BIST 9.525
DOLAR 32,61
EURO 34,74
ALTIN 2.512,17

Yazık; Y.Doç.lik kalkmasın diye uğraşan Prof. larımız var!..

Akademik gelişmeyi engelleyen, her şey düzeltilmelidir.

BU YAZIYA YAPILAN YORUMLAR 7 Adet Yorum
Misafir

Dil barajı 55 e çekilse bile yine mağdurlar çıkacaktır. 1980'den beri dersiniz 50 sınırını koyarsınız olur biter. Akademik hayat ivme kazanır

Misafir

Gerek sanatta yeterlik sınavlarında gerekse yrd. doçentlerin doçentliğe atanmasında ana sorun yabancı dil ön koşuludur. Sanat alanlarında Y.dil puanının 25 ya da 55 olması hiç önemli değil. Dil puanı yüzdelik dilim içinde belirleyici hatta ayrıcalıklı bir kriter olabilir. Ancak ön şart olmamalı. Aksi takdirde dil puanı çok yüksek olup yeteneği sınırlı olanların önünü açmış olursunuz. Bu da sanatın varlık sebeplerine aykırı bir durumdur. Böyle olmayacaksa kaldırın gitsin yetenek sınavlarını. Hepsi merkezi sisteme dönüştürülsün, böylelikle doğru düzgün keman çalamayan, resim yapamayan/yapmayan geleneksel sanatları icra edemeyen sanat profesörleri türetmiş oluruz.

Misafir

Yabancı dilden 65 puan almış olmanın dışında hiçbir donanımı olmayan; yabancı dil mağduru ama donanımlı olan Yardımcı Doçentlere düşmanlık yapan Cahil Profesörlerin sözünü dinlememesi gereken Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcı Doçentleri Nasıl Kurtarabilir? 1-) Yabancı Dil baraj değil puan getiren bir alan olarak değerlendirilmelidir. 2-) Akademisyenlikte önemli olan Doktora yapmak olduğuna göre, doktora için gerekli olan 55 yabancı dil puanı yeterli kabul edilmelidir. 3-) Üniversitelerde On yıl Öğretim Elemanı olarak çalışmış ve Doktorasını bitirmiş olan her öğretim elemanı doğrudan Doçent olarak atanmalıdır. 4-) Üniversitelerde Yirmi yıl Öğretim Elemanı olarak çalışmış ve Doktorasını bitirmiş olan her öğretim elemanı doğrudan Profesör olarak atanmalıdır. 5-) Bu şartları yerine getirmek için gerekli olan süreyi beklemek istemeyen ve Doktorasını bitirmiş olan her Öğretim Elemanının, isterse, YÖK’ÜN uygulamadaki kriterlerine göre Doçent veya Profesör olması sağlanmalıdır.

Misafir

“Biz Cumhurbaşkanı ile görüştük, vazgeçirdik, Yardımcı Doçentlik kalkmayacak” dediği iddia edilen Sayın Prof. Dr. Ergün YILDIRIM size birkaç sözüm var: Eğer bir Sayın Cumhurbaşkanı sizin sözlerinizden dolayı biz binlerce Yardımcı Doçente zulmetmeye ikna olmuşsa; bundan sonraki hayatım boyunca bin oyum bile olsa, sizin sözünüzle bana zulmetmeye ikna olmuş olan bir Sayın Cumhurbaşkanına verilecek bir tek oyum bile olmaz. Madem ki, ikna gücünüz bu kadar kuvvetlidir, gelin beni de ikna edin; bakalım, 2019 seçimlerinde Sayın Cumhurbaşkanı için benden bir tek oy bile alabilecek misiniz? Cevabı peşinen ben vereyim: Beni ikna edip, benden bir tek oy bile alamayacaksınız. Geçmişte Sayın Cumhurbaşkanı seçimi kazansın diye mahalle mahalle gezmiş bir kişi olarak, şimdi isyan ediyorum ve diyorum ki, Sayın Prof. Dr. Ergün YILDIRIM, lütfen gelin beni ikna edin de, benden bir tek oy bile almayı başarın da göreyim. Saygılarımla.

Misafir

Aşağıdaki soruların cevabı verilmediği sürece güzel sanatlar alanı her daim bu problemi kendi içinde barındıracaktır.  Neden Doçentlik veya Profesörlük kriterlerini sağlayan öğretim görevlilerine sanatta yeterlik yaptırılmıyor.  Neden Profesörlük kriterlerini sağlayan kendini kanıtlamış yardımcı doçentlerin yabancı dil sebebiyle önü tıkanıyor?  Neden sistem temel bilimlerin kriterlerine mahkûm ediliyor?  Neden araç olması gereken yabancı dil puanı ön şart ve amaç haline dönüştürülüyor?  Neden yabancı dil kriteri yetenek ve becerinin önünde yer alıyor?  İyi derecede yabancı dil bilmenin, iyi bir sanatçı-sanat eğitimcisi (sanatta yeterli) olmanın bir eş değeri ya da gereği şeklinde düşünmenin nasıl bir mantıksal açıklaması vardır?  Neden sanat alanları esneklikten uzaklaştırılıyor? Sayın Cumhurbaşkanımız sanat alanlarındaki problemleri fark ediyor da akademisyenlerimiz neden fark edemiyor?

Misafir

Ülkeme acıyorum. Hepimiz geçmişe bir gidelim. Neler gördük. IELTS, TOEFFL gibi sınavlarda geçenler mi olmadı. Hem de toplu olarak, paralar yedirilerek... Sınavı 10 dakika süren adaylar mı olmadı. Tek makale yazmadan, makalelere yazılarak doçentlik profesörlük alanlar mi olmadı. Bizimkiler sadece duyumdan ibaret kaldı. Şimdi elini kolunu sallayarak doçent olan profesör olanlar sistem değişmesin diye yorum mu yapıyorlar. Hadi biz iftira ediyoruz. Onları kıskanıyoruz. Dünya sıralamasında üniversitelerimizin durumu ortada. YÖK bir düzenleme yapacak, insanların kafa karışıklığını giderecek, hala bu eski camianın görüşüne başvuruyor. Sorunumuz profesyonel düşünememek.. Reis bir şeylerin doğru yapılmadığını, yapılmamaya da devam edildiğinin farkında. Fakat yine ikna çalışmaları başlıyor.

Mehmet Şahin

Yazar, emek harcamadan doçent olmaya uğraşıyor. Bunu da bir haber sitesinde makale olarak yazıyor. Yazık. "Armut piş ağzıma düş" hayaliyle yaşayan bir akademisyen

  • 1