BIST 9.722
DOLAR 32,57
EURO 34,90
ALTIN 2.426,23

81 yıllık bir yaşamın ardından

Hangimiz şöyle bir durup düşünmedik ki Türk sinemasının kült filmleri arasındaki yerini çoktan alan “Selvi Boylum, Al Yazmalım” adlı filmin ardından.


Filmi her izlediğimizde yüreğimizdeki mevsim değişikliklerini tekrar tekrar yaşamadık…


Yalındı, abartısız…Her dönemin insanını yakalayan.


Bir tarafta aşk, bir tarafta sevgiye bir oya gibi işlenmiş emek. Ortada minik bir çocuk…

Hele can alıcı final sahnesinde işittiğimiz iç sesler…

 


“Elini tuttum sıcacıktı… Sanki yüreği elimdeymiş gibi"


"Gel desem gelir mi?"


"Seninim işte, alıp götürsene"


 Ve Atıf Yılmaz’ın anlatımı ile zihnimize, çok derinlerimize işleyen şu sözler:


 “Sevgi neydi?
"Sevgi emekti!”

 Hepimizin bir gün yaşayacağı son, Türk sinemasının değerli yönetmeniyle buluştu.


Atıf Yılmaz, bizlere 100’den fazla filmini bırakarak gitti.


Filmlerinde toplumsal sorunların sürüklediği bireysel açmazları mücadeleye dönüştürerek…


Sorunlara karşı bakışını bizlerin gözlerine katarak…


 

Kadının toplumca sınırları çizilmiş bir “kimlik” ile hayata  karşı duruşunu, bir erkeğin zarif duygularıyla ve bir yönetmenin deneyimiyle filmlerine konu etmiştir Atıf Yılmaz. 

   

“Bir Yudum Sevgi”de dört çocuğunu tek başına büyütmeye çalışan mutsuz Aygül, şehrin varoşlarında yaşayan kadınların mücadelesinin resmi olur.


“Asiye nasıl kurtulur?” hayat kadınlarının yaşamlarının çarpıcı bir yansıması ve sorgulamasıdır.

“Mine” ise ahlaki değerleri sorgulayan yapısıyla bizleri yakalar.

 Atıf Yılmaz, hep sorgular, sorgulatır ve yanıtını verir bir bir, yalın ve bir o kadar çarpıcı  sinema diliyle …


"Eylül Fırtınası" küçük Metin’in gözleriyle 12 Eylül dönemine bakıştır. Filmde çocuk yüreğinden kopar sorular Metin’in:


"Anne, işkence nedir?"


"Biz hapis miyiz burada?"


"Biz kominiks miyiz?"


 

1930'lu yıllarda zengin bir ailenin oğlu ile onu evliliğe hazırlayan genç bir kadın arasındaki aşk öyküsünü anlattığı “Eğreti Gelin” ise onun  beyazperdeden bizlere son bakışı olur yönetmen gözleriyle.

 


İlerleyen yaşına rağmen çekilmez köşesine Yılmaz; üretir, şaşırtır, hatırlatır, düşündürür…


Sinemada 50 yıldır ayakta kalmasının nedenini: "Nostalji kavramıyla uzak yakın hiçbir ilgimin olmaması, geçmişte olan her şeyi kafamdan silip atma, reddetme eğilimim ve hep ileriye, geleceğe doğru bakarak yaşamayı seçmem." diyerek yorumlarken, söyledikleri hayatla olan ilişkimize ilişkin de önemli bir ipucu değil midir?


Yüzü aşkın film, ödüller, yetiştirdiği yönetmenler, destekleyip büyüttüğü sanatçılar, onun hayatın içinden alıp filmlerine kattıklarıyla beslenen milyonlarca seyirci…


 İşte Atıf Yılmaz’ın 81 yıllık bir hayatın ardından geriye kalanlar…