Atatürk'ü kurtaran saati hırsız çalmış!
Abone olAtatürk'ün Conk bayırında hayatını kurtaran meşhur saat bir hırsız tarafından çalınmış...
İNTERNETHABER.COM - Çanakkale savaşı esnasında
Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatını kurtaran cep
saatinin yıllar sonra bir hırsız tarafından çalındığını duymuş
muydunuz?
NTV'de Banu Güven'in sunduğu Artı programına katılan Sabancı
Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemil Koçak,
Alman Paşa Liman Von Sanders'in Atatürk'e hediye ettiği saatin
öyküsünü anlattı.
Koçak şöyle konuştu: "O saati Atatürk'e Alman paşa Liman Von
Sandres hediye etmişti. Bu saat Çanakkale çarpışmaları
esnasında Atatürk'ün hayatını kurtarmıştı. Atatürk'de bir zaman
sonra o saati yeniden Alman Paşa'ya iade etmişti. Hayat kurtaran o
saat daha sonra Alman Paşa'nın evine giren hırsız tarafından
çalındı.
Koçak, Banu Güven'in diğer sorularına şu yanıtı verdi:
Siz dinin Kurtuluş savaşında bir tutkal olduğunu
söylediniz ve çok tepki geldi.
Bu herkes tarafından bilinen bir gerçek. Özellikle TBMM'nin
dualarla Cuma günü açılmasının bir manası var. Milli mücadele Türk
milliyetçiliğinin bir mücadelesi olarak gündeme gelmiş olsaydı asla
başarılı olamazdı. Onun için o mücadeleye veren Atatürk başta olmak
üzere İslami sloganlarla mücadele yürütmek gereğini anladılar. Çok
akıllı, becerikli, zeki ve yetenekli insanlardı. Bunu bilecek kadar
siyasi tecrübeleri vardı. Bu
yoldan milli mücadeleyi örgütlediler. O zaman bunu niye söylüyorsun
diye tepki gösteriyorlar. Bana 'acaba kurtuluş savaşını dini bir
savaş
| İŞTE MUSTAFA KEMAL'İN HAYATINI KURTARAN O SAATİN HİKAYESİ |
|
Çanakkale Savaşları sırasında düşman ordularının hücumlarına
karşı Savaşın en kızgın olduğu günlerden birinde Mustafa Kemal yanında
bulunan Nuri Conker: "Eyvah vuruldunuz Paşam!..." diye bağırınca,
Mustafa Kemal hemen: "Öyle bir şey yok, aldığınız emri derhal
yerine getiriniz" der. Aslında Nuri Conker'in gördüğü doğruydu. Bir
mermi parçası O'nun tam |
mı?' diyorlar. Hayır öyle bir şey yok ama İslamın son derece
yoğun bir biçimde içinde olan bir savaş olduğunu söylemeliyiz.
Tarihle ilgili nasıl bu kadar farklı ifadeler
anlatılıyor?
Bugün hepimizin içinde yer aldığı siyasi bir pozisyon var. O
pozisyona göre tarihsel bir gerçek inşa ediyoruz. Bunun hakikaten
olmup olmadığı önemli değil. Ondan sonra da kutsallaştırılıyor ki
eleştirilemesin. Biz gönlümün geçtiği gibi yazarsak, bugünü
anlamamızı, geleceğe ilişkin doğru bir politika kurmamız asla
mümkün olamaz. Bugünkü siyasi pozisyonları açısından doğru politika
kurulamamasının geçmişe bakışın da donukluk olmasıdır.
1932'deki Türk Tarih Kongresi'ni okuyanlar farklı şeyler
düşünebilir mi?
Bu tamamen resmi tarihin kristalize olmuş halidir. Burada ilk defa
Türkler'in ata yurdu orta Asya'dır. Her okulda varolan orta asya
göç yolları vesaire. Türkler acaba hangi ırka mensuptur dediğinizde
beyaz ırk öne çıkar. O yıllarda kafatası ölçerek insanlar değişik
basamaklara konulmuş. Resmi tarihte bu şekilde yaratılmış
oluyor.