BIST 9.708
DOLAR 32,54
EURO 34,83
ALTIN 2.427,56
HABER /  POLİTİKA

Altan Tan böyle meydan okudu

İmralı tutanaklarını basına sızdırmakla suçlanan BDP'li Altan Tan suçlamalara böyle cevap verdi

Abone ol

K. Irak’a giden BDP heyetinde yer alan Milletvekili Altan Tan, ntvmsnbc’ye yaptığı açıklamada, temkinli bir iyimserlik durumunda olduklarını söyledi.

İmralı tutanaklarının sızdırılması konusunda kendisini suçlayanlara “hodri meydan” diyen Tan, “Keşke Başbakan’a sorsalardı, ‘25 yıl önce tanıdığın Altan Tan bunu yapar mı?’ diye. Eğer bu yaşıma kadar neyi, nerede, nasıl konuşacağımı, hangi adımı nerede atacağımı bilmiyorsam, yazıklar olsun bana. Bu bir dezenformasyondur, yıpratmadır” ifadesini kullandı.

ntvmsnbc’ye yaptığı açıklamada gezinin çok başarılı geçtiğini ve amacına ulaştığını belirten BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, "Çok detaylı, ayrıntılı ve netice alıcı temaslarda bulunduk. Bütün kamuoyunun bildiği gibi biz Kürdistan bölgesine Sayın Öcalan'ın devlet eliyle bize ulaşan mektuplarını Kandil'e götürmek üzere gittik. Bu mektuplar üzerine Kandil'deki PKK sorumlularıyla uzun bir görüşmemiz oldu. Son süreç, olaylar, yapılmak istenilenler, Türkiye'nin önündeki bu barış süreci. Bunların tamamı ayrıntılı bir şekilde görüşüldü, görüştük" dedi.

Altan Tan, Süleymaniye ve Erbil'deki bütün Kürt siyasi partileriyle de görüştüklerini ve Türkiye'de olan bitenleri, Ortadoğu'daki gelişmeleri, Kürt sorununun demokratik çözümünün nasıl olacağı, Ortadoğu'da bizleri nasıl bir dönemin beklediğini, Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Müslümanıyla, Gayrimüslimiyle, Sünnisiyle, Alevisiyle, Dindarıyla, Laikiyle bu yeni Ortadoğu'nun ne gibi olaylara ve gelişmelere gebe olduğu noktasında uzun değerlendirmelerde bulunduklarını açıkladı.

'BARIŞ İÇİN UĞRAŞIYORUZ'

Kuzey Irak'a yaptıkları geziyi hükümetle ve parlamentodaki diğer siyasi partilerle paylaşmaya hazır olduklarını anlatan Tan, "Çünkü bu işlerin gizlisi saklısı yok. Neticede biz Türkiye'de bu sorunun çözümü için uğraşıyoruz. Barış için uğraşıyoruz. Demokratik bir Cumhuriyet olursa, Türkiye yeni bir anayasa yaparsa, bu birlikte yaşamın daha da kuvvetleneceğine inanıyoruz. Bunun peşindeyiz" dedi.

'KANDİL'DE DE BİZDE DE BELLİ ENDİŞELER VAR'

Heyet olarak Kandil'e gittiklerini ve PKK'nın üst düzey yöneticileriyle saatler süren görüşmeler yaptıklarını belirten BDP Diyarbakır Milletvekili Tan sözlerine şöyle devam etti:

"Kandil'e biz gittik. Onu zaten basın da biliyor. Ve uzunca bir süre, yani saatlerce diyebileceğimiz bir süre görüştük. Tabii ki bu süreç çok hassas bir süreç. Dikkatliyiz, bu adım adım olacak bir iştir. Kandil'de de belli endişeler vardır. Kandil'in tavrı, yani bizim beklentilerimize göre İmralı'daki sürecin tersine bir davranış ümit etmiyoruz biz. Ama tabii ki bu görüşmelerde herkes soruyor. İşte silahsızlanma, demokratikleşme, geri çekilme, yeni anayasa, bu demokratikleşmenin kapsamı, içerideki insanlar... Bir çok sorun var. Bunlar nasıl olacak, tabii ki bunlar bir gecede olmayacak. Ama bu süreç sıhhatli bir şekilde ilerleyecek mi? Bu endişe sadece Kandil'de değil, arkadaşlarımızda da var. Bende de var. Çünkü bugüne kadar defalarca Türkiye bu reformları denemiş, Tanzimat Fermanı'ndan, Birinci Meşrutiyet'ten, İkinci Meşrutiyet'ten tutun Cumhuriyet Dönemi'nden çok partili sisteme kadar. Ama 11 yıldır islami gelenekten gelen bir iktidar daha başörtüsü sorununu çözememiş. Bütün sorunları öne çıkaralım bir direnç oluşturalım, bu anlamda demiyorum. Bunlar bir temkindir. Bir ihtiyattır eski tabirle.

'TEMKİNLİ BİR İYİMSERLİK DURUMUNDAYIZ'

Ben bunu açık bir yüreklilikle ifade edeyim. 'Şu an kötümseriz, her şey kötü gidecek, bu defada olmayacak' deme durumunda değiliz. 'Her şey balım-gülüm halk tabiriyle gidiyor ve her şey umulandan kısa bir zamanda hallolacak' deme durumunda da değiliz. Peki hangi durumdayız? Temkinli bir iyimserlik durumundayız. Ne demek bu temkinli iyimserlik? Şu demek; şimdi tabii ki amaçlanan nedir? Silahların susmasıdır. PKK'nın çok genelleşmiş bir tabirle dağda silahla gezeceğine ovada siyaset yapabilmesinin demokratik kanalların önünün açılmasıdır. Ama bunların ötesinde bunların olabilmesi için esas olması gereken Kürt sorununun çözülmesidir.

SABOTELER BAŞLADI

Kürt sorunun çözülmesi için de Türkiye'nin tam demokratik bir Cumhuriyet'e dönüşmesi gerekmektedir. Yani sadece biz Kürtlere demokrasi verelim hadi Aleviler beklesin, dindar Müslümanlar beklesin, başörtüsü beklesin demek mümkün değildir. Onun için bunların hepsi birbirine bağlıdır. Silahların susması, Kürt sorunun çözülmesi, Türkiye'nin demokratikleşmesi bir bütün programın parçalarıdır. Şimdi burada endişeler nedir? Yani temkinli iyimserlik dediğimiz nedir? Temkinli iyimserlik şudur; acaba biz bu sefer bu işi tam demokratikleşme ile aynı zamanda diğer beklenilen silahların susmasıyla birlikte ve Türkiye'de yaşayan herkese demokratik haklarını vererek sonuna kadar götürebilecek mi? Bu sabote edilecek mi, edilmeyecek mi? Nitekim saboteler başladı. Dolayısıyla bu önümüzdeki dönemde sabotajlar, suikastler, karalamalar, itibarsızlaştırmalar bunların tamamı olacak. Bunların ötesinde hükümet bu yeni anayasayı ne kadar demokratik kriterlerde yapacak? Bir diğer safhası da bu. Şimdi biz Kürt sorununun çözümü derken illa benim bütün dediklerim olsun noktasında değiliz. Ama dünyada kriterler var. Nedir bu kriterler en gelişmiş ülkelerdeki demokratik kriterlerdir."

HÜKÜMETE UYARI

"BDP olarak bilerek, bu süreci bozacak, berhava edecek bir yanlışlık veya hata içinde ne üslup olarak, ne de tavır olarak olmayacağız'' diyen Tan, şöyle devam etti:

"Biz Kürt siyasetçiler olarak üzerimize düşeni yapacağız. Türkiye vatandaşı bireyleri olarak dilimizden, üslubumuzdan, tavrımızdan, hareketlermize kadar... Elimizden geldiği kadar her şeye dikkat edeceğiz. Ancak bizim de beklentimiz şu: Oyalama, sürece yayma, süreci çürütme olmaz inşallah diye düşünüyoruz. Çünkü iktidarın da, Türkiye Devleti'nin de bu işe artık taktik olarak değil, stratejik olarak yaklaşma mecburiyeti vardır. Bütün bir Ortadoğu şekilleniyor. Eğer bu süreç yerel seçimlere, başkanlık seçimine, genel seçimlere endeksli taktik bir adım olarak algılanırsa, hepimize yazık olur. Sürece endeksli taktik bir adım değil. Belki önümüzdeki yüzyıla ait stratejik bir projeyi gerçekleştirmemiz gerekir."

Tan, eylemsizlikle ilgili PKK’nın Nevruz öncesinde bir açıklama yapmasını umut ettiklerini dile getirdi.

'KEŞKE BAŞBAKAN'A SORSAYDILAR'

İmralı tutanaklarını basına sızdırmakla suçlanan Tan, meydan okudu:

"Öncelikle şunu söyleyeyim. Beni tanıyan kime sorarsanız sorun. Keşke Sayın Başbakan'a sorsaydılar. Bunu Altan Tan yapar mı yapamaz mı? Senin tanıdığın Altan. 25 yıl önceki tanıdığın Altan Tan. Beni tanıyan herkesin vereceği cevap hayırdır. Ve benim daha bir şeyden haberim yokken Türkiye'de bir çok arkadaş mesela başta Sayın Ali Bulaç dahil olmak üzere olay daha ortaya çıkmadan 'bu süreçte Altan Tan'ı yıpratacaklar dikkat etmek lazım' diye yazılar yazıldı. Olay daha çıkmadan. Dolayısıyla böyle bir şey asla mümkün değil. Benim ömrümün 42 yılı bu cemaatlerde, örgütlerde yapılarda geçti. İslami siyasetin içindeyim, Kürt siyasetinin içindeyim. Türkiye'nin demokratik siyasetinin içindeyim. Eğer bu yaşıma kadar neyi, nerede, nasıl konuşacağımı, hangi adımı nerede atacağımı bilmiyorsam, yazıklar olsun bana. Bu bir dezenformasyondur, yıpratmadır. Sürecin aktörlerini çürütmedir. 'Eğer bunlar yıpratılırsa, çürütülürse süreçte çöker' anlayışı var.

'ÜZERLERİNE ÜZERLERİNE GİDECEĞİM'

Burdan bir kez daha açık ifadede bulunuyorum. Ellerinden geleni arkalarına koymasınlar, hodri meydan. Ticari, ailevi, çocuklarım dahil, elimden, dilimden, belimden ne biliyorlarsa, ne yapmak istiyorlarsa hodri meydan... Üzerlerine üzerlerine gideceğim. Bunu yapmak isteyenlerin, yapanların burunlarından getireceğim. Nasıl getireceğim, demokratik yollarla, yasal haklarla. Bakalım el mi yaman bey mi yaman?"