Antibyotik apandist riskini azaltıyor
Abone olErzurum Numune Hastanesi Genel Cerrahi Servisi Uzmanı çok sık antibyotik kullanmanın apandisit riskini azalttığını ileri sürdü.
Erzurum Numune Hastanesi Genel Cerrahi Servisi uzmanı Opr. Dr.
Cahit Yılmaz, çok sık antibiyotik kullanmanın apandisit riskini
azalttığını söyledi. Körbağırsağın apandis denen solucansı
uzantısının iltihaplanmasıyla apandisit hastalığının ortaya
çıktığını belirten Opr. Dr. Yılmaz, rahatsızlığın çok sik rastlanan
ve özellikle yetersiz tedavi sonucu yol açacağı tehlikeli
komplikasyonlardan ötürü korkulan bir hastalık olduğunu kaydetti.
Apandisin içinden besinlerin geçmediği küçük bir bağırsak çıkıntısı
olduğunu hatırlatan Opr. Dr. Yılmaz, "Hareketli ve esnek bir boru
biçiminde olan bu çıkıntı, kalınbağırsağın başlangıç bölümü olan
körbağırsağa, incebağırsakla birleşme yerinin hemen gerisinde
bağlanır. Genellikle eğik biçimde gövde eksenine doğru uzanır. Bu
normal konumunun dışında leğen içine, karaciğer altına ya da sol
böğüre doğru da yerleşebilir. Alışılmış yerinin dışında bulunan
apandisin iltihaplanması, belirtileri değerlendirmede ve hastalığın
tanısını koymada güçlükler doğurur" diye konuştu. Apandisin iç
boşluğunun çok dar olduğunu, bağırsak florasında bulunan bütün
mikroorganizmaların burada yaşadığını anlatan Genel Cerrah Dr.
Yılmaz, "Apandis genellikle bu mikroplara karşı yeterince
dirençlidir. Ama bazen çoğalan mikroplar hastalık yapıcı özellik
kazanır. Böylece apandisin iltihaplanma süreci baslar. Mikropların
hastalık yapıcı özellik kazanmalarını sağlayan en önemli olay,
apandis iç boşluğunun tıkanarak körbağırsakla bağlantısının
zayıflamasıdır. Mikropların burada durağan biçimde kalmasıyla
apandis iltihaplanır. Tıkanmanın birçok nedeni vardır. Bunlar
arasında yoğun mukus tıkaçları, bağırsak solucanları, apandisin çok
uzun olması, duvarlarında hareketi zorlaştıran köşelerin bulunması
ya da kiraz gibi meyvelerin takılı kalan çekirdekleri sayılabilir.
Antibiyotiklerin yaygın biçimde kullanıma girmesiyle apandisit
olgularının sayısı azalmıştır. Gene de bütün cerrahi girişimlerin
yüzde 2'si apandisit nedeniyle yapılmaktadır. Bebeklik çağında
ender görülen apandisit, çocukluk ve özellikle ergenlik çağında çok
sık ortaya çıkar. Daha sonra görülme sıklığı azalmakla birlikte her
yaşta gelişebilir ve her iki cinste de eşit oranda görülür. Bazı
hastalarda akut apandisit kendiliğinden geriler. Ama olguların
yarısında bu krizler yineler ve kesin tedaviyi gerektirir" dedi.
ÇOCUKLARDA BELİRTİLERİ İŞTAH KAYBI, BULANTI, KUSMA Akut apandisit
özellikle çocuklarda iştah kaybı, bulantı ve kusmayla başladığını
ifade eden Dr. Yılmaz, yüksek ateşin hastalığın tipik bir belirtisi
olmadığını vurgulayarak, "Koltuk altından ölçüldüğünde hiçbir zaman
çok yüksek çıkmaz. Ama makattan alınan vücut sıcaklığı her zaman
daha yüksektir. Ağrı en önemli belirtidir. Birkaç kez kusmayla
birlikte sancı biçiminde ortaya çıkar. Önceleri aralıklı gelen ağrı
gittikçe şiddetlenir ve süreklilik kazanır. Apandisit ağrısı göbek
çevresi ve karın üstü bölgelerinde başlar, daha ender olarak bütün
karında duyulur. Daha sonra karnın sağ alt bölgesine kayar. Ağrının
göbek ile böğür kemiği ön dikeni arasındaki bu yeri çok tipiktir.
Bazen şiddetle başlayan ağrı daha sonra hafifler. Bu durum
yanıltıcıdır, hastaya rahatsızlığının bittiği duygusunu verir. Oysa
ağrı azalırken akut krizin öbür belirtilerinde gerileme görülmezse,
örneğin, hızlı olan kalp atışları yavaşlamaz, kas sertliği
çözülmezse bu durum apandisitin en korkulu komplikasyonu olan karın
zan iltihabının geliştiğini gösterir. Hastanın muayenesi sırasında
kolayca akut apandisit tanısına varılabilir. Karnın sağ alt
bölgesinin elle muayenesinde kasların korunma amacıyla kasılması
sonucu sertlik görülür. Belirli noktalara bastırılması şiddetli
ağrı verir" şeklinde konuştu.