Ayşe Barım için öne sürülen iddialar; Dizi sektöründeki
kartelleşmenin simgesi, Onun izni olmadan bir dizide rol almak, öne
çıkmak mümkün değil, Yetişmiş yetenekli yüzlere oyuncunun, sektöre
farklı renk getirmek isteyen genç yönetmenlerin kaderi onun iki
dudağı arasında, Oyuncular arasında bir gruplaşmanın olması, Bu
gruplaşmanın kapalı devre bir sisteme dönüşmesi, Yapım ve dizi
sektörünün tekelleşmesi, Sektörünün en ilkel ve acımasız şekilde
domine edilme vakası, Sektördeki belli oyuncuların önünün açılması,
parlatılması meselesi, Ayşe Barım’la çalışamayanların yaşadıkları
çaresizlikler, İş insanı olan bir erkekle Mert Demir arasındaki
ilişki ve bu ilişkiyi perdelemek için Serenay Sarıkaya ile Mert
Demir sevgiliymiş gibi bir algının kamuoyunda oluşturulması, sanal
reklam aşkı için Serenay’a para ödemesinin Ayşe Barım tarafından
yapılması mevzusu… Hatta Ayşe Barım’a o iş insanı tarafından
yüklüce bir ödemenin yapılarak yaşanan durumun perdelenmesi
görevinin verilmesi konuşulurken…
Esas konu yapım ve dizi sektöründeki haksız rekabet ve
çürümüşlükken,
Konu Ayşe Barım’ın gezi organizatörlüğüne bağlandı. Aslında
birbirinden çok bağımsız iki mevzu söz konusu. Tabi ki Gezi zekası,
gezi tayfası haddini bilmeli.
Bu sektörü, sinema ve dizi sektörünü bilenler bilir durum ve
şartlar hep çetin ve haksızca olmuştur ama hiçbir zaman bu kadar
kirli ve kokuşmuş ilişki ağı kurulmamıştır. Burada haksız rekabet,
sanatçıların haklarının korunması ve gezi olaylarındaki yönlendirme
ve bahsedilen iddiaların gerçekliğinin ispatı sonucunda verilen bir
kararsa bu anlaşılabilir.
Durum konuşulan gibiyse, sektörde alan açmak için yapıldıysa bu
kabul edilemez, güven zedelenir.
Kurallar Uygulanmak İçin Değildir!
Bolu Kartalkaya’da 36’sı çocuk 78 kişinin ölümünden sonra bir
kez daha gördük ki, hatasını kabul etmek diye bir kültür yok
bizde...
Grand Kartal Otel’in tutuklanan sahibi yangına davetiye
çıkartmasına rağmen “ben suçluyum, büyük hataydı”
diyemedi, suçu otel çalışanlarına ihale etti.
Bolu’daki facia otelin yangın merdivenlerinin sadece şekilsel
olarak olduğunu hiçbir işlevinin olmadığını gözler önüne serdi.
Kurallar bu ülkede hiçe sayılıyor.
Yoğun trafikte emniyet şeridi ihlal ediliyor, Yaya geçitlerinde
yayalara yol verilmiyor hatta, çarpıp öldüren sürücüler var bu
ülkede... Beş yıldızlı otellerde, bu otellerin balo salonlarındaki
davetlerde, Meşhur ve lüks restoranlarda, Gece kulüplerinde,
Cafelerde sigara, puro vs içiliyor Nedense duman dedektörleri
çalışmıyor! Olmadığı için mi, yoksa sigara içildiğinden dolayı mı
kapatılıyor,
Kurallar sadece kâğıt üstünde var. Uygulanmıyor. Bu ülkede hata
yapan vatandaşta, belediye başkanıda, bürokratta, siyasetçide,
bakanda bedel ödemek istemiyor.
Oysaki dünya ülkelerinde durum çok farklı.
Norveç Balıkçılık Bakanı Per Sandberg devletin
kendisine zimmetlediği telefonla izin almadan İran’a tatile
gidince dönüşte istifa etti. Gerekli izini almadığı için. Ülke
protokollerini ihlal ettiğini kabul etmesinin ardından gelen
tepkiler üzerine istifa etti.
Fransa'da eski Bütçe Bakanı Jerome Cahuzac
hakkında, vergi kaçırdığı ve kara para akladığı iddiasıyla savcılık
tarafından 3 yıl hapis cezası istendi. Ayrıca 5 yıl seçme ve
seçilme hakkının elinden alınmasını istedi.
Fransız savcı, ''Siz ülkenin onurunu lekelediniz ve
ülkeye tamir edilemeyecek büyük zarar verdiniz.''
dedi.
Japonya Başbakanı Fumio Kişida partisindeki
rüşvet skandalı, rekor savunma harcamaları, artan yaşam maliyetleri
ve yüksek enflasyon ve Japon Yen’indeki düşüş nedeniyle kendisine
olan güveni aşındırdığını ve istifa etmesi
gerektiğini söyledi.
Dünya ülkelerinde hatanın gereği yerine getirilip, kamu vicdanı
rahatlatılırken bizim ülkemizde kamu vicdanı neden yok sayılıyor.
Görmezden geliniyor. Sessiz kalıp saklambaç oynamak beklentiye
cevap vermiyor. İnsanlar makamlarının peşinden o kadar
hızlı koşuyor ki ahlakın, onurun yetişmesi mümkün
değil.