Boyner'den Avrupa'ya Türkiye uyarısı
Abone olTÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, Avrupa'da yükselen yabancı düşmanlığına dikkat çekti.
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim
Kurulu Başkanı Ümit Boyner, tek kültürlü bir AB'nin hiçbir şekilde
parlak, olumlu bir geleceği olamayacağını belirterek, ''AB'de
yabancı düşmanlığı konusunda, Türkiye'nin Avrupalı olmadığına dair
görüşlerde artış olduğunu görüyoruz. Aşırı sağcıların görüşüne
karşı durmamız gerektiğini düşünüyoruz'' dedi.
TÜSİAD'ın 2010 yılı ''Dış Politika Ödülü'' Almanya
Dış İlişkiler Konseyi (DGAP) ve Arend Oetker Holding Yönetim Kurulu
Başkanı, Alman Sanayi Federasyonu (BDI) Başkan Yardımcısı Dr. Arend
Oetker'e düzenlenen törenle verildi. Oetker, ödülünü Devlet Bakanı
Cevdet Yılmaz'dan aldı.
Ümit Boyner, ödül töreninde yaptığı konuşmada, ödülün Türkiye ile
AB arasında ortak değerlerin gelişmesine katkıda bulunan kişilere
verildiğine işaret ederek, bu alanda 2003 yılından bu yana 7 kişiye
TÜSİAD Dış Politika Ödülü verildiğini söyledi.
TÜRKLER TARTIŞMALARIN PARÇASI
Oetker'in Türkiye'nin AB'ye katılımı ve Türkiye ile Almanya
arasında ikili ilişkilerin gelişmesinde önemli katkıları olduğunu
vurgulayan Boyner, bu yılki ödül töreninin Almanya'da devam eden
çok kültürlülüğün yaşandığı bir döneme denk geldiğini, Türk kökenli
Alman vatandaşların da bu tartışmanın bir parçası olduğunu ifade
etti.
Almanya'da 3 milyona yakın Türk topluluğun yaşadığına ve son
seçimde 800 bininin oy kullandığına değinen Boyner, Almanya'da
yaşayan Türklerin iki ülke arasında ve Türkiye ile AB arasında
anlamlı bir köprü oluşturduğunu söyledi.
Boyner, Alman kökenli olmayan ve entegrasyon kurslarına katılan
topluluklarda Türklerin birinci sırada yer aldığına dikkati
çekerek, Türklerin Almanya'nın bir parçası haline geldiğini ve
hiçbir şeyin bunu değiştiremeyeceğini kaydetti.
''İSLAMOFOBİ, MÜSLÜMANLIK KORKUSU...''
TÜSİAD Başkanı Boyner, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Şu anda popüler olan İslamofobi, yani Müslümanlık
korkusuna da değinmek istiyorum. Bu konudaki tartışmalar
sonucunda yapıcı bir şeyler ortaya çıkmalıdır. Çok kültürlülük ve
entegrasyon açısından bu konuda vizyoner politikalara ve
düşünürlere ihtiyacımız var. Eğer bu olmazsa, yaşanan tartışmalar
Almanya'nın daha önceki başarılarına gölge düşürülebilir.
21. yüzyılın dinamikleri dikkate alındığında tek kültürlü
bir AB'nin hiçbir şekilde parlak, olumlu bir geleceği
olamaz. AB'de yabancı düşmanlığı konusunda ve Türkiye'nin
Avrupalı olmadığına dair görüşlerde artış olduğunu görüyoruz.
Aşırı sağcıların görüşüne karşı durmamız gerektiğini
düşünüyoruz.''
''İSLAM'I ANLAMAM BENİ DEĞİŞTİRMİYOR''
Arend Oetker de konuşmasında, çıkarlar ve ahlaki değerlere sıkı
sıkıya bağlı bir insan olduğunun altını çizerek, ahlaki açıdan
başka görüşlere tahammülsüzlüğün olamayacağını, tahammül etmek için
ortaklığın iyi bir yol olduğunu söyledi.
Kendisinin İslam dünyasına ilgisi arttıkça Hristiyan olarak
konumunu daha iyi anlamaya başladığını dile getiren Oetker,
''İslam'ı anlamam beni değiştirmiyor. Birbirimizin konumunu
kabul ediyor muyuz? Evet kabul ediyoruz. Yoksa işbirliği
yapamayız'' dedi.
''TARAFLAR, DİĞERİNİN SEMBOLLERİNE SAYGI
DUYMALI''
Oetker, ''Minarenin çan kulesinden daha uzun olmasına izin
verilebilecek mi? Devlet başkanının eşi başörtüsü takabilir mi
takamaz mı? Önemli resepsiyona başörtülü gelebilir mi gelemez mi?
Bu durumlarla medeni bir şekilde, kontrollü bir tartışma
çerçevesinde başa çıkmalıyız. Ben sana saygı duyuyorum, sen de bana
saygı duymalısın. Semboller üzerinden giden tartışmalar duyduk.
Bütün tarafların diğerinin sembollerine saygı duyması lazım. Ancak
bu şekilde insan haklarına saygı olabilir. Ancak o zaman mutlu bir
yaşantımız olabilir. Farklılıkları inkar etmemeliyiz'' diye
konuştu.