BIST 9.715
DOLAR 32,50
EURO 34,91
ALTIN 2.438,01

ABD-Türk ve Türk-Rus ilişkileri konusunda önemli bir değişiklik oldu

ABD-Türkiye ittifakını doğuran Sovyet tehdidi idi. Ekonomik ve askeri yardımlar sayesinde, Başkan Harry Truman, 1947’de Türkiye ve Yunanistan’ın Sovyet etkisi altına girmesini önlemeye çalıştı.

Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafi konum doğru bir iradeyle buluştuğu zaman bölgede vazgeçilemez bir ortak. Dış politikada Türkiye’nin eli gün geçtikçe daha da güçleniyor. Sahada ve masada daha aktif bir yapı var. İstediğini alan, istediği silahı üretebilen, istediği silahı istediği ülkeden alabilme özgüveni olan ve tüm tehditlere karşı S-400 alışverişine liderlik yapabilen Türk Devleti, yeni dünya siyaseti için yeni fay hatlarını oluşturuyor. Türkiye’nin hamlelerinden rahatsız olan devletler ve rakipleri, uzun süredir alışagelmedik bir kararlılıkla karşı karşıyalar. Saha da ki gücü bir çok oyunu bozarken diplomasiyi de dibine kadar kullanan ve aklı hiç olmadığı kadar önde tutan bir devlet hareketi var.

Devam.

S-400 füze sistemi sadece bir hava savunma sistemi değil.

İkinci dünya savaşından sonra gelen belkide en büyük baş kaldırış, en büyük siyasi hamle. Bir bloğun çökmesine sebebiyet verebilecek bir atılım. Şunun yada bunun için sahada değil. Artık Türkiye içerde ve dışarda hiç olmadığı kadar aktif ve kendi çıkarlarının peşinde.

S-400 füze sisteminin satın alınmasının gösterdiği gibi, ABD-Türk ve Türk-Rus ilişkileri konusunda önemli bir değişiklik oldu.

Soğuk Savaş boyunca Türkiye, Washington’un partneri olmaktan kaçındı, ancak Sovyetler Birliği’ne karşı korunma karşılığında buna katlandı. ABD-Türkiye ittifakını doğuran Sovyet tehdidi idi. Ekonomik ve askeri yardımlar sayesinde, Başkan Harry Truman, 1947’de Türkiye ve Yunanistan’ın Sovyet etkisi altına girmesini önlemeye çalıştı.

Beklentilere meydan okuyan Türkiye ve Rusya, son yıllarda çok sayıda cephede hızla ilişkileri derinleştirdi. Suriye, Rusya’nın Türkiye’de cezbettiği bir mıknatıstı. Suriye krizi bağlamında taraflar arasında pragmatik bir ilişki olarak başlayan durum zaten Suriye'nin ötesine geçti.

Türkiye-Rusya ilişkilerinin geleceği için olumsuz beklentiler tabiki temelsiz değil. Jeopolitik olarak, iki ülke ortak mahallelerinde hemen hemen tüm konularda yelpazenin karşıt taraflarında. Aynı şekilde, her iki ülkenin de yerel ve bölgesel ittifak yapısı çapraz amaçlara hizmet etmeye devam etmektedir. Rusya’nın özellikle Doğu Akdeniz’e yönelik jeopolitik hırslarının tanınması, Türkiye’yi farklı Batılı kulüplere üye olmaya iten en önemli faktörlerden biriydi.

Rusya’nın Suriye krizine askeri katılımı ve 2015’in sonbaharında Rusya’nın bir jetinin vurulması kritik dönüm noktaları oldu.

Şam'daki rejim değişikliği senaryosu ufuktan daha da uzaklaştı. Zaten batı, Suriye'deki rejim değişikliğinden çoktan vazgeçmişti.

PKK’nın Suriye uzantısı YPG Suriye'de hızlı bir şekilde bölgesel kontrol ve siyasi etki kazanıyordu. Buna cevaben, Türkiye rejim değişikliği hedefini bir kenara bırakıp, Rusya ile ilişkileri çözdü ve Suriye'deki terörü azaltmaya odaklandı. Türkiye, kuzeybatı Suriye'de askeri operasyonlar düzenledi ve YPG güçlerini Fırat nehrinin doğusuna yönlendirdi.

Türkiye, ABD’yi PKK’nın uzantısı YPG’yi destekledikleri için kınamakta ve ABD, Türkiye’nin Rusya ve İran’la yakın ilişkilerine ve Ankara’nın Suriye politikasına yönelik eleştirileri bulunmakta.

Halihazırda bir baskı altında olan bir ekonomi ile Türkiye şu anda Rus hava savunma füzelerini satın almasına yönelik yaptırımları ve Avrupa Birliği’nin Doğu Akdeniz’de devam eden enerji aramalarına yönelik yaptırımları ile karşı karşıya bulunuyor. Her ne kadar Başkan Trump “gündemimizde bir yaptırım yok” desede senatonun baskısıyla Türkiye’nin S-400 satın alımının bir sonucu olarak Yaptırımlar Yasasıyla yani CATSAA ile karşı karşıya.

İki taraf arasındaki güven düzeyi tarihsel olarak en düşük seviyede. Kurumsal ilişkiler, özellikle askeri düzeyde yıpranıyor. Türk halkı, siyasi seçkinler ve politika yapıcılar ABD Merkez Komutanlığı’nı (CENTCOM) tehditkar bir güç olarak görüyor.

Nisan ayında, Başkan Yardımcısı Mike Pence Türkiye'den NATO ile Rusya arasında bir seçim yapmasını istedi. Hem dış hem de güvenlik politikasında stratejik özerkliği tercih eden Türkiye, şu anda böyle bir seçim yapmak istemiyor. Belkide Türk Devleti Rusya, Çin ve İran gibi ülkelerle olan ilişkilerini sağlamlaştırarak NATO üyeliğini ve Batı ile tarihi bağlarını bir arada yürütebilen tek ülke.

Türkiye, ABD’nin Doğu Akdeniz’e yönelik politikasının doğrudan Ankara’nın bölgesel rolünü baltaladığını düşünüyor.

Geleneksel olarak, Türkiye aslında ABD’nin Doğu Akdeniz’e yönelik politikasının etkenlerinden biriydi. Ancak varolan tasarı, Kıbrıs'ta silah ambargosu kaldırılmasını savunuyor. ABD'nin bölgeye yönelik politikasının yeni oyuncuları olarak Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail üçlüsü. Bu bağlamda, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Mart ayında İsrail’de Doğu Akdeniz’de enerji ve güvenlik konulu İsrail-Kıbrıs Rum’u üçlü görüşmesine katılması, Türkiye'nin rahatsızlıklarına da katkıda bulunuyor.

Bir çok ABD’li siyasetçi de ise, Türkiye'nin İran'a yönelik herhangi bir ABD politikasına karşı daha az işbirliğine sokmakla kalmayacak, aynı zamanda Türkiye'yi Rusya ve İran'la daha yakın çalışmaya teşvik edecek duygusu hakim.

Türkiye’nin Rusya’yla yeni bulduğu ortaklık halen kırılgan ve evrimleşiyor. Rusya destekli Suriye rejiminin İdlib’de ki son taarruzu, Orta Doğu ve ötesinde Rus-Türk işbirliğinin sınırlarını açıkça gösteriyor.

Sonuçta Batıya göre Türk-Rus İlişkileri;

Türkiye'nin Batı ile olan tarihsel ve kurumsal bağlarıyla eşleşmiyor. Ancak bu bağlar da yıpranıyor. Türkiye'nin S-400 füze sistemini satın almasına cevaben, Türkiye’ye uygulanabilecek ağır yaptırımlar, Türkiye’yi Rusya’ya daha da bağımlı kılmanın istenmeyen bir sonucu olması. Ve Türkiye’yi Batı’dan daha fazla soyutlamak ve NATO’yu baltalamak tam da Rusya’nın isteyeceği bir durum...