’’Biz bu cadının avını yapacağız’’
Abone olBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, paralel yapı ile mücadelede kendilerine cadı avı yaptıkları yönünde eleştiri yapanlara seslenerek, “Paralel y...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, paralel yapı ile mücadelede
kendilerine cadı avı yaptıkları yönünde eleştiri yapanlara
seslenerek, “Paralel yapıyla mücadelenin bir cadı avına dönüşmesini
ikide bir konuşuyorlar. Arkadaşlar, eğer bu ülkeye ihanet edenlerin
bir yerden görevden alınıp başka yere atanması cadı avıysa evet biz
bu cadının avını yapacağız, bunu da bilin” dedi.
Başbakan Erdoğan, partisinin Afyonkarahisar kampının kapanışında
yaptığı konuşmada, Nazım Hikmet’e vatandaşlığının iadesinin AK
Parti iktidarında yapıldığını söyledi. Başbakan Erdoğan, “Ne zaman
kalktınız da teşekkür ettiniz. Ama burada bir şeyi söyleyeceğim,
inanıyorum ki, birçok arkadaşım belki bunu bilmiyor, bütün bu
acıları çektiren kim biliyor musunuz, bu idam kararların veren kim.
Bu konuşanın dede, babası da o imzaların içinde. 3 tane idamla
ilgili Turan Feyzioğlu’nun da orada ismi var. Yani o zamanki
heyetin içinde o da var. Sen önce bunun hesabını ver. Türkiye’ye
büyük acıları yaşatan genel başkan olmayı heveslendiğin parti,
CHP’dir. Arkadaşlar işte bu CHP zihniyetidir, bu pişkinliktir, bu
yüzsüzlüktür. Merhum Ahmet Kaya için söylemiştim hatırlarsınız. 27
Mayıs olurken, bunlar zihniyetleriyle oradaydılar. Menderes idam
edilirken, bunlar zihniyetleriyle, partileriyle, dedebabalarıyla
oradaydı. Çorum, Kahramanmaraş, Sivas olayları olurken, Danıştay
saldırısı olurken, terör 30 yıl bu ülkede can alırken, işte bunlar
zihniyetleriyle iktidardı, hep oradaydı. Danıştay’ın faturasını
kime kesmek istediler hatırlayın. Sonra altından ne çıktı? 3 genç
idam edilirken, 12 Eylül idamları yapılırken, masum insanlar
hapsedilirken, hukuk çiğnenirken, faili meçhuller ülkeyi
karartırken, bunlar ve bunların zihniyeti hep oradaydı. 1 Mayıs
77’de işçiler ölürken de oradaydılar, katliamların üzeri örtülürken
de oradaydılar. Biz gelene kadar 1 Mayıs İşçi Bayramı, emeğin
bayramı olarak ilan edilebildi mi, edilemedi. Çıkmış yine
sıkılmadan şunları söylüyor, ‘2001 yılında Taksim Meydanı’nda en
ufak bir olay olmadı’. Onu Hak-İş’in Başkanına sorun, Türk-İş’in
önceki başkanına sorun, olay oldu mu olmadı mı. Orda da kollar
kırıldı, hatta bunları konuşturmadılar. Türkiye’nin en büyük işçi
sendikası Türk-İş, ikinci sıradaki Hak-İş, onlarda konuşma fırsatı
bile bulamadılar, zor alanı terk ettiler. Sanki alan kendilerine
tahsis edilmiyormuş gibi kalkıp konuşma yapıyor. Meydanı boş buldu
konuşuyor. Bir yere kadar buna tahammül edilir. Bunlar hukuk
siyasallaşırken de oradaydılar. Sanki hiç orada değillermiş gibi,
pişkince sıyrılmaya çalışıyorlar. Hiç kaçamazlar. ‘Biz orada
değildik’ diyemezler. Dede babalarıyla, zihniyetleriyle, değişmez
Cumhuriyet Halk Partisi ruhuyla hep oradaydılar” diye konuştu.
“DÜN DEVLET PROTOKOLÜNE KARŞI YAPILAN BU SAYGISIZLIK, BİR
ZİHNİYETİN DEĞİŞMEZ RUH HALİDİR”
Şimdi tarih ve arşivlerin konuştuğunu belirten Başbakan Erdoğan,
“Şu kullandığı ifadeye bakar mısınız, ‘seçmenin seçimler yoluyla
iktidarın değişmeyeceğini düşünmeye sevk edilmesi, demokrasiye
büyük zarar verir’. Bunu kim söylüyor, bu adam söylüyor, oldu. CHP
bu ülkede hiç seçim kazanamıyor. Ne yapalım ‘alın siz yönetin’ mi
diyelim. Demokrasi anlayışınız bu mu, ihtilal gerekçeleriniz bu mu?
Bazı köşe yazarları, bunları biliyorsunuz, şimdi bunları göreve
davet ediyor. ‘Neredesiniz’ diyorlar. Dün, devlet protokolüne karşı
yapılan bu saygısızlık, aslında tek bir şahsın değil, bir
zihniyetin değişmez ruh halidir. Her yıldönümlerinde biz nezaketle,
anlayışla, hoşgörüyle kutlamalara katılıyoruz, ama birileri bunu
bir fırsat olarak görüp, o kürsüleri siyasetçiye fırça çekebileceği
imkan olarak görüyor. Siz kimsiniz ya, siz kimsiniz, siyasetçiye
ayar verme cüretini kendinizde görüyorsunuz? Seçilmişlere kibirle
parmak sallamaya, hiçbir zaman hakkınız yok, bunların
dedebabalarının alışkanlığıydı; bitti, o artık mazi oldu. Biz, 5
yılda bir milletin huzuruna çıkacağız, hatalarımızın doğrularımızın
hesabını millete vereceğiz; ama bu beyefendiler, ömür boyu
kuruldukları koltuklarından millete ve milletin temsilcilerine
tepeden bakacaklar. Yok öyle yağma. Biz bu ülkede siyasete itibar
kazandırdık ve bu itibarın zedelenmesine, bu itibarın çiğnenmesine
asla izin vermeyeceğiz. Siyasetin alanının daraltılması özlemi
içinde olanlara fırsat tanımayız. Bu törenlerin, her yıl, ihtilalci
zihniyet tarafından siyasetçiye ayar verme ayinlerine dönüşmesinden
de çok rahatsızız ve bunu da önümüzdeki günlerde konuşacak, bir
usule bağlayacağız. Bu makamda olduğum sürece de bundan böyle
bunların konuşacağı yerde hiçbir zaman katılmam. Ne adli yıl
açılışına ne diğerlerine. Çünkü bunların konuşma hakkı olmadığı
halde bunlara söz veriliyor. Sayın başkanlar çıkar konuşmalarını
yapar, biz onları dinleriz. Ama bunların konuşma hakları yok. Eğer
konuşması gereken birileri varsa bunların irtibatı olan, adli ve
Adalet Bakanına söz verilmesi gerekir. Eğer illa bir şey
gerekiyorsa öbür tarafta da en azından özlük hakları noktasından
Başbakan Yardımcısı Danıştay’da ona söz verilir, eğer verilecekse.
Yoksa bunun dışında idare ile ilişkisi olması bakımından burada
Danıştay böyle bir durumda olabilir. Öbür tarafta da Adalet Bakanı
olabilir. Dün o kürsüde konuşmayı yapan zat belli ki CHP
Kurultayı’nda yapacağı konuşmayla Danıştay konuşmasını karıştırmış.
Sıkıntı burada. Bir Baro Başkanı, CHP’ye Genel Başkan olma
sevdasıyla, kürsüyü bu şekilde istismar edemez. Nereye Genel Başkan
olacaksa olsun. Nerenin çatısı olacaksa olsun. Ama bilsin ki,
atanmışların, cübbelerine sığınanların bizi hizaya çekme
cüretlerine asla pabuç bırakmayız ve bırakmayacağız” şeklinde
konuştu.
“CHP PARALEL YAPI İLE İŞBİRLİĞİNE GİTTİ”
30 Mart’ta Türk milletinin kendilerine paralel yapı ile mücadele
etme talimatı verdiğini, bu konuda görevlendirildiklerini ifade
eden Başbakan Erdoğan, “30 Mart öncesinde biz bu mücadeleyi yeni
bir İstiklal, istikbal mücadelesi olarak isimlendirmiştik.
Gerçekten de paralel yapının lojistik desteğinde ülkemize,
birliğimize, bağımsızlığımıza yönelik çok alçakça, çok haince; aynı
zamanda unutulması, üstünün örtülmesi, affedilmesi mümkün olmayan
bir saldırı yapıldı. Arkadaşlar, karşımızda mertçe ortaya çıkan,
mertçe iddialarını ortaya koyan, silahlarını, araçlarını,
hedeflerini mertçe sergileyen bir yapı yok. Bu öyle bir yapı ki,
sütün içine karışmış pis suya benziyor. 35 yıl boyunca o ak sütün
içine sızmışlar, orada çok rahat şekilde gizlenmişler. Dışardan
baktığınızda nasıl ki sütün içindeki o pis su anlaşılamazsa, gözle
görülemezse, bu yapı da maalesef bakmakla görülemiyor. Çünkü
amaçları için bunlara her yol mubah. Yalanla, takiyye ile kendisini
sinsice gizleyerek, saklanarak, olduğundan farklı görünerek,
düşündüğünün tersini söyleyerek, inandığının tersini yaparak bu
yapı hücrelere sirayet etmiş. Eğer karşımızda mert bir düşman
olsaydı, karşımıza çıkar, hamlesini yapar, sonra da şerefli bir
düşman gibi yenilgiyi kabul edip kenara çekilirdi. Ama ne yazık ki
hasımlarımız, en asgari insani vasıflardan, en asgari şeref
belirtilerinden dahi yoksunlar. Tabii, ‘düşmanımın düşmanı
dostumdur’ anlayışıyla bu yapının, Türkiye içinden de destek
gördüğüne şahit olduk ve oluyoruz. CHP, bütün ilkelerini, bütün
tarihini tüm söylemlerini ayaklar altına alarak, bu yapıyla
işbirliğine gitti. İşte seçim sonrası kendi aralarında ne hale
gördünüz. MHP aynı şekilde, istismar ettiği milliyetçiliğin,
vatanseverliğin tüm ilkelerini çiğneyerek bu yapının arkasında
vagon oldu. Yargı içinde, emniyet içinde kimi unsurlar, vicdanı bir
kenara bıraktılar, bu yapının tahakkümü altına girdiler. Şunu da
açık açık ifade etmeliyim ki, hiç ummadığımız, hiç tahmin
etmediğimiz makamlar tarafından bu yapı desteklendi, desteklenmese
bile bu yapıya karşı sessiz kalındı, tepkisiz kalındı. Biz, işte
böyle çok zor bir yapıyla mücadele ediyoruz. Hem mertçe kendisini
göstermeyen hem de hasımlarımız, rakiplerimiz tarafından kullanılan
bir yapıya karşı mücadele veriyoruz. Bu mücadelenin zorlukları
olacaktır, arkadaşlar. Ama şundan emin olunuz ki, bu yapının ayakta
kalması, Türkiye’ye yeni zararlar vermesi artık mümkün değildir. Bu
yapının ana damarları, beslendiği ana kaynaklar zaten ciddi şekilde
köreltildi, yıpratıldı. Anadolu’da, Trakya’da, bu Paralel yapıyı
bir hizmet örgütü zannederek destekleyen samimi ihlaslı
vatandaşlarımız, artık bu yapıyla aralarına mesafe koymaya
başladılar. Anneler, babalar artık çocuklarını bu yapının
okullarından, dershanelerinden almaya başladı. Öyle zannediyorum ki
önümüzdeki yıl çok farklı yıl olacak. Şu anda tabi henüz okullar
kapatılmadı, böyle bir süreç içerisinde herkes kesin karanını
veremedi. Bunlar tabi aileleri birbirine düşürdüler. Bunlar evde
karı kocayı birbirine düşürdüler, böyle bir noktada, böyle
aşırılığa işi getirdiler. Bu yapının dini değerlerimizi, milli ve
manevi değerlerimizi, Hazreti Kur’an’ı, Hazreti Peygamber’i,
mübarek zatları, işte Bediüzzaman Said Nursi’yi nasıl istismar
ettiği artık herkes tarafından açıkça görüldü. Hayatlarını,
birikimlerini, mal ve mülklerini bu yapı için seferber eden samimi,
ihlaslı, temiz insanlar, aslında farkında olmadan bir uluslararası
ihanet şebekesine destek verdiklerini anladı ve desteklerini çekti”
ifadelerini kullandı.
“SUÇUN YOKSA GEL ÜLKENE”
“Eğer samimiyse, dürüstse Pensilvanya’da ne işin var, çık kendi
ülkene gel” diyerek Fethullah Gülen’e çağrıda bulunan Başbakan
Erdoğan, “Madem suçun yok gel ülkene, niye gelmiyorsun? Demek ki
vatansever değil. Milletperver inzivaya çekilmiş, nasıl olur da
Pensilvanya inziva yeri oluyor? Benim güzel vatan topraklarımda çok
inzivaya çekilecek yerler var. Hani sen Bediüzzaman’ı çok
seviyordun. Bediüzzaman’ın Emirdağ risalesini hiç okumadın mı?
Afyonkarahisar’da inzivaya çekil, Bursa’da çekil, memleketin
Erzurum’da çekil. Buralar güzel yerler değil mi? Münzevi insanlar
için çok güzel yerler. Madem münzevisin gel buraya. Ama gelemez.
Çünkü o suçluluk psikolojisi içerisinde orada duruyor. Ama ne
olursa olsun takipçisiyiz. Uluslararası platformlarda bu yapının
gerçek yüzü artık görülmeye başladı. Hukuk içinde, henüz arzu
ettiğimiz derecede olmasa bile bu yapıya karşı cesur çıkışlar
başladı. Adana’da, İstanbul’da, Ankara’da, yürekli savcılar,
yürekli hakimler, tüm baskılara, tüm tehditlere göğüs gererek,
mesleklerinin gerektirdiği vicdani sorumluluğu yüklendiler ve
vatanseverce adımlar attılar, atıyorlar. 1999’da Türkiye’den çıkmış
ve 15 yıl, niye gelmiyorsun, gel. Burada birkaç noktanın üzerinde
özellikle durmak istiyorum. Paralel yapıyla mücadelenin bir cadı
avına dönüşmesini ikide bir konuşuyorlar. Arkadaşlar, eğer bu
ülkeye ihanet edenlerin bir yerden görevden alınıp başka yere
atanması cadı avıysa evet biz bu cadını avını yapacağız, bunu da
bilin. Bakanlıklarımızda, oturdukları makamda her türlü provakatif
eylemleri sinsice yapanları bulup çıkardıkça gereğini yapacağız.
Eğer yapmazsak biz bu ülkede ihanet içerisinde oluruz. Bunu
defaatle bakan arkadaşlarıma da söylüyorum, bunları adım adım takip
etmek durumundayız. Bu işin mücadelesi öyle sıradan mücadele değil.
Onun için ben siz değerli arkadaşlarıma söylüyorum, bu konuda,
nerede, kim neler yapıyorsa bunları bize bildireceksiniz. Bütün
vatandaşlarıma da söylüyorum, bildireceksiniz. Ki gereğini yapalım.
Bakın açık söylüyorum, yani tüm belediye başkanlarıma, il
başkanlarıma, hepsine de söylüyorum. Ama milletvekili
arkadaşlarıma, da tüm kurucu arkadaşlarıma, hepsine söylüyorum,
hukukun dışına ve demokrasinin dışına çıkmadık, çıkmayacağız ve
çıkılmasına da müsaade etmeyeceğiz. İnançlı kesimlerin, dernek,
vakıf, insani yardım kuruluşlarının, cemaatlerin, dayanışma ruhunun
yıpratılmasına da asla meydan vermeyeceğiz. Bir cerrah
hassasiyetiyle, sütün içine karışmış bu pis suyu, gerekirse
kaynatarak, gerekirse moleküllerine kadar tespit yoluyla sterilize
edeceğiz” dedi.
(İHA)