AK Partili vekilden Gezi itirafı!
Abone olGezi Parkı olayları için analiz yazan AK Partili vekil Bal, Erdoğan'ın yanlış yönlendirildiğini ve yanlış politika izlendiğini belirtti.
Başkanlığını AK Parti Kütahya Milletvekili Prof. Dr.
İdris Bal’ın yaptığı Avrasya Global Araştırmalar
Merkezi (AGAM) tarafından hazırlanan ‘Taksim Olayları
Analizi’ başlıklı raporda, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın ‘yanlış bilgilendirilerek’ olayın
tarafı haline getirildiği belirtildi. Raporda ‘stratejik
hata’ yapıldığı, yerel projenin halka danışılması
gerektiği vurgulandı. Raporda özetle şu görüşlere yer verildi:
SEÇİMDEN SEÇİME DEMOKRASİ
OLMAZ:
Çok partili sistemin gerekliliği gibi,
belli periyotlarda gerçekleştirilen seçimler de demokrasinin
olmazsa olmaz önşartlarındandır. Doğal olarak, demokrasiler sadece
düzenli aralıklarla gerçekleştirilen seçimlerden ibaret değildir.
Yani, hiçbir parti veya yönetici “Artık bana görev
verdiniz, bir dahaki seçime kadar bana karışmayın” deme
lüksüne sahip değildir.
DİYALOĞA GEÇİLMEDİ:
Taksim olayları çevreci bir duyarlılıkla ve az sayıda insanın
katılımıyla başlamıştır. Fakat görünürde bu az sayıda çevre
duyarlılığına sahip insanlara yönelik müdahalenin şekli ve onlarla
yeterince diyaloğa geçilememesinin neticesinde muhtemelen fırsat
bekleyen belirli odakların sahneye çıkmasıyla olayların muhtevası
ve şekli tamamen değişmiş, olaylar Taksim’de ne olduğu ya da ne
olacağı ile ilgili olmaktan çıkmış, daha ziyade öncelikle Sayın
Başbakan’a, ikinci derecede ise hükümete yönelik genel bir
hoşnutsuzluk ve tepki haline dönüşmüştür.
PROJE HALKA
SORULMALIYDI:
Birinci sınıf demokrasinin var olduğu ülkelerde halka mal olmuş,
tüm gözlerin üzerinde olduğu mekânlarla, meydanlarla ilgili tüm
projeler halkla danışıklı bir şekilde, halkın onayı alınarak
gerçekleştirilir. Zira demokrasilerde meşruiyetin kaynağı halktır.
Taksim’de projeyle ilgili yeterli anket yapılmamış, yerel halkla
danışıklı şekilde süreç götürülememiştir. Bu, daha projenin formüle
edilmesi aşamasında ciddi bir sıkıntı olduğunu göstermektedir. Oysa
kışla, cami, müze, alışveriş merkezi, rezidans ya da Londra’daki
High Park gibi bir proje için farklı alternatifler hazırlanmalı, bu
alternatiflerin neler olabileceği halka sorulmalı, sonrasında
alternatifler belirlenmeliydi. Ardından en çok benimsenen
alternatifin ne olduğu yine halkın onayına şu ya da bu şekilde
sunulmalıydı. Oysa Taksim örneğinde, ne alternatifler
oluşturulurken ne de hangi alternatifin benimsenmesi gerektiği
hususunda yeterince halka sorulmamış, ‘en iyi alternatif
olduğuna inansak bile’ kendi doğrumuz yeterince halka mal
edilememiştir.
DEMOKRATİK HAREKET EDİLSE SORUN
ÇIKMAZDI:
Merkezi yönetim, özellikle Sayın Başbakan, projenin sahibi, tarafı,
planlayıcısı ve yürütücüsü gibi yansımış, yansıtılmıştır. Ne
Beyoğlu ne de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı projeyle ilgili
taraf görülmemiştir. Taraf olarak sadece Sayın Başbakan ve hükümet
görülmüştür. Bunun sonucu olarak da, sorun çıktığında birinci
derecede Sayın Başbakan, ikinci derecede AK Parti, üçüncü derecede
hükümet, dördüncü derecede ise devlet sorunun tarafı haline gelmiş
ve getirilmiştir. Oysa demokratik geleneklere göre hareket edilse,
yerel bir meydana dair bir proje öncelikle Beyoğlu Belediyesi’nce
çalışılsa, yerel halkla dayanışma ve danışma içerisinde çözümler ve
projeler üretilse, büyükşehir ile işbirliği içerisinde son hali
verilse, anketler ve mini referandumlarla halkın ve kamuoyunun
desteği alınsa ve uygulansa idi zaten bir sorun ortaya
çıkmazdı.
BAŞBAKAN YANLIŞ
YÖNLENDİRİLDİ:
Velev ki, bir sorun çıkarsa böyle bir durumda da, sorunun tarafı
birinci derecede Beyoğlu Belediyesi, ikinci derecede de İBB olurdu.
Böyle bir kriz ya da kaos durumunda ise hükümetin başı olarak Sayın
Başbakan krizin, sorunun tarafı olarak değil, kriz çözücü olarak
devreye girer, gerekirse yerel yöneticilere telkinlerde bulunur,
halkla yöneticiler arasında ara bulucu rolü oynayabilirdi. Hatta
siyasi yaptırım bağlamında Sayın Başbakan belediye başkanlarını
hatalı buluyorsa onları eleştirebilir ve hatta gelecek dönemde
partinin yerelde farklı isimlerle yoluna devam edebileceğini ima
edebilirdi. Oysa Sayın Başbakan yanlış yönlendirilmiş, bu böyle
olmasa bile kamuoyuna yansıdığı kadarıyla krizin damardan tarafı
haline getirilmiştir. Bu ise stratejik bir hata olmuş, pusuda
bekleyen, kaostan nemalanan illegal yapılanmalara fırsat
verilmiştir.
SİYASİLER SORUMLU
DAVRANMALIYDI:
Taksim’de başlayıp ülkeye yayılan olaylar ülkemize, milletimize,
ekonomimize, imajımıza, diplomasimize zarar veren ulusal bir
problem haline gelmiştir. Olaylar özelde sayın Başbakan’ı, daha
sonra AK Parti’yi ve hükümeti hedefe koyarak gerçekleşmiştir. MHP
lideri Bahçeli’nin uyarıları ve bir camianın o topluluklara
karışmasını engellemesi takdir edilmesi gereken bir duruş olmuştur.
CHP ve BDP için ise aynı yorumu yapmak mümkün değildir.
Herkes üzerine düşen dersi almalı
Radikal’e konuşan Bal, raporun amacının AK Parti’yi veya muhalefeti övmek ya da eleştirmek olmadığını söyledi. Amacın ‘ülke menfaati’ olduğunu, demokratik ülkelerde sorunların üstesinden böyle gelindiğini belirten Bal, şöyle dedi: “Tarafgir ve bağnaz bakarsak hayırlı bir sonuç çıkmaz. Sorunlara ancak elbirliğiyle, partiler üstü, demokratik tartışma zemininde baktığımızda gerçeği yakalayabiliriz. Herkesin üzerine düşen dersi alması lazım. ‘Nerede hata yaptım’ sorusunu sorması lazım. Benzer hataların önüne böyle geçilebilir.”