35.000 Y.Doç. şokta; Cumhurbaşkanı “kaldırın” derken, böyle mi istemişti?!..
Doç.olmayı bekleyen Y.Doç.ler, “tenzili rütbe” istemedi ki!..
Ülkenin yoğun gündemine rağmen, konuyu gündemine alarak, yıllardır biriken, en az 30.000 Y.Doç.’ ti ilgilendiren Y.Doç.liğin kaldırılmasına kesin çözüm getireceği için, Cumhurbaşkanımıza şükranlarımızı arz ediyoruz.
Y.Doç.liği kaldıran yasa tasarısı YOK tarafından hazırlanarak Başbakanlığa (09.01.2018) teslim edildi. Şimdi, son gözden geçirmelerin/düzeltmelerin yapılması ve Cumhurbaşkanımızın açıkladığı üzere, TBMM’ye gelmesi bekleniyor. Beklenti büyük, ancak; YÖK tasarısı ile Cumhurbaşkanlığı söylemleri farklı ve açıklamalar birbirini tutmuyor…
“İnşallah dağ fare doğurmaz” derken, dün basında yer alan YENİ UNVAN İHDASI Y.Doç.lerde şok etkisi yarattı ve olumsuz karşılandı; “Aylarca bunun için mi bekletildik, bizler etik olmanın, hırsız olmamanın cezasını mı çekiyoruz, olmayan bir unvan ihdas edilerek Y.Doç.lik kalkar mı?” mealinde mesajlar yağmaya başladı doğal olarak.
Bu yasa teklifinin çıkmaması için uğraş veren; “Cumhurbaşkanı ile görüştük, vaz geçirdik” diyen, yabancı dili yanlış yollarla geçen, bu yasayı havadan bir unvan olarak görerek yayın yapan, yıllarca ezilip bir şekilde yabancı dili geçen Doç. ve Prof.larımızın kazandığı ya da kazanacağının bir işareti mi?!.
SORULAN ŞU: YENİ YÖK; PRATİK VE KABUL EDİLEBİLİR YOL VARKEN, NEDEN YENİ BİR UNVANA GEREK DUYUYOR VE Y.DOÇ.LERİ AŞAĞI ÇEKMEK İSTİYOR?..
DURUM..
Şu bir gerçek ki, bu yasa teklifine; 2547 say.kan. ile Y.Doç. Unvanının ihdas edilerek yabancı dilin baraj olarak konması, Dr.nın öğretim üyesi sınıfından çıkarılması sebep olmuştur. Yani, sistem kendi içinde sorun yaratmış, eski ve yeni YÖK; sorunu görmek /çözmek istememiş, sürekli ötelemiş, yabancı dil sınavlarının çalınmasını görmezden gelmiş ve siyasetin emri ile ancak çözüme gidilebilmiştir. Sıkıntı gerçekten çok büyümüş ve dayanılmaz noktalara varmıştır. .
Tasarı içindeki kabul edilemez maddelerin; TBMM Siyasi Parti Gruplarına ulaştırılan Y.Doç. ve Doç. ile ilgili sorunların, yasa teklifi görüşülürken dile getirmeleri, önergelerle doğruların kabulüne destek vermeleri beklenmektedir.
Biz, birçok sorunu yıllardır TBMM çatısı altında, yazılarımızda, YÖK’e dilekçelerimizde bildiriyoruz. Cevap; “bu konuda bir çalışma yoktur, yapılırsa haber veririz” gibi cümleler. Aşağıdaki e) maddesi, en çok uğraştığımız konu oldu. Çünkü, hak ihlali vardı, hep aynı cevap verildi. Çözelim de bitsin artık bu haksızlık!...
Biz; taşeron yasasındaki gibi KİT’lerde küskünler yaratılmaması ve kalıcı/doğru/geçerli bir dönüşümün gerçekleşmesi için yardımcı olmak, bize aktarılan konuları hatırlatmak istiyoruz;
1/ Mevcut Y.Doç.lere, yeni
bir unvan asla yaratılmamalıdır; YÖK Başkanının bu yöndeki
açıklamasına karşın, Cumhurbaşkanı; “Ara unvan olmayacak. Dr./Sy.
olan direkt Doç.liğe başvuracak” demiştir. Ama, basına yansıyan
tasarıda (13.01.2018), “Doktor Öğretim Görevlisi” diye bir kadronun
ihdas edileceği; mevcut Y.Doç.lerin, ‘Doktor Öğretim
Görevlisi’ kadrosuna herhangi bir işlem ve şarta gerek duymaksızın
geçirileceği, ihdas edilen bu kadronun aylık ücretlerinin, yardımcı
doçent kadrosuna göre daha iyi olacağı” yer almaktadır. Bu, mevcut
Y.Doç.ler için, bir tenzili rütbe olup, Cumhurbaşkanımızın
söylemleri ile de uyuşmamaktadır... Bu, mevcut 35.000
Y.Doç.’in; “sukutu hayale” uğratılmasıdır. Y.Doç.lere,
havuç uzatılırken, altından koltuğun çekilmesidir. Y.Doç.lerin;
özlük haklarını yükseltir gözüküp, Öğr. Gör. sınıfına
indirgemek asla kabul edilemez. Y.Doç.liğin kaldırılması için
35 yıl geçmiştir, aynı hataya düşülmemelidir. Mevcut; Y.Doç.ler
için, mutlaka geçici maddelerle Doç.liğe ve Prof.luğa
geçiş sağlanmalıdır.
Ayrıca; yeni unvan ihdası, yeni kurulan
üniversitelerde kurulması düşünülen bölümleri de sekteye
uğratacaktır. Yönetmeliklerde bölüm kurmak için; en az üç Y.Doç.
olması şartı vardır. O zaman, bu yönetmeliklerinde değişmesi
gerekecektir.
Mevcut Öğr. Gör.ler öğretim üyesi statüsünde değildir. "Doktor Öğretim Görevlisi" ise öğretim üyesi statüsünde olsa bile, karışıklığa yol açacaktır. Dr. unvanı Öğr.Gör. den sonra gelmektedir, o nedenle bu tamlamada yanlıştır.
Bu kadar teferruata, matbuata,kırtasiyeye gerek yoktur…
2/ Üniversitelerde unvanlar; Öğretim Elemanı:Uzman, Öğr.Gör., Arş.Gör., Öğr.Üyesi: Dr./Sy., Doç., Prof. şeklinde uygulanmalıdır. (Ki, açıklamaların bu yönde olması sevindiricidir.) Yani, Dr./Sy. Öğr.Üyesi sınıfına alınmalıdır.
3/ Doç. başvurunun ve değerlendirmesinin şartları değişecektir. Ama, çok subjektif olan ve tartışmalar getiren; sözlü sınavlarla ilgili iyileştirmeler yapılmalı ya da kaldırılmalıdır. Tasarıdaki yeterlik belgesi verilmesi ve sözlü sınav isteği kafaları karıştırmıştır.
4/ Yabancı dil; Dr./Sy. ile sonlandırılmalıdır. Sınavı aşıp; konuşamayan/yazamayan akademisyen yerine, konuşan/yazan akademisyenler yetiştirilmelidir.
5/ Doç.liğe başvuruda yabancı dil barajı tamamen kaldırılmalı, bilim/sanat öncelenmelidir. Ya da; bilim sınavı%70, yabancı dil sınavı%30 ortalaması=60 omalıdır.
6/ Dr./Sy. den sonra Doç.liğe başvuru için mutlaka yıl şartı (4 yıl) konulmalıdır. Bir akademisyen, aldığı (Dr./Sy.) unvandan sonraki (en az %50’si) çalışmaları ile Doç. unvanı için değerlendirilmelidir.
Geçici Maddelerle;
a)Y.Doç.lik kaldırılmalıdır.
b) 1-2 senelik Y.Doç. ile, 10 yıl ve üzeri Y.Doç. tin Doç. unvanına yükseltilmesi hak kaybı olacağı için mutlaka yıl şartı konulmalıdır. Doç.liğe başvuru için 5 yıl barajı konulmalı, 2023 yılına kadar bu kadrolar temizlenmelidir. Buna göre;
b-1) Mevcut Y.Doç.lere yönelik olarak; 5-10 yıl Y.Doç.olarak görev yapanlar, bağlı oldukları üniversiteye bir ay içinde başvurdukları takdirde Doç. kadrosuna atanmalıdır.
b-2) Mevcut Y.Doç.lere yönelik olarak; 10 yıl ve üzeri Y.Doç.olarak görev yapanlar, bağlı oldukları üniversiteye bir ay içinde başvurdukları takdirde Prof. kadrosuna atanmalıdır.
c) “Hak ihlali”, bir kişi olsa bile ihlalidir. Hukuk kurallarına göre; ihlal edilmiş/yanlış verilmiş kararlar, yeni yönetimlerce –bize ne denilmeden- düzeltilmeli, kurumların kalıcı ve saygın olması sağlanmalıdır.
1983 yılında çıkarılan, 1987'de uygulamaya geçen 2809 sayılı Kan. Geçici 10.mad. 5.fıkrasına göre ünvanı eksik verilen ama başvurulara rağmen yükseltilmeyen Devlete küskün Türk müziği sanatçılarının bir kısmı emekli, bir kısmı rahmetli olmuş, bir elin parmakları kadar “mağdur” kalmıştır. Bu nedenle; 2809 sayılı Kan. Geçici 10.mad.5.fıkrasına göre mağdur olanlar/unvanı eksik verilerek hak ihlaline uğrayanlar, bir defaya mahsus olmak üzere müktesebi olan ünvana (Prof.) yükseltilmelidir.
d) Yükseköğretim kurumlarında çalışmasına ihtiyaç duyulan/çalışan Sözleşmeli Sanatçı Öğretim Elemanları/Üyelerinin ilgili mevzuat dahilinde çalıştırılabilmesi sürecinin Yükseköğretim Kurulundan uygunluk alınmadan doğrudan üniversitelerimiz tarafından yürütülmesi, 2018 bütçesinde ikramiyeler ve teşvik ikramiyelerinin maaşa katılmasının (TRT gibi), ek göstergenin 6400’e yükseltilmesi sağlanmalıdır.
Kısaca; “Etik olan”, “Kul haklarının yenilmemesini” bekleyen Y.Doç.ler, YENİ ÜNVANLARLA mağdur edilmemelidir.
ALEV ALATLI "ÇEMKİRMEKLE BU İŞ OLMUYOR" DEDİ!...
Hürriyet’te yer alan habere göre,yazar Alev Alatlı, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde Adalet Bakanlığı tarafından düzenlenen Adalet Şurası’nın “Medeniyetimizde Adalet Anlayışı” başlıklı ilk oturumunda; “Geçmişte yargıya güven yüzde 70’ti, şimdi yüzde 30’lara düştü’ şeklindeki iddialar mesnetsiz. Araştırmaların hiçbirinde böyle bir bulgu yok. Hukuk eğitiminin belirlenecek alanlarda lisans derecesi almış öğrencilerin girebilecekleri yüksek lisans ve doktora programları seviyesine yükseltilmesi gerekiyor. Hiç değilse hukuk eğitimine girişin serbest ama çıkışta sıkı kontrolün, imtihanın, meslek imtihanının yapılması gerekir. Baro, mutlaka elini taşın altına koymak zorundadır ve çağdaş bir iş tanımı geliştirmeye yardımcı olmalıdır. ‘Adalet sistemi kötü’ diye “çemkirmekle” bu iş olmuyor. Roma hukukunun gözleri bağlı tanrıçası bize göre değil. Bizim gözlerimiz fal taşı gibi açık olmalıdır. Türkiye’de ve yurt dışında, bizim gözleri fal taşı gibi açık, koruyan, kollayan, ne olduğunu anlamaya çalışan hakimlere ihtiyacımız var.” demiş. (Hukuk Fakültelerinde de sorun olduğunu söylediğini atlamayalım.)
Çemkirmek sözü; köpekler için kullanılır, “büyüklere karşı söz söyleyenlere” de mecazi olarak söylenir. Anlam olarak: kesik kesik havlamak, ürümek’tir. Ah, güzel Türkçem…Bir şura’da; Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın, Bakanların, Genel Müdürlerin, Yüksek Yargı Organları Başkanlarının, Hukukçuların olduğu bir toplantıda edilecek söz mü? Ekonomist olan A.Alatlı, nedense; her büyük toplantıda, şuralarda, unvanı da olmamasına rağmen sürekli yer alıyor, açılış konferansı veriyor, ya da ilk konuşmacı oluyor.Yani, baş köşede, ağır misafir…Şanslı gününde doğmuş demek ki, her daim popüler!… Cumhurbaşkanlığı Kültür-Sanat Büyük Ödülü’nü de almıştı Dedikleri de o kadar önemli/yeni/orijinal değil, benim diyen her kişinin düşündüğü şeyler…. Kültür Şurası’nda da vardır, Adalet Şurası’nda da!…. Kitaplarına yorum yapamam, konuşmasını izledim, yine; iyi bir hitabeti yok, diksiyon eksik, vurgu yok, sesi kısık ve net çıkmıyor, kelimeler anlaşılmıyor, sürekli metinden okuyor, metni doğru okuyamıyor, dolayısıyla zor dinleniyor, yine de -D.Hızlan gibi- tercih ediliyor. İlginç değil mi?!.. Ve, böyle desteklenen bir yazar, bu sözü edebiliyor!..
Makam sahipleri, A. Alatlı’yı dinlerken; bizim görüşlerimizi -içlerinden- düşündüler mi acaba?!...
Daha öncede sormuştum, 2018 Yeni Türkiye’sinde de soruyorum; bu ülke her alanda yeni kişiler yetiştirmedi mi?
11 Aralık 2017’de, Cumhurbaşkanlığı sitesindeki “Atatürk Özel” ile ilgili bir yazı yazmıştım. https://www.internethaber.com/cumhurbaskanligi-ataturke-ozel-muzik-galerisinde-turkce-hatalari-var-1830107y.htm Dün bir daha kontrol ettim, aynı metin duruyor… İlgi yazılar takip edilmiyor mu?!...
GÜNÜN TÜRKÜSÜ, Safiye Ayla’nın (Targan) ölüm yıl dönümünde onun sesinden…
Yanık Ömer, her savaştan bir yara taşıyor
Yanık Ömer, yiğit Ömer övünmeden yaşıyor
Kurtuluş savaşında yirmi sekiz yaşında
Mangasının başında, taşıyor
Yanık Ömer, yiğit Ömer siperleri aşıyor
Savaş biter, yanık Ömer köye döner
Köylü bütün bayram eder
Yanık Ömer kutlanır
Nişanlısı mutlulanır
Hey, yanık Ömer attan iner
Pembegül'e bağlar kemer
Köylülere gider haber
Düğüne, düğüne
Eline kına yakar, başına teller takar
Belinde altın kemer, öyle alana çıkar
Pembegül allanır, pullanır
Yanık Ömer'in köyüne düğün alayı yollanır