Benim çocuğum asla yapmaz!

Uluslararası Sosyal Bilimler Enstitüsü (iiss Turkey) geçtiğimiz hafta sonu "Madde Kullanımı ve Eğitim Çağındaki Genç Nüfus" konulu bir panel düzenledi.

Hatice KÜBRA kubra@internethaber.com

Okulların açılmasıyla birlikte eğitimle ilgili pek çok konu gündemin odağı oldu. İmam Hatip Liseleri tartışması sürerken, hemen ardından MEB'in okullarda kılık kıyafet yönetmeliğinde yaptığı bir değişiklikle artık ortaöğretimde başörtü yasağı kalktı. Bugünlerde herkes kendi ideolojik çerçevesinden harıl harıl bu konuları masaya yatırıyor.

Ben ise kimsenin ideolojik çerçeveden yaklaşamayacağı herkesin ortak sorunu olan bir konudan bahsedeceğim bugün size: Okulların açılmasıyla birlikte kaygıları daha da artıran bonzai tehlikesi.

Eğitim sistemleri, değişen düzenlemelerin çocuklarımıza getirisi, götürüsü tartışılır ama her geçen gün biraz daha yaygınlaşan bu madde kullanımı tartışılmaz zararlar veriyor çocuklarımıza.  
 
Uluslararası Sosyal Bilimler Enstitüsü (iiss Turkey) geçtiğimiz hafta sonu "Madde Kullanımı ve Eğitim Çağındaki Genç Nüfus" konulu bir panel düzenledi. Açıkcası panele katılana kadar bir çoğunuz gibi ben de dışardan, sanki hep başkalarının başına gelebilecek bir olaymış gibi bakıyordum konuya. Haberlerini yaparken, haberlerde izlerken "vah vah, tüh tüh, nolacak bu çocukların hali" deyip ardından, hemen sonraki konuya adapte oluyordum. Oysa geçmişimizi ve geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerin böyle bir tuzağın içine çekilmesi belki de en hayati meselelerden birisi. 

Yazım bu defa, her zamankinden uzun olacak belki ama lütfen sıkılsanız da sonuna kadar okuyun ve paylaşın. Çünkü bu konu bizim ya da çok yakınımızın her an hayatının orta yerine kocaman bir ateş gibi düşebilir. Çocuklarımız bu yangının içinde kaybolmadan önce nelere dikkat etmemiz gerektiğini mutlaka öğrenmeliyiz.

Başkanlığını Prof.Dr. Mehmet Zeki Aydın'ın yaptığı panelde Prof. Dr. İlhan Yargıç ve Yrd.Dç.Dr. Seval Erden'in verdiği örnekler oldukça çarpıcıydı. Çevrenizde hiç ummadığınız ailelerin çocukları, "o asla yapmaz" diyebileceğiniz pırıl pırıl gençler, hatta "o çocuk namazında niyazında" diyerek böyle kötü alışkanlıkları asla yakıştıramacağınız kişiler... Kısacası madde kullanımı ve madde bağımlılığının dinle, kültürle, ekonomik durumla, sosyal statüyle çok da alakası yok.

Gençlerin bir anlık boşluklarından, zaaflarından faydalanmak için pusu kurmuş zehir tacirleri var karşımızda. Bununla mücadele etmek ise başta aileler ve okul müdürleri, öğretmenler olmak üzere hepimize düşüyor. 

IISS Başkanı Faruk Yaman ve Başkan Yardımcısı Murad Karasoy'un organize ettiği bu panelde herkesin işine yarayacak faydalı bir çok şey konuşuldu. Ben de konuyla ilgili, ilginizi çekeceğini düşündüğüm notları sizlerle paylaşmak istiyorum.

BAĞIMLILIKLA İLGİLİ DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR

-Madde bağımlılığı ile ilgili özellikle tıbbi bilgiler veren İstanbul Çapa Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. İlhan Yargıç, bağımlılığın zannedildiği gibi durmadan kullanmak değil, az kullanıp duramamak olduğu söyledi.

-Bozai, eroin gibi maddeleri kullananlardan bahsederken Marslı'lardan bahsediyormuşuz gibi ama aslında herkesin bu maddelere bağımlı olma potansiyeli var.
 
-Bağımlılık kalıcı bir hastalıktır. Kullanmıyorsanız "bağımlı değilsiniz" demek yanlıştır. Maddeyi kullanmadığınızda sadece bağımlılığı uykuya yatırmış oluyorsunuz. 
 
-"Bağımlılık mücadele" yanlış, "Kullanımla mücadele" doğru ifadedir. 
 
-Çocuk ne kadar erken yaşta bir maddeyi tadarsa bağımlı olma riski o kadar artıyor. 
 
-Madde bağımlılığını tedavide ailenin önemi çok fazla. Aileyi tedavi etmeden bireyi tedavi edemezseniz.
 
-Sosyal etkilenmede: Aile içindeki kaotik durumlar, disiplin olmaması, çocukken yaşanan travmalar etkili olabiliyor. 
 
- Her bırakıp yeniden başlamada biyolojik bozulma daha fazla oluyor. (Sigara bağımlılığı da dahil) 
 
"BABALAR ORTADA YOK"
 
- Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi'nde Öğretim Üyesi olan Seval Erden, madde bağımlılığı ile ilgili tedavi altına alınan çocuklar için psikolojik seanslar düzenlendiğini anlatırken çok önemli bir noktaya dikkat çekti.

Aileyle birlikte uygulanan psikolojik seanslarda babaların ortada olmadığından bahseden Seval Hanım, 25 ailelnin sadece 1 tanesinde babanın geldiğini, onunda "ben burada rahat edemem" diyerek gittiğini söyledi. Oysa çocuklarla ilgili konularda masanın ayaklarından birisi de babadır. Baba olmazda masa sağlam duramaz. 
 
FAZLA PARA HARCAMAYA BAŞLADIYSA DİKKAT!
 
"Çocukların madde kullanımına başladığını nasıl anlarsınız?" sorusunun cevabını ise ailelerin çocuklarında gözlemlemesi gereken şeyleri sıralayarak anlattı.
 
- İçine kapanma, mutsuzluk, ani duygu durumu değişiklikleri,
 
-Kendi bakım ve kişisel temizliğine dikkat etmemeye başlaması,
 
-Fazla para harcamaya başlaması,
 
-Okulu bırakma eğilimi, geleceğe ilişkin idealinin, planının olmaması, 
 
-Sık sık hasta gibi halsiz kalıyorsa, uyku bozukluğu, terleme gibi durumlar sık sık tekrar ediyorsa, dikkat etmek gerekiyor. 
 
Bu gibi durumlar olsa da olmasa da ailelerin çok iyi birer gözlemci ve iyi bir dinleyici olması gerekiyor. Ailelerin bilinçlendirilmesinde ise en büyük iş devlete düşüyor. 
 
"BENİM ÇOCUĞUM ASLA YAPMAZ"
 
Madde kullanan çocukların polisler tarafından tespit edilip karakola alındığında ailelerine haber veriliyor. Avukat Sure Ahıskalı, olaydan haberdar edilen ailelerin verdiği ilk tepkinin genelde " benim çocuğum asla öyle bir şey yapmaz, bir yanlışlık vardır" şeklinde olduğunu söyledi. Kimse böyle bir durumu kendi çocuğuna yakıştıramıyor. Oysa ki madde kullanımı çocuklarda 12 yaşa kadar düşmüş durumda. Madde kullanan çocukların genel olarak aile durumlarına bakıldığında özellikle 3 ana grup dikkat çekiyor:
 
-Anne-baba ayrı aileler
-Aşırı ilgisiz babalar
-Kariyer peşinde koşup çocuğu ihmal eden anneler 
 
OKULDAN UZAKLAŞTIRMAK DOĞRU MU?
 
Okullarda madde kullanımıyla yıllarca mücadele etmiş eski Milli Eğitim Müdürü Ata Özer, okulların madde bağımlısı gençlerle ilgili yanlış tutumlarına vurgu yapıyor; "Madde bağımlısı bir öğrenciyi bir okul müdürü, yöneticisi hemen okuldan uzaklaştırmak istiyor. Bu onu kazanmak yerine uyuşturucu batağının içine atmaktır ve en büyük yanlışlardan birisidir."
 
Ata Hoca zamanında çocukları bu tür bağımlılıklardan korumak ve kullanımını önlemek amacıyla İstanbul'da okullarda 786 spor kulübü açılmasını sağlamış. Böylelikle çocukların boş zamanlarını sporla doldurarak zararlı alışkanlıklardan uzak durabilmesi hedeflenmiş. Fakat bugün spor faaliyetlerinin yapıldığı o kulüplerden sadece 1 tane kalmış. Sosyolog Bülent Alaş, bu örneği verirken devletin çocukları madde bağımlılığından korumak için yapması gerekenlere işaret etti: 
 
-Uyuşturucuyu önleme ve izleme için bu zamana kadar devlet tarafından ayrılmış özel bir bütçe bulunmamakta.
 
-Okullar derslik odaklı. Müzik odası, spor salonları, konser salonları gibi çocukları sosyal faaliyetlerle uğraşabileceği alanlar yok.
 
-MEB yayınladığı bir genelgeyle okulların güvenlik hizmetinin özel güvenlik şirketlerince yapılması gerektiğini duyurdu. Fakat bunun için okulların bütçesi yok. 
 
CEZALAR ARTIRILMALI
 
Sizin anlayacağınız sorun büyük, sorunun çözümü içinse kaynaklar yetersiz. Hükümet bu konuda duyarlılık göstererek bir kanun teklifi verdi. AK Parti İstanbul Milletvekili Oktay Saral, "Gençlerimizin elimizden kaymaması için AK Parti iktidarı olarak uyuşturucuya çok ciddi savaş açtık" dİyerek verdiği kanun teklifinde cezai yaptırımların artırılması gündemde. 

Bunun yanında Aralık'ta yapılacak MEB Şurası'nda bu konu mutlaka gündeme getirilmeli ve okullarda etkin bir mücadele başlatılmalı.