Buzdolabı değil fotoğraf dondurdu
Abone olHabertürk gazetesi şaşırtıcı bir fotoğrafla okurların karşısına çıktı. O dehşet buzdolabından muhabir çıktı.
İNTERNETHABER.COM- Habertürk gazetesi
yine yaptı yapacağını. 4 küçük çocuğun can verdiği bozdolabını,
habercilik adına halkın gözünün içine soktu.
Muhabir, korkunç olayın perde arkasını bozdolabının içine
girerek aralamaya çalıştı ve izlenimlerini yazdı!..
KANLI TESTEREYİ DE YAYINLAMIŞLARDI
Habertürk'ün bu ilk vukuatı değil aslında... Münenevver Karabulut
cinayetinde de aynı şeyi yapmıştı. Genç kızın kafasınının kesildiği
kanlı testereyi manşetinden yayınlayarak yüzbinlerce okuru dehşet
içinde bırakmıştı.
BUZDOLABININ İÇİNDE DELİL ARADI
Habertürk gazetesine bakanlar şok eden bir fotoğrafla okurun
karşısına çıktı. 4 kardeşin boğularak öldüğü derin dondurucuya
muhabirini sokan gazete, tartışılan fotoğrafı 1. sayfanın göbeğine
koydu. Muhabir iki büklüm oturduğu buzdolabının içinde iddialara
yanıt aradı. Gazete haberi "O dolaba muhabirimiz bile
girdi" başlığı ile verdi.
SORUŞTURMA TAMAMLANMADAN
Sorulması gereken sorular var. Soruşturma tamamlanmadan buraya
girmelerine nasıl izin verildi? Olası yeni delillerin yok olacağı
ihtimali yüksek değil mi?
AHLAK MESELESİ
Ve belki de ön önemlisi olayın etik boyutuyla alakalı. Daha doğrusu gazetecilik ahlakı bu denli ayaklar altına alınmamalı diye düşünüyoruz. 4 yavrunun can verdiği bir yere girmek ve kamuoyunu sarsan ölümleri yeniden yaşatmak ne kadar doğru bir hareket?
Olayla ilgili iddiaları fotoğraf üzerinden gösteren gazete, muhabirin izlenimlerini 4 maddeyle sıraladı.
OLAY NASIL OLMUŞTU?
[PAGE]Kulu'nun Tavşançalı Beldesi Uzunkuyu Mahallesi Ali Ağa Yaylası'nda bir çiftlikte çobanlık yapan Mehmet Üçer (40) ve nikahsız eşi Nazmiye Aktaş’ın (40), çocukları Saime (4), Aynur (7), Ebru (9) ve Ozan Üçer (11), dün saat 11.00 sıralarında oynamak için evlerinden çıktı.
Çocuklarının bir süre sonra eve gelmemesinden şüphelenen anne
Nazmiye Aktaş, 2 kilometre uzaklıktaki Kırklar Yaylası’nda çobanlık
yapan kayınbiraderi Mustafa Üçer’i aradı. Çocuklarının amcalarının
yanında olmadığını öğrenince durumu eşi Mehmet Üçer’e bildirdi.
ÇOCUKLAR ORADA SÜREKLİ OYNUYORDU
Baba Mehmet Üçer çevrede arama yaparken, yanında çalıştığı patronu
Ömer Dağhan da otomobille çocuklara bakmak için Kırklar Yaylası'na
yola çıktı. Bu sırada evin 300 metre uzağında, Hacı Akat’a ait,
sadece kış aylarında köy odası olarak kullanılan ve çocukların
sürekli evin içinde ve balkonunda oynadığı iki odalı ahşap eve
baktı.
Evde arama yapan Ömer Dağdan, odada eni ve yüksekliği yaklaşık 1.5
metre olan kullanılmayan, bir kapağı çivilenerek sabitlenmiş iki
kapılı sanayi tipi buzdolabının içinde 4 kardeşin cesedini buldu.
Ardından Mehmet Üçer’i aradı. Olay yerine gelen Üçer, çocuklarının
balık istifi gibi üst üste haldeki cesetlerini tek tek
buzdobalından çıkarttı.
| Çocukları kendi elleriyle çıkardı |
| Ölen kardeşlerin otopsi raporları açıklanmış, darp izi olmadığı ve havasız kaldıkları için öldükleri belirlenmişti. Babanın olay sonrası yaptığı açıklamalar acıyı bir kat daha artırmıştı. Çocuklarının cansız bedenlerini kendi elleriyle buzdolabından çıkaran Mehmet Üçer, çobanlık yaptığını ve çocuklarının okuması için 8 yıldır kendisine ayakkabı alamadığını söylemişti. Üstelik bu çoçuklar resmi nikahlı bir eşten doğmamışlardı. |
8 YILDIR AYAKKABI ALMADIM
Çocuklarının okuyup hayatlarını kurtarmasını istediğini ancak
ölümleriyle hayallerinin de yarım kaldığını dile getiren Üçer,
şunları söylemişti:
“Ben geçimimi çobanlık yaparak sağlayan bir insanım. Eşimi ve
çocuklarımı da alarak doğup büyüdüğüm köyümden ayrıldım. Kulu'daki
bir yaylada bulunan besi çiftliğine yerleştim. Çocuklarım çok
sıkıldığı için hep birbirleriyle oynamak zorunda kalıyordu. Çünkü
çevrede çok fazla ev bulunmadığı için çocuk da yoktu.
Bugüne kadar başıma ne geldiyse hep maddi imkansızlıklardan
geldi. Ben çocuklarımın iyi şartlarda büyümesi ve okuyabilmesi için
8 yıldır ayağıma ayakkabı bile almadım. Cebimde 1 lira
varsa onu harcamaz çocuklarıma verirdim. Ben ve eşim ilkokulu bile
bitirememiştik. O yüzden çocuklarımın okuyup hayatlarını
kurtarmasını istiyordum. Küçük kızım nedense son üç gündür
sabah çok erken saatlerde dahil sürekli yanımıza gelip beni ve
eşimi öpüyordu. O zaman bir anlam veremiyorduk. Ancak şimdi çok iyi
anlıyoruz”