Türkiye eskiden çok özgürlükçü idi ya, Kuzey Kore
devletini andıran özgürlük anlayışıyla, faili meçhul faili meçhul
yaşıyorduk ne güzel!
Her geçen gün Erdoğan'a sövmekten ödün vermeyen
güruhun özgürlüklerin kısıtlandığını iddia etmesi de ayrı bir
komedi. Dün 1 liraya patso alan çocuk bugün "Dolar uçtu." deyip
Erdoğan'a sövüyor. Be enflasyon canavarı sanane dolardan!
Her geçen gün Erdoğan'a sövmekten ödün vermeyen güruhun
özgürlüklerin kısıtlandığını iddia etmesi de ayrı bir komedi. Dün 1
liraya patso alan çocuk bugün "Dolar uçtu." deyip
Erdoğan'a sövüyor. Be enflasyon canavarı sanane dolardan!?
Gezi olayları dediniz direneceğiz dediniz, dediniz de
dediniz. Bir güzel de milleti bıktırdınız. Yaktınız yıktınız...
Hükümetin yaptığı tüm hizmetlere "Benim paramla! Benim
vergimle!" diye kibirlenenlerin dün milletin vergisiyle,
milletin parasıyla yapılan kamu vb. alanları nasıl yakıp yıktığını
bir kez daha gördük.
Kimse kusura bakmasın sizin derdiniz ne özgürlük ne
de çevreye duyarlılık sizin derdiniz halkın sevgisini güvenini
kazanmış olan bir Müslüman liderin emin adımlarla basamakları
çıkmasıdır. Ne kadar talan etseniz de dedik ya anahtar milletin
elinde istediğine yol verir istediğine...
"Ölüm sana yakışmadı" diyenler ölümü kime
yakıştırıyor acaba? Suriyeli Filistinli çocuklara mı mesela?
Ve huzura tahammülsüz buruşuk sanatçılar her defasında
halkı sokağa çağırdı. Çağırdılar çağırmasına da onlar çark ettiler.
Sizde eşlik edeydiniz ya.. "Ölüm sana yakışmadı"
diyenler ölümü kime yakıştırıyor acaba? Suriyeli Filistinli
çocuklara mı mesela?
Olmadı.
Ne yaptılar ne ettiler ise bir türlü istedikleri
emellerini gerçekleştiremediler.
Ve yıllardır var olan ana hazımsızlıklarını,
kinlerini tekrar tekrar dışa vurmaya başladılar.
Ne miydi o?
Başörtüsü!
Kimisi Allah’ın farz kıldığı örtünme kavramını
uygulamadıkları halde hoca kesildiler başımıza. Başörtüsü üzerinden
din dersleri verdiler.
Kimisi açık açık düşmanlığını dile getirdi. Hemen
hemen her ay hatta her hafta gündemden yitmekte olan
özellikle sanat camiasından isimlerin gündeme gelmek için
düştükleri kepazeliğe şahit olduk. Tepki alınca kimi kıvırdı kimi
de çıkıp özür diledi.
Ya hu anlamıyorum. Yıl olmuş 2015 hala mı kardeşim
hala mı?
Ben başımı bağlar dışarı çıkarım, okula, işe giderim
kısacası hayatımı yaşarım. Ama seni rahatsız eden ne?
Görme kardeşim! Görme. Biz de değişik, değişikten
ziyade toplum ahlakına ters düşen görüntülerle karşılaşıyoruz.
Bizde mi gidip yakalarına yapışalım? Ya da sizin gibi iğrenç
kininizi kusan tweetler atalım?
Hayır baskıdan bahsediyorsunuz ki artık şu baskı
muhabbetiniz kabak tadı verdi, kim kime hangi baskıyı yapıyor Allah
aşkına! Her sabah uyandığımızda sizin o ezik sözlerinizi görmek
zorunda mıyız? O ki sözünün arkasında durmayp iki dakikada U dönüşü
yapacaksın nedir bu hazımsızlığınız? Olayınız ne kardeşim?
Bu ülkede sadece başı açık kardeşlerimiz mi
yaşayabilir? Bir başörtülü vatandaş işini yapamaz mı, okuyamaz
mı?
Zamanında ayağımıza kadar gelen overlok makineleri
gibisiniz:
"Hanımların dikkatine! Başörtüsü
düşmanlığı ayağımıza kadar geldi. İtinayla başörtüne, şalına,
çemberine, yaşmağına düşmanlık yapılır. 5 dakikada tweet atılır,
hemen teslim edilir!"
Medeniyet dediğiniz şeye başörtüsü mü engel oldu?
Ülkede herşey normal, herşey yolunda hiç hırsızlık haberleri yok
hiç taciz haberleri yok hiç cinayet haberleri yokta bütün
memleketin sorunu başörtüsü değil mi?
Ya da toplumda olan bu sorunların meydana gelişinin
tek kaynağı başörtüsü mü?
Bırakın be kardeşim artık bu mızmız çocuk havalarını.
Bazılarının ne zaman canı sıkılmış unutulmuş adı sanı silinmeye
başlıyor çıkıyor meydana “Başörtüsü!” diye…
Topluma artık üretecek meyveniz kalmamış, meyve
veren ağaçları taşlama derdine düşmüşsünüz!
Üzülüyorum sadece üzülüyorum…
Kızmıyorum, zavallılığınıza veriyorum…
O kadar acizsiniz ki o kadar basitsiniz ki…
Topluma artık üretecek meyveniz kalmamış, meyve veren
ağaçları taşlama derdine düşmüşsünüz…
Yazık…
Ve Cemil Meriç der ki…
“İnsanları anlamaya, hiç olmazsa
iğrenmemeye alış. O kadar zavallılar ki. Biz bahtiyarız
artık….”