CHP’li Mumcu, savaş açıyor!
Abone olCHP Avcılar Belediye Başkan Aday Adayı Erol Mumcu ise, “Çare bilimde ve insanda” diyor. Barış Yarkadaş yazdı...
BARIŞ YARKADAŞ
17 Ağustos 1999 depremi,
Türkiye’yi kalbinden vurduğunda, o büyük
sarsıntıyla yatağından fırlayan Maden Mühendisi Erol
Mumcu’nun aklına gelen ilk soru, “Neden güvenli
bir kentte yaşamıyoruz?” oldu. Çünkü
Mumcu, Avcılar’da yaşamayı tercih ettiğinde,
onbinlerce komşusu gibi düşünüyor, sakin, sessiz ve denize kıyısı
olan bu ilçede, yaşamının sonuna kadar kalmayı düşünüyordu.
Ancak deprem tüm hesapları alt üst etmiş, deyim yerindeyse,
herkesin ağzının tadı kaçmıştı. Düne kadar en huzurlu olunan ve
kötü zamanlarda sığınılan bir liman olan evler, artık
“çivili yataklar”a dönmüştü. Avcılar, yitirdiği
onca canın ardından, artık istim üzerindeydi.
Erol Mumcu da istim üzerinde olan, onbinlerce
yurttaştan biriydi. 1962’de
Malatya’da başlayan yaşamında, böyle bir acıya
tanık olmamıştı. Takvimler 1999’u
gösterdiğinde, ömrü boyunca unutamayacağı bir acı
nakşedilmişti hafızasına... Çünkü, onlarca komşusu, çürük
zemin üzerine kurulmuş binalarda, yaşama “elveda”
demişti.
Halbuki, babası Malatya’da tekstil işçisi olan
Erol, ilk ve orta okulu Malatya’da bitirdikten
sonra geldiği İstanbul’da, böyle bir tabloyla
karşılaşacağını tahmin edebilir miydi? İstanbul, hele Avcılar,
Mumcu için çoktaan "vazgeçilmez" olmuştu.
Erol Mumcu, 15 yıldır oturduğu Avcılar’ın kendisi
için önemini anlatırken, 17 Ağustos öncesini ve sonrasını,
yaşadıkları dayanılmaz acıyı şu sözlerle vurguluyor:
“Yaklaşık 15 yıl önceydi. Babam biraz rahatsızlanınca doktora
götürdük. Doktor, (Babanızın, sessiz, sakin ve gürültüsüz
bir ortama ihtiyacı var) dedi. Komşularımız bize Avcılar’ı
önerdi. Birçok arkadaşımız da aynı öneride bulundu. Hemen bir ev
arayışına girdik ve babama bir ev aldık. Yakınına da biz taşındık.
Herşey yolundaydı. Ta ki; 17 Ağustos’a
kadar...”
Mumcu, bunları anlatırken, gözleri dalıyor. Belli ki; 17 Ağustos’u
yaşayan biri olarak, depremin izlerini üzerinden henüz atamamış. 17
Ağustos bu yüzden Mumcu’da bir “kırılma noktası”
olarak öne çıkıyor. Mumcu, 17 Ağustos’tan sonra, yaşadığı kentte
kalmaya ve burada mücadele etmeye karar veriyor. “Çünkü;
kaçmak da bir çözüm değildi. Binaların sağlamlaştırılması, bilimsel
yöntemlerin kullanılması, ölümlerin önüne geçebilirdi”
diyor.
1970’li yıllarda ağabeyi Resul
Mumcu’nun Jeomorfoloji eğitimi alması ve
bitirme tezinin “Avcılar” olması ise, Mumcu’nun
işini kolaylaştırıyor. Mumcu, ilk önce ağabeyinin bitirme tezini
yeniden okuyor. Avcılar’ın bulunduğu zemini tanıyan
Mumcu, aynı acının yeniden yaşanmaması için ne yapılması
gerektiğini araştırmaya başlıyor:
“Üniversitede okurken, arkadaşlarımızla, insanca yaşayabileceğimiz
bir sistemin hayalini kurardık. İstanbul Teknik
Üniversitesi (İTÜ) o dönem gençliğin politize olduğu,
sorunlarına çözüm aradığı, fikir alışverişinin had safhada olduğu
bir ortama sahipti. Öğrenciler, akademik-demokratik sorunlarını
kurdukları dernekler aracılığıyla çözmeye çalışırdı. Ben de
İTÜ-DER’de aktif görev almıştım. Çünkü, bu ülkede
yaşıyordum ve insanca bir sistemin hayalini kuruyordum.
Bu yüzden, hak arama ve yurttaş olma bilincimizin temellerini
üniversitede attık sayılır. 17 Ağustos depremi yaşandığında, bir
kez daha anladım ki; yönetenleri uyarmak, yönetime
katılmak, ve yaşamımıza sahip çıkmak gerekiyor”
diyor.
Mumcu, üniversitede kazandığı “hak arama”
deneyiminin, 17 Ağustos sonrası, yaşamını
kolaylaştırdığını ifade ediyor:
“Doğrusunu söylemek gerekirse, okulu bitirdikten sonra, kısa bir
süre Maden Mühendisliği yaptım. Ama nedense, bir
süre sonra bundan vazgeçtim. Çünkü, ticarete atılmak,
istihdam yaratmak ve işlerimi büyütmek
istediğimi hissettim.
Ticarette başarılı da oldum. O dönem
Filipinler’den hediyelik eşya getirdim ve pazarın
büyük kısmına hakim oldum. Ancak içimde hep bir eksiklik hissettim.
Bu eksiklik ise, topluma karşı sorumluluklarımı
yerine getiremediğim düşüncesinden kaynaklanıyordu.”
Mumcu, kendisine üniversitede okuma ve
mühendis olma olanağı sağlayan topluma
karşı borçlu olduğunu düşünüyor. Bu yüzden de,
yaşam görüşüne uygun olan sosyal demokratların safına geçiyor.
1987’de SHP’ye üye olan
Mumcu, ilçe örgütünde çeşitli görevler
üstleniyor.
SHP-CHP birleşmesinde ise, şimdi belediye başkan
aday adayı olduğu CHP’nin saflarına katılıyor.
Siyaset ve ticareti bir arada götüren Mumcu, cep telefonu
sektörünün gelişmeye başlamasıyla birlikte, bu alanda da
faaliyet göstermeye başlıyor. Cep telefonlarının yedek parçalarının
ithalatını yapmaya başlayan Mumcu, işlerini büyüttükçe,
siyasette daha emin adımlar atmaya başlıyor. Mumcu, siyasetin adeta
bir yaşam tarzı olduğunu belirterek gülümsüyor ve “Belki de
siyaset benim genlerimde var. İlkokul’dan, Lise’ye kadar
hep sınıf başkanı olmuştum. Sanırım bunda
karakterimin büyük payı vardı. İnsanlarla birlikte olmayı ve
onlarla birlikte hareket etmeyi seviyordum” diyor.
Mumcu’nun “başkanlığı” üniversiteyi bitirdikten
sonra da sürüyor. Doğup büyüdüğü Malatya Atalar Köyü
Derneği’nin Genel Başkanlığı görevini
üstlenen Mumcu, 35 bin nüfusu olan bu köy için, gecesini gündüzüne
katıyor. Mumcu’nun başkan olduğu dönemde, Malatya,
Mersin ve İzmir’de şubeler açılıyor.
Kurumsallaşabilmek ve Atalar Köyü halkının
arasındaki bağı sürekli kılabilmek için kurulan Malatya
Atalar Köyü Eğitim Vakfı’yla da işbirliği içine giren
dernek, her yıl 55 öğrenciye burs olanağı sağlıyor. Mumcu,
dernekteki genel başkanlığının ardından, vakıfta da yönetim kurulu
üyesi olarak görev alıyor.
Atalar Köyü Dernek Başkanlığı yaptığı dönem ise, Mumcu’yu Avcılar
halkının başka bir yüzüyle tanıştırıyor. Mumcu, yaşadığı deneyimi
şöyle aktarıyor:
“17 Ağustos depreminin ilk şokunu atlattıktan
sonra, hemen bir araya geldik ve görüş alışverişinde
bulunduk. İlk tespitimiz, herkesin üzerinde bir korkunun olduğuydu.
Bu korkuyu aşmanın yollarını aramaya başladık. Ve
bu amaçla, çeşitli paneller düzenlemeye karar verdik. Deprem
sonrası yaptığımız bu panellere ilgi yoğundu. Özellikle ev
kadınları, bu panellere katılıyordu. Burada gördük ki; eve
kapatılan kadınlar, sorunlara karşı daha duyarlı ve bunların
çözülmesini istiyor. Bunu gördükten sonra, deprem korkusunu
aşma, kadın hastalıkları, aile içi
iletişim başlıklı paneller yaptık. Bu da bizi bambaşka bir
platforma taşıdı.”
Mumcu’nun “bambaşka bir platform” dediği yer ise,
Avcılar’da faaliyet gösteren 238 sivil toplum kuruluşunun
oluşturduğu Kent Meclisi’ydi. Kent Meclisi’yle hareket
etmeye başlayan ve sorunlara birlikte çözüm arayan dernek, 16
kişilik Danışma Kurulu’na da bir temsilci yollar.
Bu temsilci ise, yine Erol Mumcu’dur.
Kent Meclisi, dayandığı geniş taban desteğinin
taleplerini karşılamak için, sürekli hareket halindedir.
Mumcu’nun Danışma Kurulu’nda
olduğu dönemde, bölge esnafı için önemli bir merkez olan
BEDAŞ Vezneleri’nin taşınma işlemi engellenir.
Çünkü, BEDAŞ’a çevre semtlerden gelen yurttaşlar, ilçede
hareketlilik sağlamaktadır. Yine Adliye’nin taşınmasının
engellenmesi, Kent Meclisi’nin başardığı işlerden
bir diğeridir.
Mumcu, hem köy derneği, hem Kent Meclisi,
hem de CHP’de aralıksız koşturmaktadır. Bu sırada,
Avcılar’da yayımlanan çeşitli gazetelerde de yazı yazarak,
“yurttaşlık bilincinin oluşmasına katkı sağlamaya”
çalışmaktadır.
Yurttaşlık bilinci üzerine onlarca yazı yazan Mumcu, söylediklerini
hayata geçirmek için, daha fazla sorumluluk talep
eder. Bu, ilk etapta, belediye başkanlığıdır...
Çünkü, belediye başkanı, halkla direk temas
halindedir ve yaşamın düzenlenmesinde, çağdaş bir
kent yaratılmasında, geleceğin sağlam temeller üzerine
kurulmasında, belki de kilit rol oynamaktadır.
Mumcu bu yüzden, çevreden gelen baskının da motive
etmesiyle birlikte, 28 Mart 2004
'te yapılacak olan yerel seçimlere “Belediye Başkan
Adayı” olarak girmeyi ister. Çünkü, kazandığı
taktirde, 15 yıldır severek oturduğu Avcılar’ı, bir adım daha
ileriye taşımayı düşünmektedir.
Ekip arkadaşları ve halktan alacağı güçle icraate başlamayı düşünen
Erol Mumcu’nun kafasında ilk iş olarak, “Depreme karşı
bilimsel yollarla savaşmak” vardır. Maden
Mühendisleri ve Jeoloji Mühendisleri
Odası'yla sıkı bir ilişki içinde olan Mumcu, bu iki kurum
ve diğer kurumlarla birlikte, Avcılar'da "güvenli bir
şekilde yaşayabilecekleri" ortamın oluşturulması için,
güçbirliği yapmayı istemektedir.
Mumcu, mühendislikten gelen mesleki birikimini de
belediyecilikte kullanmayı düşündüğünü belirterek, yapmak
istediklerini şöyle sıralıyor:
“Avcılar’da İstanbul Üniversitesi’nin kampüsü
olmasına rağmen, öğrenciler ilçeyle kopuk bir şekilde yaşıyor.
Oradaki öğrencileri Avcılar’ın sosyal yaşamına
katmayı düşünüyoruz. Bu bir anlamda (iç turizmi) de
canlandıracaktır.
Ayrıca, yine ilçemizin gençlerinin spor
yapabileceği alanları yaratmak da bizim temel
görevlerimizdendir. Bugün Avcılar gençliği, istediği gibi
spor yapabileceği bir ortamdan yoksundur. Gölle
deniz arasında bulunan Avcılar’da, su sporlarının
yapılmasını sağlayacağız. Bu Avcılar’ın vizyonunu iki-üç
seneye kalmadan değiştirmeye başlar.”
Mumcu, çocukların oyun alanlarına kavuşması için arsa üretimi de
yapacaklarını da belirterek, “Kadınları ihmal ettiğimizi kimse
düşünmesin. Eve hapsedilmeye çalışılan kadınlara, meslek
edindirerek, sosyal yaşama katacağız” diyor.
Bölgediki işsizlerin envanterini de çıkaracaklarını belirten
CHP’li aday adayı Mumcu, “Avcılar’da onlarca
fabrika var. Belediye kanalıyla görüşmelerimizi sürdürüp iş
olanağının yaratılması için adım atacağız. İşsizlik sorununu
çözebildiğimizde, daha hızlı adımlar atabileceğiz” iddiasında
bulunuyor.
Halkın yönetime katılabilmesi için tüm kanalları açık tutacaklarını
da ifade eden Mumcu, sözlerini şöyle noktalıyor: “Zaten hali
hazırda Kent Meclisleri var. Bunu daha da
yaygınlaştırıp bizzat halkı belediye yönetimine ortak
edeceğiz. Bu toplantılara katılamayanlar ise,
internet ortamından faydalanarak, görüşlerini
hemen aktarabilecek. Avcılar, yerel yönetimde parmakla gösterilen
bir ilçe olacak.”
EROL MUMCU
MADEN MÜHENDİSİ
AVCILAR CHP BELEDİYE
BAŞKAN ADAY ADAYI
0212 593 86 87
0532 234 90 94
www.chpmumcu.com
mumcudanismanlik@mynet.com