Nasıl günler geçiriyoruz anlamak mümkün değil. Öyle büyük
çelişkiler, öyle büyük yanlışlar ve öyle garip iftiralar
atılıyor ki, aklım almıyor bazen. Bir ülkede çocuklar istismara
uğruyorsa; bu durum, aklı başında her fert için derin üzüntü
verici ve ciddi tepki gösterilmesi gereken bir durumdur. Bu
bir infialdir. Öyle olmalıdır. Sadece çocuğu istismar eden
kişiler değil, o kişileri işe alan ve olması gerektiği gibi
denetlemeyenler de aynı şekilde cezalandırılmalıdır. Ancak gelin
görün ki; İki yetişkin gencin parkta el ele otururken
görülmesi durumda dahi, daha fazla sesin yükseldiğini görüyoruz.
Nasıl bir hale geldik biz? Bu nasıl bir çelişkidir Allah
aşkına!..
Yanlışlara bakalım. Ülkemizde muazzam bir kutuplaşma var. Bu
siyasi kutuplaşma öyle bir duruma gelmiştir ki; dini, ahlaki,
hukuki ve aklınıza gelebilecek hemen her konuda 'senin adamın,
benim adamım' durumu söz konusu olmuştur. Oysa anlaşılması
gereken çok net bir konu var; dini, ahlaki, hukuki ve bu
düzeydeki konular siyasetin üzerindedir. Dini bir hata varsa, bu
işin sana göresi ya da bana göresi yoktur. Bu işin siyaseti
olmaz. Ahlaki açıdan kabul edilemez bir durum varsa;
'senin adamın haksız, benim adamım haklı' gibi bir holiganizm
ile çözüme kavuşturamayız. Hukukun üstünlüğü; 'benim adamların
için geçerlidir, senin adamların için söz konusu olmaz'
diyerek sağlanamaz. Bunların hepsi büyük yanlışlardır. Ne
zaman döneceğiz bu yanlışlardan?..
Geldik iftara konusuna. Sosyal medyada dün bir haber yayıldı.
Cübbeli Ahmet Hocanın ağzından, çocuk istismarlarını dinen
uygun olarak gördüğünü belirten bir şeyler yazıldı. Bizim art
niyetli ya da 'üstün zekalı' insanlarımız ise haberin
doğruluğunu araştırmaya dahi tenezzül etmeden, derhal
kendi sosyal medya hesaplarından başladılar paylaşmaya.
Nihayetinde Ahmet Hoca, bu sözlerin kendisine ait olmadığını
açıkladı. Hem de büyük beddualar ederek. Sonuna kadar haklı. Konu
ne olursa olsun, bir kişinin söylemediği şeyleri söylemiş gibi
göstermenin affedilir yanı yoktur. Kaldı ki böyle hassas
bir konuda. O haberi çıkaranlara da, anlayıp dinlemeden
paylaşanlara da yazıklar olsun.
Bu arada şunu da belirtmek isterim: Ben Cübbeli Ahmet Hocayı
falan tanımam. Kimsenin avukatlığını da yapmam. Ancak böyle
bir iftiraya uğrayan birini savunmak için bir şeyler yazmamız lazım
değil mi sizce de?