Sümeyye Erdoğan'la ilgili dün bazı haber sitelerinde bir haber
çıktı. "Yeni IŞİD emiri Sümeyye Erdoğan'a evlenme
teklif etmiş" temalı, bu zaten içeriğinden ne olduğu
belli olan haber, Twitter'da köpürtüldükçe köpürtüldü.
Bir kadının şahsına, iffetine dil uzatmaktan imtina
etmeyenler alçaklıkta yarıştı.
Ve bütün bunlar olurken, "kadın hakları"
üzerinden sürekli duyar kasan o kadın derneklerinden çıt
çıkmadı.
Hani Meclis'te Bülent Arınç "bir kadın olarak sus"
demişti de, yeri göğü inletmişlerdi.
"Bir kadın olarak susmayacağız" diye
haykırmışlardı.
"Bir kadın olarak sus!" denilmesini
hazmedemeyen o cevval kadınlarımızın hiçbirisi yoktu
ortada.
Kadın olarak "sus" denilmesinden rahatsızlık duyanlar, bir
kadına ahlaksızca yapılan saldırıdan hiç rahatsız olmadılar, ne
hikmetse!
Ve evet, hepsi "bir kadın olarak
sustular!"
Her ne şekilde olursa olsun bir kadının hakkını savunmak,
hakkında yapılan çirkin bir kampanyaya karşı durmak o kadının
"kim olduğuna" göre değişir mi?
Şayet değişiyorsa bu iki yüzlülük değil de
nedir?
VELEV Kİ ALEVİ
Şırnak'ta şehit olan Yüzbaşı Ali Alkan'ın cenazesinde Yarbay
ağabeyinin isyanı Türkiye'yi ikiye böldü.
Bölücü terör örgütüyle mücadele ederken bile bölünebilmeyi
başardık ya ne deyim.
Örgüt üstüne düşeni yapıyor. Topraklarımızı bölemese de hem
terör estiriyor hem bölüyor işte.
Peki biz ne yapıyoruz?
Kardeşini şehit vermiş acılı bir ağabeyin sözleri üzerinden
bölünmek yetmiyor bize, kesmiyor yani özetle.
Yarbay'ın sözleri, tutumu doğrudur yanlıştır tartışmasına girmek
istemiyorum. Bir yandan acısını anlamaya çalıştıkça yüreğim
yanıyor, bir yandan sözleri PKK sempatizanlarına malzeme olduğu
için üzülüyorum. Bir şehit yakını için bundan daha fazlasını
söylemenin de haddim olmadığını düşünüyorum.
Yarbay'ı kahraman ilan edenler kadar hain ilan edenler de
çıktı.
Ama o da ne?
Birileri de çıktı "Alevi ilan etti".
Sosyal medyada yarbay ve şehit ailesi üzerinden kirli bir oyun
oynanmaya çalışıldı.
Şehit ailesi bugün "Sünniyiz ama Alevilere saygısızlık
ediliyor" diye açıklama yapmak zorunda kaldı.
Bir insanı yıprakmak için ona "Alevi" demek, bu söylemin
toplumda gerilimi tırmandıracağını düşünerek psikolojik bir harekat
başlatabilmek bile başlı başına facia.
Bundan medet ummak aslında toplumsal olarak ne noktada
olduğumuzun da bir göstergesi.
Bu vatan için şehit vermiş bir ailenin "Alevi değiliz"
demek zorunda kalması, ne büyük bir utançtır.
Bu vatan için evladını askere gönderen, şehit veren Aleviler yok
mu?
Elbette, var.
Mesela Şemdinli’deki bombalı saldırıda Astsubay Kenan Ceylan.
Kenan Astsubay için dün Tokat'ta cemevinde cenaze töreni
düzenlendi. Kimse de astsubay Alevi diye ortalığı birbirine
katmadı.
Bu ülke kimlikler üzerinden bir kıvılcım çakarak ülkeyi ateşe
vermek isteyenlerin oyunlarını çok gördü.
Artık, Türk, Kürt, Alevi, Sünni çatışması yaşamaktan
yorulmuş gönüllerimiz ancak birlik ve beraberliğe sarılarak sükun
bulacak.
OYUN BİR AMA DEMOKRATLIĞIN
SIFIR
Bir dönem Aysun Kayacı çıkmış ve "benim oyum dağdaki
çobanın oyuyla bir mi?" demişti. Hatırlarsınız.
Hürriyet yazarı Melike Karakartal, Aysun Kayacı'nın bu ifadesini
az bulmuş, yükseltmek istemiş.
Diyor ki bu yazar:
-Okumayan, bilgiyi reddeden biriyle benim oyum bir
mi?
-Hakim güce sırtını yaslamış biriyle benim oyum bir
mi?
-Kurtlar Vadisi'nden ve gücün kölesi olmuş medya mensubundan
aldığı bilgilerle kahvehane tipi siyasi analiz yapan biriyle benim
oyum bir mi?
-İsyan eden Sıla'ya hakaret edenle benim oyun bir
mi?...
Liste uzayıp gidiyor.
Ne içiriyorlar bu arkadaşlara da böyle ego patlaması
falan yapıyor, anlamak güç.
Biri bu arkadaşa her sıkıştığında paçasına yapıştığı o
"demokrasi"nin ne demek olduğunu anlatsa iyi
olur.
Şimdi sorsak bütün bu saydığı kişilerden daha demokrat olduğunu
iddia edecek, ama ne hikmetse, okumayan biriyle oyunun bir
sayılmayacağını düşünecek kadar da elitist.
Halka bu kadar yukardan bakmak zamanla görme bozukluğu yapıyorsa
demek.
Aslında belki de haklıdır, halktan bu kadar kopuk
insanların oyları ile halkın oyu bir olmamalı!