Bilmiyorduk Şubat'ın bu kadar üşüttüğünü,
Dört mevsimin dördünün de kışa dönebileceğini bilmiyorduk.
Bir akşam vakti son perdesi kapanan oyunun,
Sabahında yepyeni oyunlara gebe olduğunu bilmiyorduk.
Tanklar geçerken çocukluğumdan, darbeler indi
gençliğime.
Kar yağıyordu...
Ve haberler, sokağımda üniformalı adamların rütbe
parlattığını yazıyordu.
Sürgün yerken öğretmenlerimiz, bilmiyorduk ne kadar
süreceğini,
Kimse bilmiyordu başındaki örtünün bedelinin, kaç yıl
edeceğini.
İkna odalarından geçerken en irticai yanlarımız,
Çaresizliğin gözyaşlarıyla umudu yeşerttiğimizi
bilmiyorduk.
28 Şubat'ın gölgesi altında büyürken,
Biz artık bir tek şeyi çok iyi biliyorduk:
"Öteki" olmanın ne demek olduğunu.
Bilmediklerimizi öğrendikçe, bildiklerimizi unuttuk.
Akıl almaz bir mağruriyetle, yıllarca süren
mağduriyetimizi unuttuk.
Üniversite kapılarından gözü yaşlı kovulduğumuz günleri,
Şallarımızı savururken attığımız kahkahalarla
unuttuk.
Her türlü hakkı gasp edilmiş bir nesil olarak,
Kul hakkına riayeti unuttuk.
İnandığımız gibi yaşamaya çalışırken gördüğümüz zulmü,
Yaşadığımız gibi inanmaya başlarken
unuttuk.
Müteahhitlikten köşeleri dönerken, mücahitliği unuttuk.
İhale peşinde koştururken dava adamlığını
unuttuk.
Ceplerimiz şiştikçe yükselen egolarımıza güvenerek,
Alçakgönüllü olmayı unuttuk.
140 vuruşluk karaktersizlere prim vermekten,
Sözü özüne denk düşenlerin değerini
unuttuk.
Acılarımızın öğrettiği bütün dersleri bir bir asarken,
Vicdanımıza yakalandığımızda bile utanmayı
unuttuk.
Aslımızı, neslimizi, derdimizi, davamızı, dostumuzu, düşmanımızı
unuttuk da unuttuk.
En çok da en iyi bildiğimiz şeyi; "öteki"ni unuttuk.