Büyük Türkiye gerçeğine alışın artık...

Almanya’da Erdoğan’ın Alman Cumhurbaşkanı olduğunu sanan küçük çocukların sayısı da az değilmiş.

İsmail GÜZEL iguzel@nestech.net

Ülkemizin gündemi her daim dolu ve hareketli. Ülke içinde her yerde bir haber, her gün bir olay var. Üstelik ülkemizin gündemi özellikle batılı devletlerin de gündemi halinde. 
 
Türk Devleti son yıllarda bir çok açılım yaptı. Bu açılımlardan rahatsız olan ülkeler neredeyse her gün ülkemizi tehdit eder hale geldi. Özellikle batılı ülkelerin iç siyaset malzemesi haline geldi. 
 
Nasıl mı? 
 
Fransa’da bir kasabada belediye başkanı seçilecek, fakat başkan adaylarının gündemi Erdoğan ve Türkiye. Ayrıca Makron ergen bir çocuk edasıyla sabahtan akşama kadar dilinden Erdoğan’ı ve Türkiye’yi düşüremiyor. Almanya televizyonlarında yine neredeyse sabahtan akşama kadar Türkiye ve Erdoğan’dan bahsediliyor. Bu yüzden Almanya’da Erdoğan’ın Alman Cumhurbaşkanı olduğunu sanan küçük çocukların sayısı da az değilmiş. ABD’de Trump’ın rakibi Biden’ın gündeminde de Erdoğan’ı devirme ve Türkiye var. Başkan Trump ise Biden’ı Erdoğan ile baş edemezsin diyerek “çok zeki insanlarla uğraşıyorsunuz, bu ülkelerin dünya klasmanında satranç oyuncusu liderleri var, onları tanıyorum. Mesela Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan” diyerek kendi kamuoyuna mesajını Erdoğan ve Türkiye üzerinden veriyor.. 
 
Türkiye ve Erdoğan uzun zamandır özellikle batı dünyasında iç siyaset malzemesi olarak kullanılmakta. Ama hepsinin tek isteği Erdoğan’ın öyle ya da böyle devrilmesi. Bundan dolayı her konuşmalarında Türkiye içerisinde ki karşıt gruplara destek mesajı veriliyor.
 
Neyse devam edelim.
 
Türk Devleti uluslararası arenada hem adaletin hem de haklı olduğu bölge ve ülke çıkarlarının peşinde. 
 
Türkiye’nin de tam merkezin de bulunduğu Doğu Akdeniz meselesinde Yunanistan ile yaşanan Mavi Vatan sorunu. Libya’da ki son durum. Beyrut patlaması. BAE, Suudi Arabistan ve Fransa’nın Türkiye’ye karşı tutumları. Suriye meselesi. Rusya ve İran ile ilişkiler. Almanya, İsrail ve Pandemi süreci. 
 
Türkiye Felaket senaryosu yönetimi.
 
Kriz anları ve sonrası için bir çok hazırlığı olan bir devlet yapımız oluştu. 17 Ağustos 1999 depremi sırasında ve sonrasında yaşananlardan ders çıkaran devlet, o günlere göre daha başarılı bir kriz yönetimine sahip. Doğal ya da doğal olmayan herhangi bir kriz anı sürecini başarıyla yöneten liyakat sahibi kişiler var. Bir felaket sırasında ya da sonrası süreci yönetebilecek bir kaç ülkeden biri haline geldik. Kriz sonrası toparlanma sürecimiz geçmiş yıllara nazaran daha hızlı.
 
Pandemi sürecini de bir çok yönüyle gene bir çok ülkeye göre daha iyi yönetiyoruz. Tabiki pandemi süreci göstermiştir ki, Devletimiz kriz anlarında tüm olanaklarını seferber edebiliyor.
 
Ayrıca devletimiz, dış dünyayla olan sıkıntılarını politik manevra kabiliyeti ve sahada ki hamleleriyle tüm dünyaya ders verir nitelikte.
 
Tüm bu sahada yaşanan karmaşık süreci yöneten silahlı kuvvetler ve istihbaratımızı tekrar tebrik etmek gerekir. Bu süreçte ki en büyük rolü silahlı kuvvetlerimiz ve istihbaratımız oynuyor. Çok önemli katkıları var. 
 
İlaveten, son 10 yılda üretilen son teknolojik yerli ve milli silahlarımız bu tür hamleler yapmanın önünü açmış durumda. 
 
Şayet bugün Suriye, Libya, Somali, Katar ve Doğu Akdeniz’de istediğimizi alabiliyorsak bunun en önemli nedeni kendi silah sanayimizin geldiği  noktadır.
 
Bir başka konuyla devam edelim.
 
DEİK, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu....
 
Türkiye'nin yurt dışı ticaretine (ihracatına) gerekli katkıyı sağlama, ticaret ve ilişkiler geliştirme gibi çalışmaları organize etmekle görevlendirilmiş önemli bir kurum. Kurum çok önemli işlere imza atmaya devam ediyor. 
 
Bunlardan biri de Türkiye’nin son bir kaç zamandır Tacikistan ile olan ticari ilişkileri.
 
Türkiye-Tacikistan İş Konseyi Başkanı Cihangir Fikri Saatçioğlu. 
 
Bir kaç gün önce sayın Cihangir Fikri Saatçioğlu ile görüştük. DEİK’ten ve yaptıkları projelerden bahsetti. Tacikistan üzerinde çok durdu. Tacikistan Türkiye arasında ki ticari ilişkilerin artırılması konusunda ki fikirlerini paylaştı.
 
Saatçioğlu, Tacikistan’ın Türkiye’nin tecrübesinden yararlanmak istediğini ve önümüzdeki dönemde Türkiye-Tacikistan arasında belirlenen 1 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefine ulaşılması için planlı bir çalışma yürüttüklerini ekledi.
 
Türkiye ile Tacikistan arasında yüksek katma değerli ve teknoloji odaklı üretim, ana hedef olarak belirlenmiş. Tacikistan, özellikle baraj ve hidroelektrik santralleri konusunda Türk firmalarının tecrübesinden faydalanmak istiyor. 
 
Türkiye ile Tacikistan arasında 2019’da 355 milyon dolarlık ticaret hacmine ulaşılmış durumda. 2019 verilerine göre Tacikistan’ın ihracatında Türkiye ilk sırada. Tacikistan’da son 10 yılda 200 milyon dolar üzerinde Türk yatırımı olmuş.
 
Türkiye’den Tacikistan’a ihraç edilen başlıca ürünler arasında; bebek bezleri, hijyenik ürünler, motorlu taşıtlar, plastik inşaat malzemeleri, makineler, gıda....Tacikistan’dan Türkiye’ye yapılan ihracat kalemlerinden; İşlenmemiş alüminyum, deri, meyve, pamuk, kümes hayvanı etleri, hava taşıtlarının aksam ve parçaları, şeker pancarı.....
 
Cihangir Fikri Saatçioğlu, siyasi iş birliği ve stratejik ortaklığın önemli olduğu iki ülke arasında 1 milyar dolar ticaret hacmi yakalanması için bir hedefleri olduğunu belirtti.
 
Ağustos 2019’da Türkiye Tacikistan Hükümetlerarası Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) 10'uncu Dönem Toplantısı, T.C Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ve Tacikistan Ekonomik Kalkınma ve Ticaret Bakanı Nematullo Hikmatullozoda 
arasında gerçekleşmiş. Söz konusu toplantı kapsamında yeni bir protokol imzalanmış. 
 
Ayrıca Saatçioğlu, yapılan bu protokolun; yatırım ortaklıkları başta olmak üzere sanayiden teknolojiye, tarımdan enerjiye, ulaştırmadan müteahhitliğe ve eğitimden kültür-turizme kadar geniş bir alanda Türk sanayi ve müteahhitlik deneyiminin Tacikistan’a aktarılması konusunda çok önemli bir fırsat olduğunu belirtti.
 
Son bir not. 
 
Ülkemiz hem içeride hem dışarıda büyüyen güçlenen bir ülke. Bunun en önemli işaretlerinden biri ülkemizin atılımlarından rahatsız olan batılıların ülkemizi ve yöneticilerimizi dillerine dolamaları. Gerçek anlamda, yön verilen bir ülke olmaktan çıktık, yön veren bir ülke haline dönüştük. Bu dönüşüm batı uşağı FETÖ’nün bertarafı ile ateşlendi. Şayet bugün FETÖ gibi bir yapının halen ülke içinde ciddi anlamda varlığından söz ediyor olsaydık, yukarıda saydığımız hiç bir atılımı ve müdahaleleri yapamazdık. Ne Doğu Akdeniz’de ne Libya’da ne de Suriye’de. Şükür ki, milletimizin ve devletimizin ferasetiyle küresel alçak yapıyı bertaraf ederek ülkemizin önü içerde ve dışarda açılmış oldu.