Ağar: Protokol imzalanmasın
Abone olEk protokol konusundaki tartışmalar sürüyor. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar da ek protokolün imzalanmamasından yana. Ağar'a göre imza, Rum kesimini tanımak olur.
DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, ''Ek protokolün imzalanması
halinde ortaya çıkan pratik sonuç şu: Türkiye maalesef Güney Kıbrıs
Rum Kesimi'ni 'Kıbrıs Cumhuriyeti' olarak tanımaktadır'' dedi.
Ağar, partisinin İzmir İl Başkanlığı'nda düzenlediği basın
toplantısında, Kıbrıs'la ilgili tarihi bir dönemeç yaşandığını,
hükümetin tarihi bir yanlışla Türkiye'yi karşı karşıya bıraktığını
öne sürdü. AB ile müzakereleri Türkiye'ye layık biçimde yürütemeyen
hükümetin, yanlış müzakereler sonucu Kıbrıs'ı şart değilken ön şart
haline getirdiğini savunan Ağar, şöyle konuştu: "Hükümet istediği
kadar ilan etsin 'Ben bu deklarasyonla tanımadığımı ilan edeceğim'
diye. Deklarasyonun içinin boş olduğu bizzat İngiltere Başbakanı
ile yapılan görüşmeler sonucu ortaya çıkmıştır. 'Siz bunu yumuşak
tutun, sert tutmayın' gibi gayet ders verir eda içinde söylenen
telkinleri hükümetin kabul ettiği görülmektedir. Kıbrıs'la ilgili
bu anlaşmayı yapmak için 2002 seçimlerinden evvel vatandaşa bir şey
mi vaat ettiğiniz de vatandaş size bu oyu verdi? Bütün yaptığınız
dış politika yanlışları için biz milletten oy aldık diyemezsiniz.''
KKTC'NİN STATÜSÜ Ağar, şöyle devam etti: ''Ortaya çıkan pratik
sonuç budur. Bu imzadan sonra KKTC'nin hukuki statüsü tartışmalı
hale gelecektir. KKTC ticari anlamda tamamiyle izole edilecektir.
Bütün ilişkiler protokol şartlarına göre, Kıbrıs Cumhuriyeti adı
altında Güney Kıbrıs Rum Kesimi yönetimi ile yürütülmek zorundadır.
Ek protokol imzaladığınız vakit ortaya çıkan Kıbrıs Cumhuriyeti,
1960 Londra Antlaşması'yla ortaya çıkan Kıbrıs Cumhuriyeti midir
yoksa 2004 Mayıs'ında AB tam üyesi olan Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin
Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanınması mıdır? Elbette ikincisidir.
Türkiye'ye 3 Ekim müzakere tarihinin garanti olduğu söylenmektedir.
Bu daha önce de söylendi. Burada önemli olan Türkiye'nin AB tam
üyeliğinin garantisinin alınmasıdır. Böyle bir garanti
gözükmemektedir.'' Türkiye'nin AB'den gündemi sadece Türkiye olan
özel bir zirve istemesi gerektiğini söylediklerini, ancak hükümetin
bu öneriyi dikkate almadığını belirten Ağar, ''Bu gündemde
Türkiye'nin ne zaman AB üyesi olacağı tarihi verilmeliydi. Açık ve
net olarak Türkiye'nin tam üyeliğinin garanti edileceği
söylenmeliydi. Bunların hiç biri yapılmadı. Türkiye, her türlü
taahhüdü vermesine rağmen istendiği an müzakerelerin
kesilebileceği, istendiği an imtiyaz üyeliği dayatılacağı gibi çok
açık problemlerle karşı karşıyadır'' dedi. -''BU RESMEN
TANIMAKTIR''- Bir gazetecinin, hükümetin ek protokolü imzalamasının
Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ni tanıması anlamına gelmeyeceğini
açıkladığını hatırlatması üzerine de Ağar, ''Protokol maddeleri
yerine getirilirse bunun böyle olmadığı görülecektir. Burada önemli
olan husus, KKTC'nin hukuki statüsünün tartışılır hale geleceğidir.
Bütün ekonomik faaliyetler Rum kesimi üzerinden yürüyecektir. Bu
resmen tanımaktır. Zaman içinde diğer tanımayla ilgili prosedürün
devam ettirileceği anlaşılmaktadır'' diye konuştu. Ağar, ''Hükümet
neden tarih istemiyor?'' sorusuna da şu karşılığı verdi: ''Hükümet,
bütün görüşmeleri kapalı kapılar ardında yürütüyor. Türkiye, 1999
Helsinki Zirvesi'nden daha geriye düşmüştür. 'Üyelik dışında yol
yoktur' lafı yazılı metinlere konulmuyor. Yazılı metinlere konulan
'ucu açık ve sonucu önceden garanti edilemeyecek müzakere' lafı ile
açık kapı bırakılıyor. Burada tavırsızlık, kararsızlık ve
ilkesizlik, Türkiye'nin AB yolculuğunu zora sokmaktadır. Tam üyelik
yolu kapatılmaya çalışılmaktadır. Bunun açılması lazım.''