Bankalardaki tezgah altı oyunları
Abone olAbdüllatif Şener, bankacılıkta olumlu gelişmeler olduğunu belirtti. Şener, İmar Bankası'na da değindi. Tevfik Bilgin de "Tezgah altından kredi vermeye" açıklık getirdi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener,
bankacılık sektöründe olumlu gelişmeler olduğunu belirterek,
''Bankacılık sektöründe 2002 sonundan bugüne kadarki dönemde kredi
hacminde ve mevduatın krediye dönüşümü oranında olumlu gelişmeler
olmuş, takipteki alacakların oranı düşmüş, sektörün karlılığı
artmıştır'' dedi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Bankacılık Yasa
Tasarısı'nın tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı.
Milletvekillerinin eleştiri ve sorularını yanıtlayan Şener,
geçmişte krizlerle olumsuz etkilenen bankacılık sektöründe bugün
olumlu gelişmelerin olduğunu söyledi. Bunun en temel göstergesinin
kredi hacmindeki reel artış ve mevduatın krediye dönüşüm oranındaki
iyileşme olduğuna işaret eden Şener, toplam kredi hacminin reel
anlamda 2002 yılı sonundan bugüne kadar yüzde 68 arttığını,
mevduatın krediye dönüşüm oranının ise yüzde 36'dan yüzde 56.4'e
çıktığını bildirdi. 2002 yılında yüzde 23 olan kredilerin aktifler
içindeki payının bugün yüzde 34'e yükseldiğine dikkati çeken Şener,
kredilerdeki bu gelişmenin hacim artışının yanı sıra kredi
portföyünde düzelmeye işaret ettiğini, takipteki alacaklar
kaleminde 2002 yılı sonundan bugüne kadar gerçekleşen yüzde 51
oranındaki reel azalma ve kredi hacmindeki artışın, sektörde takibe
dönüşme oranlarının çarpıcı şekilde azalmasına neden olduğunu
vurguladı. 2002 yılı sonunda yüzde 18 olan takibe dönüşüm oranının,
2005 yılı Mart ayı itibarıyla yüzde 6'ya gerilediğini, bunun, özel
bankalar için yüzde 5 olduğunu kaydeden Şener, bu olumlu
gelişmelere bağlantılı olarak dikkat çekici bir başka tablonun da
sektörün karlılık oranıyla ilgili olduğunu söyledi. Şener, 2002
yılında 2.9 katrilyon lira olan sektör kararlılığının reel olarak
yüzde 77 artarak 2004 yılında 6.5 katrilyon liraya ulaştığını, aynı
dönemde aktif karlılığın da yüzde 1.4'ten 2.1'e yükseldiğini
vurguladı. Şener, ''Bankacılık sektöründe 2002 sonundan bugüne
kadarki dönemde kredi hacminde ve mevduatın krediye dönüşümü
oranında olumlu gelişmeler olmuştur. Takipteki alacakların oranı
düşmüş, sektörün karlılığı artıyor'' dedi. Bankacılık sektöründe
hala bazı noktaların dikkatle takip edilmesi gereğine işaret eden
Şener, Türkiye'de ortalama 3 ay vadeli mevduatla toplanan paranın
uzun vadeli yatırım kredisi olarak piyasaya verilmesinin güç
olduğunu, ancak son dönemlerde bankaların uluslararası piyasalardan
elde edilen uzun vadeli kaynaklarla uzun vadeli kredi verdiklerini
söyledi. Şener, bankacılık sektörünün, gelişimini sürdürmesi
halinde 2005-2008 döneminde dolar bazında yıllık ortalama yüzde 12
büyüyerek 350 milyar dolara, varlıklarının Gayrı Safi Yurtiçi
Hasılaya oranının ise yüzde 85'e ulaşacağının tahmin edildiğini
bildirdi. Batık kredi hacmi konusundaki soruyu yanıtlayan Şener,
Nisan 2005 itibariyle bankaların takipteki alacaklarının 6.7
katrilyon lira olduğunu, bunun 6.04 katrilyon liralık kısmı için
bankalarca karşılık ayrıldığını söyledi. Şener, ''Net ifade etmek
gerekirse 731 trilyon lira olarak belirtebiliriz'' diye konuştu.
Şener, tasarı konusunda IMF ile görüşüp görüşmediği sorusuna,
''Randevuya istinaden gelmedikleri sürece IMF ile hiç görüşme
yapmıyorum. Böyle bir istem olmadığına göre buraya gelmeden önce de
görüşmedim demektir'' dedi. 'NE YAPILACAĞI ÜZERİNDE ÇALIŞILIYOR'
İmar Bankası'nda son 1 ayda off-shore'dan mevduata geçenlere ödeme
yapılmayacağını içeren yasanın iptaline ilişkin gerekçenin
açıklandığını belirten Şener, bundan sonraki uygulamanın ne olacağı
konusunda TMSF'nin çalışma yaptığını söyledi. Şener, aynı şekilde
son ayda bonolardan mevduata dönenlere de ödeme yapılmayacağı
konusunda Danıştay tarafından verilen iptal kararı sonrasında ne
yapılacağı üzerine başlatılan çalışmanın sürdüğünü bildirdi. Şener,
bu konuda TMSF ile Hazine'nin birlikte yaptığı çalışmadan net bir
öneri çıkmadığını kaydetti. Şener, ''İlgili bakan arkadaşla (Ali
Babacan) birlikte konuyu değerlendiriyoruz. Ama şu aşamada,
ilgililer bireysel herhangi bir dava kazanmadıkları için hukuken
ödeme yükümlülüğüyle karşı karşıya bulunduğumuz bir aşamada
değiliz. Ama bunun mutlaka değerlendirilip karara bağlanması
gerekiyor. Bunu da kısa zamanda yapıp uygulamaya geçeceğiz. Diğer
off-shore ve bonoların şu anki hukuki çerçeve içinde ödenmesi
mümkün değildir'' diye konuştu. Şener, Vakıfbank Genel Müdürü'nün
neden görevden alındığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait
hesapların off-shore hesaplara yatırılıp yatırılmadığı sorusuna,
''Bilmiyorum'' karşılığını verdi. 'TEZGAH ALTI OYUNLAR...' BDDK
Başkanı Tevfik Bilgin, bankaların istedikleri yerde istedikleri
kadar şube açma hakkına sahip olduğunu belirterek, bunu, kendi mali
bünyesine zarar vermemeleri şartıyla yapabileceklerini söyledi.
Bilgin, ''Eğer bir bankanın bu anlamda bir sorunu olduğu sonucuna
ulaşırsak, o bankaya şube açma izni vermiyoruz. Gerekirse
şubelerini kapatma talimatı verebiliriz. Ama o noktaya kadar banka
gerekli hesapları yaparak, şube açılması konusunda istediği gibi
davranabilir. Tamamen karlılık esasına dayalı bir husustur'' dedi.
CHP Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek'in, ''bazı bankaların masa
altı faiz vermeleriyle'' ilgili sorusunu da yanıtlayan Bilgin,
faizlerin serbest olmasına karşılık Merkez Bankası'nın, her bir
bankanın hangi faiz oranını uyguladığının kendilerine
bildirilmesini istediğini belirterek, bunun, uzun süreden beri
uygulandığını söyledi. ''Geldiğimiz noktada zaman zaman bu tezgah
altı oyunlarını gördük'' diyen Bilgin, halen sektörde bu anlamda
hareketliliğin söz konusu olduğunu, bunun, hem Merkez Bankası hem
de BDDK tarafından çok yakından izlendiğini, bankalara gerekli
uyarıların yapıldığını bildirdi. Enflasyonunun düşmesine paralel
olarak bankalar arasındaki rekabetin, hiçbir dönem olmadığı kadar
şiddetlendiğini belirten Bilgin, şöyle konuştu: ''Bankalar, bu
rekabet ortamında birbirlerinden pay kapma anlamında birbirleriyle
yarışmaktadır. Asıl neden, birtakım bankaların, bir akım
bankalardan pay alma gayretidir. Bunun arka planında yatan gerçek,
mevduat veya piyasa payı, bankaların yabancılarla görüşmesinde
önemli ve değerini artıran bir faktördür. Piyasadaki paylarını
artırmak için böyle bir rota izleme gereği duyuyorlar. Merkez
Bankası ile koordineli olarak konu izlenmekte ve gerekli uyarılar
yapılmaktadır. Gerekirse mevzuat düzenlemesine de ilgili otoriteler
tarafından gidilebilir. Şu an itibarıyla endişe edilecek bir durum
yoktur. Çok yakından izlenmektedir.'' 'KRİZİN MİRASINI TASFİYE
EDEMEDİK' TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, CHP Trabzon Milletvekili Akif
Hamzaçebi'nin, ''tasarının kriz etkileri taşıdığı'' eleştirisine
karşı, ''Düzenlemenin kriz etkilerini taşıdığını inkar etmeye gerek
yok. En derin krizleri yaşamış olan bankacılık sektöründe 3-4 yıl
öncesinde neredeyse bir fetret dönemi yaşandı. Bunun etkileri
yasanın diline, hükümlerine, mimarisine yansımıştır. Bunu itiraf
etmek durumundayım. Çünkü hala bu krizin mirasını tasfiye edebilmiş
değiliz'' dedi. TMSF'nin tasfiyeyi daha hızlı yapabilmesi için bazı
yasal düzenlemeler gerçekleştirildiğini hatırlatan Ertürk, bunun
getirdiği imkanlarla krizin mirasını en hızlı şekilde ve en yüksek
değeri elde ederek tasfiye etme uğraşı içinde olduklarını kaydetti.
Bankalar Fon'a devredilirken izlenen devir stratejisinin, maliyetin
oluşumunda etkisi olduğuna işaret eden Ertürk, ancak sadece devir
stratejisindeki tercihle açıklanmayacak bir durumun söz konusu
olduğunu vurguladı. Bankaların Fon'a devrini gerekli kılan duruma
düşmelerinden önceki 3-5 yıllık döneme bakılması gerektiğini,
bankaların lisans almasından faaliyetlerinin izlenmesi ve
denetlenmesine uzanan ciddi ihmal, boşluk ve suiistimallerin
olduğunu ifade eden Ertürk, ''Bankaların içine düştüğü durum,
sadece devir stratejisindeki düzenlemeyle giderilecek bir durum
değil. O nedenle bu düzenlemenin içine konulan devir stratejisi
hangisi olacaksa, eskisinden daha etkili olacağı kesindir. Çünkü
çok ciddi düzenlemeler yapılmıştır. Bu konuda içimizin rahat olması
gerekiyor'' diye konuştu. Ertürk, Fon'a devredilen bankaların
toplam zararının geçen yıl itibarıyla 46 milyar dolarlık bir fatura
ortaya çıkardığını, buna işlenmiş faizin dahil olduğunu belirtti.
Faizsiz 28 milyar dolar olduğuna dikkati çeken Ertürk, şunları
söyledi: ''Bunun 22 milyar dolarlık kısmı doğrudan Hazine'den
alınan kağıtlarla, 4 milyar dolarlık kısmı Fon'un kendi
kaynaklarından karşılanmış. Geri kalan kısmı ise bankalarla
birlikte devralınıp nakde dönüştürülmüştür. Bunu toplar ve
faizlendirirseniz 46 milyar dolar olur. Ama bugün itibarıyla bu
rakam 47 milyar doları aşmış durumdadır. Bugüne kadar 3 milyar
dolarlık bir tahsilat gerçekleştirildi. Önümüzdeki dönemde 8 milyar
dolar tahsilata çıkabileceği tahmin ediliyor. Neredeyse 35 milyar
dolarlık bir yükün üzerimize kalacağını söyleyebiliriz'' dedi.
'KÖTÜ YÖNETİMDEN DOLAYI...' El konulan şirketlerin maliyetinin
sorulması üzerine Ertürk, Fon'a devredilen bankalar ile el konulan
şirketlerin durumunun farklı olduğunu, Fon, el konulan şirketlere
kaynak aktarmadığı için bir maliyetten söz edilemeyeceğini
belirterek, şunları söyledi: ''Bu şirketlerin bir bölümü, bizden
önce Fon döneminde kötü yönetildiği için değer kaybına uğramıştır.
Bizim yönetimimizdeki şirketlerle ilgili olarak bu konuda
umutlanmamız gerektiğini söyleyebilirim. Bu şirketlerin yüzde 90'ı,
İmar Bankası ile ilişkili şirketlerdir. Bu şirketlerin 2004-2005
performanslarında bir önceki 2 yılla karşılaştırıldığında çok ciddi
artışlar olmuştur. Ama bu, kamu işletmeciliğinin handikaplarını
ortadan kaldıran bir durum değildir. Bu, geçici bir yönetim
dönemidir. Önümüzdeki 10 gün içinde ilana çıkarak, fiilen satış
sürecini başlatacağız.'' Tasarının tümü üzerindeki görüşmelerin
tamamlanmasının ardından maddelerine geçildi. Tasarı, 20'si geçici
196 maddeden oluşuyor.