ABD’nin İtibarı

Bireylerde olduğu gibi, ülkelerin itibarlarını yıkmak inşa etmekten daha kolaydır.

İsmail GÜZEL iguzel@nestech.net

Bireylerde olduğu gibi, ülkelerin itibarlarını yıkmak inşa etmekten daha kolaydır.
 
6 Ocak'ta Başkan Donald Trump'ın kışkırttığı yüzlerce aşırı sağcı ABD Kongre Binası'na baskın düzenlerken şaşkın dünya dehşet içinde izledi.  
 
Öfke, nihayetinde Kongre'nin Joe Biden’ın zaferini onaylamasını engelleyemedi, ancak gelecek dönem başkanının ABD’yi dünya çapında demokrasinin lideri rolüne geri döndürme taahhütlerini karmaşıklaştırdı.  
 
Biden yönetiminin küresel bir demokrasi zirvesi planından vazgeçmesi ve bunun yerine ülkedeki demokrasiyi onarmaya odaklanması gerekecek. 
 
Devam edelim...
 
Bütün dünya Amerika Birleşik Devletleri’ni seyrediyor ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki olaylara uzun zamandır yakından ilgi gösteriyor. 
 
1950'ler ve 1960'larda sivil haklar hareketi ve Vietnam Savaşı protestoları, Watergate, 2008 mali krizi ve son dört yılda Charlottesville, George Floyd'un öldürülmesi. Ve Kovid-19 salgınıyla yüzleşmede ABD'deki başarısızlıklar. 
 
Ancak 6 Ocak'ta Kongre Binası'nın kuşatılması ve işgali farklı bir durumdu. Amerika Birleşik Devletleri başkanı, Kongre'deki ve ülke çapındaki birçok destekçisi ile birlikte, kimilerine göre Amerikan demokrasisini alt üst etmek amacıyla şiddeti kışkırttı. 
 
Ayrıca, Kovid-19'a karşı mücadelede verilen hatalı yanıt ve Rusya tarafından yapılmış ve tespit edilemeyen bir siber saldırı nedeniyle ortaya çıkan temel Amerikan yetersizliği. 
 
Son bir kaç zamandır verilen bu görüntüler, Amerika Birleşik Devletleri'nde ciddi bir sorun olduğu hissini güçlendirdi. 
 
Ülkede ayrışmalar ve çatlaklar meydana geliyor. Herhangi bir Ortadoğu ülkesinde yaşananlar ülkede görünmeye başladı.
 
Kimilerine göre Trump toplumu ikiye bölmüş, kimilerine göre kalede bir gedik açmıştı. 
 
Korkuları, Trump Oval Ofis'ten ayrıldıktan sonra bile siyasi sahnede kalacak, Amerikan siyasetini etkileyecek ve Cumhuriyetçi Parti'ye bir süre hakim olacak.
 
Joe Biden ve Kamala Harris yönetimindeki daha geleneksel Amerikan tarzı siyasi imaj restorasyonu, çoğu ABD müttefikinin bakış açısından, yalnızca sınırlı ve geçici bir süre için olacak.
 
Müttefiklerin güvenliklerini Amerika Birleşik Devletleri'ne emanet etme kararlarını sorgulamaktan başka seçenekleri yok.  
 
Özellikle Trump’ın iç siyasetteki mücadelesi, Ortadoğu’dan askerin geri çekilmesi vs.. gibi politikalar diğer ülkelerin ABD'nin girişimlerini görmezden gelinmesine, politika konularını kendi ellerine alma eğilimlerinin artmasına sebebiyet veriyor.  
 
Orta Doğu, Avrupa ve Asya'da bunun belirtileri şimdiden görülüyor. 
 
Yemen'deki Suudi savaşı, Türkiye'nin Suriye'ye katılımı ve Dağlık Karabağ'da Azerbaycan'a destek, Avrupa Birliği'nin Çin ile yatırım anlaşması, Asya'da Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık ticaret bloğu oluşturulması.
 
Bu durum şiddetli bir politikayı beraberinde getirecektir. 
 
Ekonomik olarak daha az açık olan Amerika Birleşik Devletleri'nin artık baskın bir nüfuz veya güce sahip olmadığı bir dünya izleyeceğiz.
 
Kongre Binası'ndaki şiddet, özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nin demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü savunma yeteneğini zayıflatacak.
 
Washington'un bir dahaki sefere davranışları için başka bir hükümete ders verdiğinde veya yaptırım uyguladığında ikiyüzlülük çığlıklarını hayal edin.  
 
Çin gibi otoriter rejimler, geçen haftaki sahnelerin hem kendi modellerinin üstünlüğü açısından hem de ABD'li yetkililerin Hong Kong'daki veya Sincan'daki baskıyı eleştirdiklerinde ABD’nin ikiyüzlülüğünün kanıtlandığı konusunda hemfikir olması....
 
Sonuçta, dünyanın önde gelen nükleer gücünün başkomutanı bu niteliklerden yoksun göründüğünde, nükleer silahların yayılmasına karşı olan argümanların boşa düşecek olması daha derin yaralar açılmasına sebebiyet verecektir.