Afrin üzerine düzenlediğimiz Zeytin Dalı Operasyonu için birçok
yazı yazdım. Elimden geldiğince bu operasyonun ne kadar önemli
olduğunu ve haklılığımızı anlatmaya çalıştım.
Sınır güvenliğimizi almak durumundaydık. Gerekeni yaptık ve
yapmaya devam ediyoruz. Gün geçtikçe bu operasyonun gerekliliği çok
daha net bir şekilde ortaya çıkıyor.
Terör örgütü YPG’nin sivilleri kalkan olarak kullandığını herkes
izledi ve gördü. Afrin’i terk etmek isteyen sivillerin çıkışına
izin vermediğini de gazetelerden okuduk.
İşte sırf bu durum dahi, Afrin operasyonunun ne denli önemli ve
gerekli olduğunu gösteriyor.
Türk Silahlı Kuvvetlerimizin siviller konusundaki hassasiyeti o
kadar üst düzeydeki, terör örgütü YPG’nin bu insanlık dışı
planlarının tamamı boşa çıkıyor.
Afrin halkının huzur içerisinde yaşaması için, insanların, terör
örgütlerinin baskısından kurtulması için ve ülke güvenliğimizi
korumak için oradayız.
*
Kuran-ı Kerim’e tuzaklanan bombanın patlaması ile şehit olan
Uzman Çavuş Orhan Sürmen’e ve tüm şehitlerimize tekrar tekrar
Allah’tan rahmet diliyorum.
Bir kutsal kitabı böyle alçakça planlara alet eden, sivilleri
korumak yerine bilakis onların zarar görmesi için elinden geleni
yapan terör örgütlerine karşı şüphesiz ki kararlılıkla mücadele
edeceğiz.
Herkes üzerine düşeni yapmak mecburiyetindedir. Bu iş siyaset
dışı ve siyaset üstüdür. Vatanımızı ve toprak bütünlüğümüzü de
koruyacağız, gücümüz yettiğince mazlumlara da kol kanat
gereceğiz.
Bu hususta “Bize ne?” diye düşünenler de var biliyorum. Buna
söylemek istediğim tek şey şudur:
Bakınız Fransız yazar Pierre Loti ne diyor: “Türkler doğunun en
temiz, en dürüst, en namuslu milletidir.”
Vakti zamanında savaşlar yaptığımız bir ülkenin yazarına bunu
söyletmek kolay değil. Biz, kimse desin diye değil, devlet
geleneğimizin ve vicdanımızın gereği olarak üzerimize düşeni
yapıyoruz. Hepsi bu…
***
Stephen Hawking hayatını kaybetti…
Dünya tarihinin görmüş olduğu en değerli fizikçilerden biri olan
Hawking hayatını kaybetti.
Dünya üzerinde silinmeyecek güzel izler bırakmayı başaran bu
değerli bilim insanı ile ilgili bir şeyler yazmadan olmaz.
Hawking’i, lisedeki fizik hocamın anlatması ile tanımış ve büyük
bir zevkle takip etmiş biri olarak şunları söylemek isterim:
Stephen Hawking’i takip etmeyi görev bildim ama onu anlayabildiğimi
söyleyemem. Anlamaya çalışıyorum. Çünkü tespitleri çağın çok
ötesinde.”
Lakin neden Hawking bu denli büyük bir bilim insanı? Çok fazla
fiziğe boğmadan onun cevabını vermeye çalışacağım.
8 Ocak 1942 yılında İngiltere’de doğdu. 1959 yılında Oxford
Üniversitesi kolejinde fizik okudu. 1960’ların başında yakalandığı
ALS hastalığına rağmen, bilimden hiç kopmadı.
1979’da Cambridge Üniversitesi Lucas kürsüsünün başına geçti ve
“Profesör” unvanını aldı. Lucas kürsüsü, bugün dahi dünyanın en
prestijli kürsülerinden bir tanesidir. Hatta en prestijlisi
denebilir. Kürsünün üçüncü sahibidir Hawking. Bir önceki sahibi ise
Isaac Newton’dur.
Kitapları toplamda 40 farklı dile çevrilmiştir. 2017 yılının
Ekim ayında, Stephen Hawking’in 1966 yılındaki bitirme tezi
yayınlandı. Yayınlandığı tarih itibariyle 51 yıl öncesinin
bilgilerini içeren bir tez olmasına rağmen, Cambridge
Üniversitesi’nin internet sitesi aşırı yoğunluk sebebiyle bir
süreliğine kilitlendi. Kimden bahsettiğimiz belki biraz daha
şekillenmiş olabilir.
Kuantum fiziği ve kara deliklerle ilgili tespitlerine girersem
konuyu çok ağırlaştırmış olurum. Ancak kitaplarını okumanızı
tavsiye ederim.
Stephen Hawking’in bir nasihati ile bitiriyorum.
“Bir, ayaklarınız altına değil, yıldızlara bakmayı unutmayın.
İki, çalışmayı asla bırakmayın. Çalışmak size bir anlam ve amaç
verir, bunlarsız bir hayat boştur. Üç, eğer aşkı bulacak kadar
şanslıysanız, onun da olduğunu hatırlayın ve başınızdan
atmayın.”
Sağlıcakla kalın…