Can simidini patlatmak…

Toplum olarak son zamanlarda adeta can simitlerimizi patlatmakla meşgulüz…

Mustafa Sabri Beşer msbeser@internethaber.com

Can simidi, boğulmakta olan birisini kurtarmanın son çarelerinden birisidir. Eğer can simidi patlar veya işe yaramaz hale gelirse kazazedenin ölmesi mukadderdir.

Toplum olarak son zamanlarda adeta can simitlerimizi patlatmakla meşgulüz…

Önce size seçim karmaşası arasında kaynayan bir haberi hatırlatmak istiyorum:

Olay geçtiğimiz hafta Salı günü meydana geldi. Yani seçimle yatıp seçimle kalktığımız günlerde.

Bu yüzden yeterince ilgi görmedi. Ama olay vahim…

Kocaeli'nin Gebze ilçesinde, Atatürk Anadolu Lisesi'nin Müdür Yardımcısı Necmeddin Kuyucu, öğrencisi tarafından bıçaklandı. Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan Kuyucu, kurtarılamadı.

Gebze Atatürk Anadolu Lisesi'nde yaşanan olayda 11'inci sınıf öğrencisi F.C., henüz bilinmeyen bir nedenle Müdür Yardımcısı Necmeddin Kuyucu'yu bıçakladı. Kuyucu'yu kanlar içinde gören öğretmenler hemen ambulans çağırdı. Okula gelen sağlık görevlileri tarafından ilk müdahalesi yapılan Kuyucu hastaneye kaldırıldı. Ancak yapılan bütün müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Polis, lise öğrencisini gözaltına alırken, olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

Bundan çok değil daha birkaç ay öncesinde de bir üniversite öğrencisi kendisini kopya çekerken yakalayan hocasını odasında öldürmüştü…

Bilmem farkında mısınız ama öğretmen öldürme olayları artmaya başladı.

Öğretmenlere yönelik şiddet ve darp olaylarını saymıyorum bile… Onlar artık sıradanlaştı. Korkarım bu gidişle öğretmenleri öldürme olayları da sıradanlaşacak.

Oysa ki öğretmenler bir toplumun yaşamasını sağlayan asli unsurlardandır.

Toplumu ayakta tutar, bireyi toplum haline getirir.

Bir toplumun can simididir adeta…

Oysa biz bu ve benzeri can simitlerimizi çok ama çok hor kullanıyoruz.

Öğretmene olan saygı ve sevgi adeta yok oldu günümüzde.

Biz eskiden en çok öğretmenimize saygı duyar, en çok ondan korkardık. Hatırlarım, daha öğretmenimizi sokağın başında görür görmez ceketimizi ilikler, adeta hazır ola geçerdik.

Anne babalarımız bizi öğretmenimize “eti sizin, kemiği bizim” diye teslim ederlerdi.

Şimdi öyle mi ya…

Öğretmenleri tehdit etmeler, darp etmeler, şiddet uygulamalar almış başını gidiyor. Şimdinin velileri ise öğretmenlerden hesap soruyor “sen benim oğluma-kızıma nasıl yan gözle bakarsın” deyu…

Burada can alıcı soruyu sormak istiyorum:

Eskiden niye öyleydi de şimdi niye böyle oldu?

Sorumu yine ben cevaplayayım müsaadenizle:

Eskiden evimizde televizyon, televizyonlarda Çukurvari diziler yoktu da ondan…

Şimdinin dizileri bir acayip…

Nasıl racon kesileceğini, nasıl çete kurulacağı, nasıl suç örgütü elebaşısı olunacağı anlatılıyor…

Aile yapısına yönelik adeta suikast olarak düzenlenen nikahsız ilişkiler özendiriliyor…

Yabancı kültürlerin libaslarını çekici gösterip düşüncelerimizi çalıyorlar, fikir üretemez hale geliyoruz...!

Hayretle izlediğimiz dizilerin etkisinden pürmelalimize hayret edemez olduk…!

Nasıl manita yapılacağı, kız tavlanacağı, “kızı”! için nasıl kavga edileceği öğretiliyor gençlere…

Kabadayılığın kuralları öğretiliyor, silah bele nasıl takılır anlatılıyor, bele takılan silah sokak ortasında takır takır nasıl kullanılır gösteriliyor gençlere…

Hâsıl-ı kelâm “can simitlerimizin nasıl patlatılacağı” gözümüze soka soka adeta dayatılıyor.

Televizyon dizilerinin zararları hakkında yüzlerce, belki de binlerce yazı yazılmasına, kitaplar neşredilmesine rağmen ne hikmetse gerekli tedbirler alınmıyor bir türlü.

Ne anne babalar, ne sivil toplum kuruluşları ve ne de devlet kurumları bu yönde bir çalışma yapmıyor.

Özellikle televizyon kanallarını denetlemekle görevli RTÜK ve aileyi korumakla görevli bakanlık bu konuda bir adım atmış değil.

İş işten geçmeden, can simitlerimizi daha fazla kaybetmeden bataklığın kurutulması ve ıslah edilmesi için çalışmalar yapılmalıdır.

Yoksa öğretmen cinayeti haberleri de aileye yönelik suikastlar da sıradan haberler arasına girecektir haberiniz ola…

facebook.com/msbeser

twitter.com/msbeser

instagram.com/msbeser