Aldatan, aldatılan, küsen ona koşuyor
Abone olAldatan, aldatılan, sevdiğine varamayan, annesiyle küsen, kızı evden kaçan ve bilumum ailevi derdi olan ona koşuyor.
Dert anlatmaya geleni paylaması, kovması artık şaşırtmıyor.
Yalana ve ahlaki yapıya ters düşülmesine dayanamıyor. Kanal 7'nin
'Ebru ile Paylaştıkça'sının Ebru Gediz'i stüdyoda olan biteni
anlattı
Daha önce Star TV’de ‘Ebruli Günler’ adlı şen şakrak bir
programla ekrana gelen Ebru Gediz, bir buçuk senedir Kanal 7’de
gündüz kuşağında ‘dert paylaşıyor’ Ebru İle Paylaştıkça’nın Ebru
Gediz’iyle Radikal'den Bahar Çuhadar görüştü.
Daha önce eğlenceli programlar yapıyordunuz. Kanal 7’de
‘Ebru ile Paylaştıkça’nın ağır, acı hikâyeler, dertlerle dolu
formatına geçişiniz nasıl oldu?
Televizyon hayatıma
TRT’de başladım, 18 yaşındaydım, üniversiteye girdiğim yıl. Özel
te-levizyonlarda da ilk Ebruli olan benim. Kanal 6’da Talk Show
programıyla başladım, yaşım çok ufaktı. İster istemez hayat sizi
daha eğlenceli işlere itiyor... O yıldan bu yana televizyon
programı veya dizi yaptık. İnsanın, yaşıyla beraber hayatında bir
şeyler değişiyor. Olgunlaşıyorsunuz, tabii daha öğrenecek çok şey
var...
Kaç yaşındasınız?
33.
O kadar da yaşlı değilsiniz...
Öyle ama,
bir sabah şekeri olmaz benden. 18 yaşında da ağırdım ama
bakışınızdaki mana değişiyor. O zaman kendi adıma hizmet ediyordum.
Şimdi insanlara hizmet etmenin mutluluğunu yaşıyorum.
Bu format tercihiniz mi?
Benim tercihim, evet. Öncekiler de çok emek verdiğim işler, beni
bugünlere taşıdılar. Seyirciyle özel bir gönül bağı oluşuyor bu tür
programlarda. Şunu öğreniyorsunuz, hayat sadece sizin yaşadığınız
sosyal statüden ibaret değil. Onlara bir şeyler yapmanın mutluluğu
içindeyim.
Enteresan şeyler de oluyor yayında. Karşınızdakinin derdini
dinlemeye başlıyorsunuz ciddi ciddi, sonra
parlıyorsunuz.
Bu ayarlanmış bir şey değil. Belki 15 günde bir ortaya çıkan
birşey. Adam geliyor ve diyor ki “Ebru hanım benim karımın kocası
var.” Onlara çok yakın oturuyorum, göz teması için. Türkiye
Cumhuriyeti’nde yaşayan bir insan olarak diyorum ki, bu benim şahsi
yapıma çok ters. O adamı konuşturursam, beni ailesiyle izleyen
çocuk dönüp, “Baba bu ne demek istiyor?” dediğinde, verecek
cevabınız olmaz. Kendimde ne hissediyorsam, seyircimde de onu
hissettiğim için o adamı oradan çıkarırım.
Siz adama sinirleniyorsunuz...
Adama sinirleniyorum, tabii ki!
Ama onun da derdi oymuş, ne yapacak?
“Gelmeyin” diyorum zaten. Yani böyle ahlaksız değerlere... Edep
denilen bir kelime var ve bunu çok seviyorum. Geçmişimde bunları
taşımayan bir kadın olsam o mağdura geçip bunu söyleyemem. “Yalan
söyleyecekseniz, ahlaki yapılara ters bir şey olacaksa bana
anlatmayın” diyorum. Adam diyor ki, “Karım başka bir adamla
beraber. Boşanmak istiyorum, bulamıyorum. Ebru hanım, bulun karımı”
Kadını buluyoruz, mahkeme için. “Geleceğim, ayrılacağım” diyor
kadın. Ama sonra kocası “Karımı hâlâ seviyorum, gelsin o adamdan,
benim koynuma” derse, orada bir problem var.
Siz baskın çıkıp bağırmaya başlayınca insanlar da elinde
mikrofon susup kalıyor. Size terslenen çıktı mı hiç?
Hayır, şimdiye kadar böyle bir şey olmadı. Olursa da cevapları var.
Çünkü, doğruyu söylesin. Herkes hata yapabilir. Amaç hatayı
suratına vurmak değil. Ama kadın diyor ki “Evli bir adamla
yaşıyorum. Ve mutluyum.” Bu yanlış! Doğruyu söylediğim için de bana
verebilecek cevabı yok. Çünkü yanlış bir iş yapıyor. Adam, hasta
diye karısından nefret ediyor, alıp doktora da götürmüyor. “Karını
tedavi ettireyim. Sonra onunla beraber ol” diyorum, “Artık o
hastalandı” diyor. O zaman gelmesin! Dışarı...
Konuşma tarzınız da farklı. Kendinizi programa göre mi
ayarladınız? Dini hikâyeler anlatıyorsunuz sıkça...
Kanalla hiçbir alakası yok, ben tasavvufa çok düşkünüm. Daha önce
bunları ifade edebileceğim bir zemin yoktu. Dedemden kaynaklanıyor,
maneviyatı çok yüksek bir insandı. Her sene Mevlana törenlerine
giderim. Bilimadamlarıyla sohbetler ederiz, sohbet, bu tür
hikâyeler beni çok yükseltir. Onlar hayatımda vardı ama saklılardı.
Burada zemin oluştu. Mesnevi’yi defalarca okudum. Cuma günleri beni
manevi olarak yükselten hikâyeleri anlatıyorum. Şuna ne olur
gönülden inanın, Kanal 7’ye geçtiğim için değişiklikler olmadı.
Seneye başka bir kanalda olabilirim o zaman da bu Ebru’dan farklı
bir Ebru görmeyeceksiniz. AB grubuna bir söyleşi programı da
yaparsam yine tasavvuf olacak.
Sonradan izleyince programınız size nasıl geliyor?
Bahsettiğiniz sahicilik size geçiyor mu?
Bana geçiyor. Bunu abartmak için yapmıyorum. Sandalyem
tekerlekliydi, sabitlediler. Yerimde duramıyorum, oradan oraya
gidiyordum, öfkeleniyorum. O an “Öfke kontrolü yapmam lazım, çirkin
çıkabilirim” diye düşünmüyorum. Altı dolu olmayınca niye bağırayım
bir insana? Deli olmam lazım. Ahlaki değerlere ters düştüğü zaman,
kalkıyorum ayağa diyorum ki “Bana gelmeyin.” Bugün kimi
azarlayayım, kimi kovayım diye bir şey olmadı hiç.
Geçen sene RTÜK’ün programınıza uyarı cezası vermesi
gündeme gelmişti. Bir anneyle kızı programdan kovduğunuz için,
temel insan haklarını ihlalle suçlanmışsınız RTÜK’ün
kararında...
Yok, hiçbir zaman öyle bir şey olmadı. Anneyle kızı da
kovmadım.
Anne-kızı barıştıramayınca “Vaktimi boşa harcıyorsunuz” dediğiniz
yazıldı ceza gerekçesi olarak.
Hiç duymadık. Maddi istismar yapmaya çalışan insanlar var, ben
maddi konulara giren bir insan değilim. Zamanımı çalıp, beni
oyalayıp yalan söyledilerse ben onları çıkarmışımdır.