86 yıllık Ayasofya coşkusu nerede kaldı?

Tek gözlü canavarın karşısında yine dizi dizi dizildik. Survivor gibi bir saçmalığın peşine takıldık.

Mustafa Sabri Beşer msbeser@internethaber.com

Toplum olarak tüketim kültürüne o kadar çok adapte olmuşuz ki her şeyi çok çabuk tüketiyoruz. Bu alışkanlığımızdan maddi varlıklar kadar manevi heyecanlarımız da nasibini alıyor maalesef.

Çok değil on gün önce yaşanan Ayasofya’nın açılışı heyecanımız maalesef bugün adeta yok olma noktasına geldi.

Bu millet 86 yıldır Ayasofya ile yatan, Ayasofya ile kalkan bir milletti.

Ayasofya’nın açılması adına yazılan makalelerin, şiirlerin, söylenen sözlerin, verilen mülakatların, gösterilen haklı mücadelenin haddi hesabı yok.

Bütün münevverlerimizin rüyasını Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması süslüyordu.

Bu konuyla ilgili yazı yazmayan aydın, fikir beyan etmeyen münevver yok.

Dergilerimiz, gazetelerimiz, televizyonlarımız yıllarca bu konuda söylenmedik söz, yazılmadık yazı bırakmadılar.

Ömrü boyunca Ayasofya’nın yeniden cami olması için çaba ve gayret gösterdiği için idamla bile yargılanan mütefekkirlerimiz oldu.

86 yıldır büyük bir hasretle beklenen gün yaklaşık on gün önce gerçekleşti.

Yüzyıllık bir rüyanın gerçekleşmesi üzerine o gün ve o gün takip eden 3 gün boyunca adeta coşku patlaması yaşandı.

Sosyal medyada, televizyonlarda, gazetelerde, dergilerde Ayasofya ile yattık Ayasofya ile kalktık adeta.

Nedense 86 yıllık hasreti ve özlemi üç gün içerisinde tüketiverdik!

Takip eden günlerde ve bugün sanki Ayasofya 86 yıllık esaretten kurtulmamış gibi davranıyoruz.

Çok çabuk unuttuk Ayasofya’yı maalesef.

Hem de çok çabuk.

Oysa ki daha basit olaylarda bile daha büyük coşkuyu yaşamıştı sosyal medya kalemşörlerimiz ve trollerimiz!

Daha basit ve güncel olaylarda, bir şahsı ilgilendiren ve tamamen çıkar amaçlı konularda bile daha fazla söz sarf etmiş, daha fazla heyecanlanmıştılar.

Hele bazıları dozu o kadar artırdı ki adeta ölüme gözü kapalı dalıyor havası veriyorlardı.

Maalesef üç kuruşluk dünya menfaati için gösterdiğimiz heyecanı Ayasofya için gösteremedik.

Şu anda sanki Ayasofya 86 yıllık esaretten kurtulmamış gibi bir hava esiyor. Herkes yine gündelik çıkarlarına döndü, gündelik heyecanlar peşinde koşuyoruz.

Oysa şu anda ülkemin her beldesinde Ayasofya panelleri düzenlenmesi gerekmez miydi?

Hocalarımız, alimlerimiz, profesörlerimizin seminer üstüne seminer vermesi gerekmez miydi?

Anadolunun her belediyesi Ayasofya temalı programlar organize etmesi gerekmez miydi? En azından Ak Partili belediyeler, teşkilatlar...

Her gece televizyonlarda Ayasofya’nın farklı bir yönünü anlatan belgesellerin yayınlanması gerekmez miydi?

Hatta ve hatta yapımcıların Ayasofya kurgulu Fatih Sultan Mehmet’i merkeze alarak senaryo çalışmaları yapması gerekmez miydi?

Tam aksine ne oldu? Halk TV’de kendini gazeteci addedenler İslam düşmanlıkları yüzünden saçma sapan yalanlarla çevrili sözde tarihi bilgilerle toplumun bir kesimini bileyliyorlar.

Sosyal medyada ya da TV ekranlarında mangalda kül bırakmayan hamasi gazeteciler ise sus pus!

STK’lar sessizliğe bürünmüş, her fırsatta organize olmaları ile övünmelerine rağmen ses seda yok!

İlk namazın kılınacağı zamana kadar Ayasofya’nın tarihi, mabet bilgileri, önemi, davası, vs. her platformda anlatılarak her evin, her gencin duyguları hazır tutulmalı değil miydi?

Ama maalesef 86 yıllık heyecanı çok çabuk tükettik.

Daha doğrusu bu heyecanı yaşamadık!

Yaşatmak için gerekli gayreti göstermedik!

Her zaman en iyi yaptığımız işi yaptık: Fildişi kulelerimize çekilip gündelik hazlarımızın esaretine döndük!

Tek gözlü canavarın karşısında yine dizi dizi dizildik.

Survivor gibi bir saçmalığın peşine takıldık.

Oysa Ayasofya bu milleti ve ümmeti ayakta tutan bir harç idi.

Ne zaman zorda kalsak hemen Ayasofya hasretine sığınıyorduk.

Acaba sahip olunamayan şeyler daha mı değerli oluyor diye düşünmeden edemiyorum.     

Ayasofya büyük bir heyecan. Bir iman galebesi…

86 yıllık heyecan hamasete yem olmamalı…

86 yıllık heyecan ve arzumuz on günde bitmemeli…

İman odaklı heyecan aksiyonu yalnız kalmamalı. Toplumun bütünü bu heyecanı ve gülümsemeyi büyütmeli…