamamak imkânsız. Eh bir süre daha devam edip
benzeri tüm akımlar gibi hayatımızdan sessiz sedasız çıkar
gider.
Lakin bu sefer #10yearschallenge hakkında daha
önceki trendlerle ilgili yapılmayan komplo teorileri ortaya atıldı.
Anadolu Ajansı’nın haberine göre bu yeni
trend hiç de masum değil.
Başta reklam ve pazarlama olmak üzere birçok
art niyetli düşünceler için dizayn edilmiş bir
trend olduğu ileri sürülüyor işin uzmanlarınca.
Benim dikkat çekmek istediğim nokta ise olayın bir başka boyutu.
Bu yeni trendin peşine takılıp fotoğraflarını paylaşan çok sayıda
insan var. Bunların arasında sayısı tam olarak bilinememekle
birlikte önceden başörtülü olup da sonradan açılan
insanlar da var.
Kişisel bir tercih deyip üzerinde durulmaması
gereken bir konuyken birdenbire ideolojik bir bakış
açısı ile ele alınmasıyla gündemin ön sıralarına
yerleşiverdi.
Eline cımbızı alıp büyük resimden sadece bu
olayla ilgili resimleri sanki dünyanın en önemli olayıymış
gibi verip kuyuya ilk taşı atanların
başında her zamanki gibi tek derdi İslam’a ve
Müslümanlara yönelik karalama propagandası yapmak amacı
ile habercilik yaptığını zanneden güruh oldu.
"Bu fırsat kaçmaz!" nevinden sözü edilen akımın
sadece başörtüsü üzerinden yapılan paylaşımları
toplayarak iştahlanmış durumdalar!
Hani derler ya “Bir deli bir kuyuya bir taş atmış, bin
akıllı çıkaramamış” diye… İşte aynen o misal sözüm ona
habercilik yaptığını zanneden bu güruhun cımbızlayıp kuyuya
attığı taşın ardından binlerce kişi topa girip suyu iyice
bulandırmaya başladılar.
Yüzlerinde ki isin karanlığı ile oda içerisinde olsalar dahi
dışarıdan bakıldığında amaç ve niyetlerinin yansıması
görülebiliyor. Her zaman söylerim; maksat üzüm
yemek değil bağcıyı dövmek olunca ortaya işte böyle
“tavuk suyuna tirit” misali konular nevzuhur
ediyor.
Yahu her seferde rakibimize bel altı giydirmek
zorunda mıyız?
Hep mi açığı kollamak zorundayız?
Nerde kaldı hoşgörü, nerde kaldı fikirleri
tartışmak?
İlla görüntü üzerinden vurmak zorunda mıyız?
Ya da "bu sefer vurduk" denilen açıklar(!)
İslam’a zarar verdiği mi zannediliyor?
Size bir tavsiye ve bir sır vereyim; boşuna uğraşmayın,
kişisel açıklar hiçbir zaman Allah’ın hak dinine zarar
veremez, vermemiştir de.
Aslında bu sözlerim sadece karşı tarafa değil. Bizim cenah da
yeri geldiğinde aynı şeyi yapmaktan çekinmiyor. Fikirleri
tartışmıyoruz artık, görüntü üzerinden bel altı
çalışıyoruz.
Son dönemlerin tartışma konularına bakarsak bunu çok daha rahat
gözlemleyebiliriz.
Elimize cımbız alıp gereksiz detayları irdelemekten ne zaman
vazgeçeriz bilmiyorum ama fikir ve kültür hayatımız hızla
dibe vuruyor.
Seviyeli tartışmalar, fikir teatileri yok artık hayatımızda.
Hal böyle olunca iş alaya almalara, dalga geçmelere,
seviyesiz tartışmalara iniyor. Tabi onca laf kalabalığı
arasında bir çözüme ulaşamayınca ülkemiz adeta körler ve
sağırlar ülkesine dönüyor.
“Kendin pişir, kendin ye”
misali “kendin söyle, kendin dinle”
kalitesizliğinde bir hay-huydur almış başını
gidiyor.
Bir an önce elimizdeki cımbızları bırakıp daha
kaliteli, daha seviyeli, daha hoşgörülü bakış açılarına sahip
olmamız gerekiyor. Objektif medyacılık ve habercilik
yapılması gerekiyor ki hem itibar kazanılsın hem de yapılan işin
inandırıcılığı olsun.
Yoksa bu cımbızlamak her iki tarafında canını daha çok
yakar…
SOSYAL MEDYA
TAKİP
twitter.com/msbeser
facebook.com/msbeser