BIST 9.080
DOLAR 32,34
EURO 35,10
ALTIN 2.310,52

Zamanı avuçlarında tutan adam!

Durun! Ve önünüz sıra akıp gitmekte olan dev bir nehri andıran yaşama bakın.

Dedi ki: Bilseydiniz eğer, bu kadar acele etmezdiniz. Bilseydiniz, en hızlı koşanın en çok yorulduğunu, bu kadar hızlı koşmazdınız. Molalar gerek yaşamak için bilmezsiniz. Molalar gerek güzel olanı görmek için.

Dedi ki: Ölmeden önce yaşamayı öğrenin. Okumayı öğrenmek için okula gidiyorsunuz. Yüzmeyi öğrenmek için kursa gidiyorsunuz. Yaşamayı öğrenmek için neden birazcık zaman harcamıyorsunuz?

Durun! Ve önünüz sıra akıp gitmekte olan dev bir nehri andıran yaşama bakın. İçinde oynaşmakta olan bin bir rengi görün. Oturun, oturun çekinmeyin ve her gün geçip gitmekte olduğunuz yollara bir daha bakın.
Bir sevgiliye son kez bakarmış gibi, bütün kıvrımlarını zihninize nakşedin. Sokağınızın girintilerini çıkıntılarını, kaldırım taşlarının altından fışkıran adını bilmediğiniz otları, her gün aynı köşede selpak mendil satan kıvırcık ya da düz saçlı çocuğun gözlerinin rengini görün.

O “Müşfik” insan zamanı avuçlarında tutmayı nereden öğrendi? Nereden öğrendi yaymayı günü yüzüne ovaların? An’ın bir kelebek olduğunu kim fısıldadı kulaklarına özgür ve sevilesi? Kim fısıldadı “şimdi”den doğduğunu bütün sevinçlerin? İstanbul muydu o bilge, bütün birikmişlikleriyle? Yoksa Ankara Kalesi mi, zamanı bir şehrin burçlarında asılı tutan?

Dedi ki: Hadi fanuslarınızdan çıkın! Sevgiyi klavye tuşlarında aramayın! Bahçedeki akasya ağacının kokusunu da duyun. Toprağın yağmur değmiş tenine dokunun. Vuslat nasıl olurmuş ondan öğrenin!

Dedi ki: Gülümseyin! Dünyanın en verimli ağacıdır tebessüm. Meyvelerini birbirinizden esirgemeyin! Bu güzelim ağacı camlar arkasında soldurmayın. Sevdiklerinize, dostlarınıza hayatınızda yer açın. Ve onları her seferinde ilk kez dinliyormuş gibi dinleyin. Gözlerindeki sevince tanık olun.

Kendisi bol bol gülümsedi sahnelerden, televizyon ekranlarından, ısıttı içimizi. Hayattan üşümüş ellerimizi ve en çok da yüreğimizi ısıttı umut ve şefkat dolu sesiyle.  Ve bütün oyunlardan fısıldadı insanca yaşamanın sırrını.  En büyük oyunuydu hayat, içine yüzlerce oyun sığdırdığı. Yüzlerce hayat. O bir hayat zenginiydi, düşlerini şimdiyle besleyen. “Şimdi ve burada” oyunu olması gerektiği gibi oynayan.

Usulca hayatlarımıza sızan o "Müşfik" ses, Türk tiyatrosunun o koca çınarı, usulca çekti gitti bütün görkemiyle aramızdan.

Başın sağ olsun Türkiye!