BIST 8.987
DOLAR 32,33
EURO 35,08
ALTIN 2.299,49

Yük yine Erdoğan'ın omuzlarında...

14 yıllık dönem içerisinde ilk kez AK Parti'nin seçim çalışmalarında CHP'nin gerisine düştüğüne şahit oluyorum.

Hayırcı kanadı temsil edenler, 16 Nisan halk oylamasında güçlü bir hayır oyu çıkacağını gayet inanarak dile getiriyor.

İnanmalarının birkaç önemli nedeni var. İzin verirseniz o nedenleri bir bir anlatayım.

Dikkat ederseniz muhalif kesim kampanyaya henüz maddeler Meclis'te oylanırken başladı. Bu kampanya tamamen negatif bir söylemle yapıldı. Meselenin iç yüzünü öğrenmek isteyen seçmenlere inanılmaz derece korku pompalandı.

Neler söylenmedi ki...

"Ülkenin tapusu bir adama veriliyor",

"Cumhurbaşkanı isterse bir imzayla özerklik ilan edebilecek",

"Meclis tamamen etkisizleştiriliyor",

"Giyim kuşamınıza bile karışacaklar. Rejim elden gidiyor"
bu yalanlardan sadece birkaçıydı...

AK Parti kanadının bu süre zarfında sessiz kalması, birbiri ardına sıralanan yalanların toplum üzerinde etkili olmasına neden oldu.

Ve ortaya yüzde 20'leri bulan kararsız bir seçmen kitlesi çıktı. Şimdi herkes bu kararsız kitleyi kendi safına çekmenin mücadelesini veriyor.

Muhalif kanat, tabiri caizse elindeki bütün imkanları seferber ederek inanılmaz bir çalışma yürütüyor.

Başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP'liler televizyondan televizyona koşuyor. Geride kalanlar ise seçildikleri illerde dev konferanslar veriyor. CHP teşkilatları hiç de alışkın olmadığımız bir çaba içerisinde kapı kapı dolaşıyor. CHP'li belediyeler bütün imkanlarını seferber etmiş durumda...

Sadece CHP'liler değil koşturan...

Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu bir şehirde, Ümit Kocasakal başka bir şehirde hayır cephesini kuvvetlendirmek için mücadele ediyor. Hayırı savunan gazeteci ve akademisyenler gerek TV programları, gerekse paneller aracılığıyla her kesime ulaşmaya çalışıyor.

Peki AK Parti kanadında neler oluyor?

İşin doğrusunu isterseniz bugüne dek yapılan çalışmaları hem zayıf, hem de tuhaf buluyorum.

Genel itibariyle il ve ilçe teşkilatlarında, 7 Haziran seçimlerindeki rehavetin bir benzerini görüyorum. İlk kez AK Parti'nin seçim çalışmalarında CHP'nin gerisine düştüğüne, birçok teşkilatın, "Reis meydanlara çıkar ve bu işi yine kotarır" mantığıyla hareket ettiğine şahit oluyorum.

AK Partili belediyelerin sayfalarına bakıyorum.

Şiir dinletisi, hasbihal, hat sanatları sergisi, musiki dinletisi gibi etkinlikler başı çekiyor. Referandumla ilgili duyuruya ulaşmak mümkün değil!

Daha ilginç olanı söyleyeyim.

Bazı belediyeler, "Biz siyasi işlere pek girmiyoruz" diyerek referandum çalışmalarında olmayacaklarını söyleyebiliyor. "Referandum sürecine girildiği için tüm siyasi söyleşi ve konferanslarımız iptal edilmiştir" diyen belediyeler bile var.

TV kanallarında da durum pek iç açıcı görünmüyor.

Mehmet Metiner, Metin Külünk, Berat Albayrak, Nurettin Canikli, Naci Bostancı gibi isimler canla başla mücadele ediyor bu ekranlarda. Süleyman Soylu, Mehmet Özhaseki ve Ahmet Arslan gibi isimler ise icraatlarıyla bu süreci destekleyenlerin başında geliyor.

Belki bu listeye birkaç isim daha dahil edebilir, o kadar!

Akademisyen ve gazetecilerde de durum farklı değil. Yaşar Hacisalihoğlu, Selman Öğüt, Cem Küçük gibi birkaç kişi dışında meseleyi hakkıyla tartışan pek kimse yok! Merkez medyaya çıkarılanlar genelde kuru kalabalığa papuç bırakan ve meselenin özünü tartışamayan isimlerden seçiliyor.

Bu manzara, hayırcıların argümanları daha güçlüymüş gibi bir algı oluşmasına neden oluyor.

AK Parti'yi savunan ekranlarda ise her gün aynı isimler, aynı açıklamaları tekrarlayıp duruyor.

Bir elin parmağını geçmeyecek sayıdaki il ve ilçelerde paneller düzenleniyor. Ancak bu panelleri düzenleyenler teşkilatlar değil... Teşkilatların düzenlemesi gereken panelleri STK'lar düzenliyor!

Bazı teşkilat mensupları yazıyor bana...

"Abi hayırcılar şu iddialarda bulunuyor, ne cevap vereyim bilemiyorum. Bana yardım eder misiniz?" diye soruyor. Kimileri ise "Neden akademisyenlerimiz, gazetecilerimiz, siyasetçilerimiz gelip bu maddeleri bize tek tek anlatmıyor" diye isyan ediyor.

Sırası gelmişken sorayım...

Anayasa değişiklik teklifi Meclis'ten geçtiği günden bu yana İstanbul, Bursa, Balıkesir, Sakarya gibi illerin belediye başkanlarının ağzından Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili bir söz duydunuz mu?

Soruyu daha da derinleştirelim...

Bugün Meclis'te olan kaç milletvekili kendi seçim kampanyasında çalışıyormuş gibi canla başla mücadele ediyor? CHP'li milletvekilleri kapalı spor salonlarında miting gibi paneller düzenlerken AK Parti'nin kaç milletvekili halkın içine karışıp yeni sistemi anlatıyor?

Bir süre öncesine kadar önemli bakanlıkların koltuklarında oturan partinin ağır topları nerede? 

Bunları şundan dolayı anlatıyorum.

Bir süre önce "Yalnız kaldım" diyen Erdoğan her zaman olduğu gibi yine yalnız! Bereket versin ki Başbakan Binali Yıldırım ve adını yukarıda zikrettiğim isimler bu kez onun yalnızlığına ortak oluyor.

Ha!..

Sakın bu yazdıklarım sizleri umutsuzluğa sevketmesin. Evelallah biz bu süreci de alnımızın akıyla atlatacağız. Hem de hayırcı kesimin iddialarının aksine çok rahat atlatacağız.

Ben sadece bu zor günlerde içimizde olup yanımızda olmayanlardan haberdar olmanızı istedim. 

Dipnot: AK Partili belediye ve teşkilatlar, "Biz seçim startını 25 Şubat'ta vereceğiz, onun için henüz sahaya inmedik" diye savunma yapacaksa hiç boşuna yorulmasınlar. "Başkomutan sahaya inmiş, askerler ortalıkta görünmüyor" anlamına gelebilecek bu savunmayı kabul etmek mümkün değil.