Avrupa basınının gündeminde ne var?
Abone olAvrupa basınında bugün, Kuzey İrlanda AB-İran hattında nükleer diplomasi ve mülteci sorunu konuları ele alındı.
Avrupa basınında bugün, Kuzey İrlanda'da askıya alınan anlaşma,
AB-İran hattında nükleer diplomasi ve Avrupa yolunda ölen
göçmenlere çare arayışı konuları ele alındı. İngiltere'de bir
süredir manşetlerden uzak duran Kuzey İrlanda barış süreci bugün
hemen hemen bütün ciddi gazetelerde gene baş köşede yeraldı. Şiddet
olaylarıyla örülü bir geçmişi geride bırakmanın en somut işareti,
Katolik ve Protestan kesimi bölge yönetiminde aynı masa etrafına
oturtabilmekti ve bu gerçekleşmedi değil. Ama iktidar paylaşımı,
kısa ömürlü oldu. Kuzey İrlanda, eski günlerin kanlı bıçaklı
bölünmüşlüğünü yaşamasa da iktidar paylaşımını yeniden canlandırma
gayreti, taraflar arasında devam eden güvensizliğe takıldı. Dün
bütün gözler tarihi bir anlaşmanın ilanına dönüktü. Ama İrlanda
Cumhuriyetçi Ordusu IRA'nın silahlarından vazgeçme önerisi, karşı
tarafı ikna edemedi. İngiltere'ye bağlı kalmayı savunan Protestan
kesimin lideri anlaşmayı reddetti. "BİR KEZ DAHA KAÇAN BARIŞ
FIRSATI" Times gazetesi, "Bir kez daha kaçan barış fırsatı"
başlığını kullandı. Guardian gazetesi ise "Kuzey İrlanda'da gene
tarihi bir güne hazırlanmıştık. Herşey saat gibi tıkır tıkır
işleyecekti. Ama saatler birden bire durdu. David Trimble, IRA'nın
önerisini son anda reddettiğini açıkladı" diye yazdı. Gazete,
"Çöken barış anlaşması" başlığını kullandı. 1998'te imzalanan
anlaşma zemininde, görüşmelere devam edilmesi umuluyor. Financial
Times'ın başyazısındaki ifadeyle, "barış askıya alınmış bekliyor".
Daily Telegraph ise IRA örgütü ile bu örgütün siyasi kanadı sayılan
Sinn Fein partisine, "Savaşa son mu? Kuzey İrlanda'da son pazarlık
turunun askıya alınması doğruydu. Çünkü IRA bir kez daha kilit
önemdeki soruya tatmin edici bir yanıt vermedi, ki bu soru, savaşa
son verdiğinin açık ve net bulgularını ortaya koyabilir misin?"
sorusunu yöneltti. Independent gazetesi de başyazısında IRA'dan
daha geniş adımlar atmasını istiyor. Gene aynı gazetede yer alan
bir yorum yazısında, Kuzey İrlanda'da kalıcı barış için tek bir
çözüm yolu bulunduğu belirtildi. Independent yazarı John Hari,
siyasi pazarlıklarda bahsi geçmese de aslında en elzem konunun,
okullar olduğunu ifade etti. Katolik ve Protestan toplumların ayrı
mahallelerde doğup büyüyüp, ayrı okullarda okuduğu bir dönem
kapanmazsa, bölgenin rahata kavuşmayacağı görüşünü savundu. Gazete,
"Kuzey İrlanda okullarında Katolik ve Protestan öğrencilerin
birbiriyle harmanlanması zorunlu kılınmalı" dedi. Independent
yazarı, İngiltere ve İrlanda cumhuriyetinin, cömert eğitim
fonlarının musluğunu açar ve bölge siyasetçilerini cesur davranmaya
ikna ederse, karışık okullardan çıkacak yeni nesillerin kavgaya
kendiliğinden son vereceğini yazdı. Yazar, "Kuzey İrlanda sorununun
çözümü, gündelik hayatı paylaşmakta, aşk ve sekste yatıyor.
İnsanlar birbirlerine gönül verdi mi, silah tutmazlar" diye yazdı.
NÜKLEER DİPLOMASİ İngiltere gazetelerinin başyazı ve yorum
köşelerinde öne çıkan bir diğer konuyu, üç Avrupalı dışişleri
bakanının İran'ın nükleer programını tartışmak üzere dün yaptıkları
Tahran ziyareti oluşturdu. Financial Times, "İngiltere, Fransa ve
Almanya dışişleri bakanlarının 'nükleer diplomasi' atağı, İran'dan
belli tavizler koparmayı başardı fakat Tahran hükümetini bomba
üretmekten alıkoyacak kadar değil. Avrupa Birliği üçlüsünün asıl
amacı, İran'ı uranyum zenginleştirme faaliyetinden vazgeçirmekti.
Ancak Tahran yönetimi, bu talebi yerine getirmeye hala hiç
yanaşmıyor" diye yazdı. Alman basınından Frankfurter Rundschau,
aynı noktaya dikkat çekerek "İran, iddialı ve maliyeti yüksek
uranyum zenginleştirme programını tamamen rafa kaldıracak olsa, dev
bir u-dönüşü yapmış olacaktı, ki bunun için kendisine muhtemelen
büyük bir bedel ödenmesini de isteyecektir" diye yazdı. Gazeteye
göre bu tartışmanın nasıl sona ereceğini, "Tahran'da ve aynı
zamanda Washington'da pragmatistler ile katı tutumlular arasında
devam eden iktidar mücadelesi" belirleyecek. Gene Alman basınından
Die Welt gazetesi de konuya temkinli yaklaştı. Gazete, İran'ın
Avrupa Birliği bakanlarına verdiği güvencelerin "bir moladan"
ibaret olduğu görüşünü savundu. Gazete, "Hiçbir baskı unsuru,
eninde sonunda Tahran'ın planlarını yerine getirmesinin önüne
geçemez. Tahran, ilk başta bütün talepleri harfiyen yerine
getirebilir. Ancak bir kez nükleer bomba üretmeyi kafasına koysun,
gayet yasal yollarla söz konusu anlaşmaları iptal ettiğini
açıklaması da mümkün" diye yazdı. Öte yandan, Avusturya basınından
Der Standard, İran yönetiminin verdiği sözleri tutması halinde,
Avrupa Birliği'nin Tahran'la pazarlıklarının son 10 yılda
Avrupa'nın kaydettiği en büyük diplomatik başarı olabileceği
görüşünü savundu. İspanya'nın El Pais gazetesi ise İran'ın uranyum
programını askıya alması "Avrupa'yı geçici bir süre tatmin
edebilir, ama ya Amerikalılar?" diye sordu. "MÜLTECİ SİSTEMİ
DEĞİŞSİN" İsveç basınından Aftonbladet, deniz yoluyla İtalya'ya
ulaşmak isterken Akdeniz'in sularına gömülen çoğunluğu Afrikalı
göçmenlerle ilgili olarak, Avrupa Birliği'ni "mantıksız mülteci
politikasını" değiştirmeye çağırarak "Son yıllarda Afrika ve
Asya'dan gelen binlerce mülteci Avrupa'da daha güzel bir hayat
hayallerini canlarıyla ödediler. Denizlerde boğuldular, açlık ve
yorgunluğa dayanamadılar ya da tırların yük bölmelerinde öldüler.
Bu ölümler, insanlık dışı ve bozuk bir mülteci sisteminin
sonuçlarıdır" diye yazdı. Gazete, bir İsveçli araştırmacının
geçenlerde Avrupa Komisyonu'na sunduğu önerinin denemeye değer
olduğunu yazarak, "Sığınmacılar Avrupa Birliği'nin konsolosluk ve
elçiliklerine özel mülteci vizesi için başvurma fırsatına sahip
olabilmeli" diye devam etti. Aftonbladet, bu sistemin de mükemmel
işlemeyecefğini ama Avrupa yolunda ölen binlerce insan karşısında
birşeyler yapılması gerektiğini yazarak "İtalya ya da İspanya'da
sağ kanat partilerin savunduğu gibi, dış dünyaya karşı Avrupa'nın
etrafında giderek yükselen duvarlar dikmek çare değil. Avrupa,
zengin bir kıta. Ve mülteci politikasının değiştirilmesi için
yeterli kaynaklara sahip olduğumuz gibi, bu aynı zamanda ahlaki bir
görev" diye yazdı.