BIST 8.718
DOLAR 32,34
EURO 35,20
ALTIN 2.247,76

YÖK’ün sanat/kültür kurumlarına bakışı…(1)

Başbakan, Kültür ve Turizm Bakanlığı, MEB, YÖK, G.Çetinsaya, Sanat Kurumları,Akademisyen sanatçılar,Konservatuarlar

1982 den, 2014’e uygulamalarla gelinen nokta açıktır;

Konservatuarlara özel bir statü verilemeyecekse, unvan yarışı sanatı/üretimini geçecekse –ki durum onu gösteriyor-, yabancı dil baraj olarak sanatı gölgeleyecekse -ki durum onu gösteriyor-, 1982 vesayet rejimi şartları bittiğine göre,  tekrar Kültür Bakanlığı’na bağlanılmasında yarar vardır.

170’i aşan üniversitelerle YÖK’ün bu yapısıyla yeterli olamayacağı, kaldırılması gerektiği  bizzat Sn. Çetinsaya tarafından da birçok kez dile getirildi.

"Bir tanesi benim başında olduğum kurumu lağvetmek, ortadan kaldırmak, bütün kötü hatırları ile birlikte tarihin derinliklerine göndermek. Bu sadece kurulduğundan beri bir vesayet aracı şeklinde kullanılmış bir kurumu ortadan kaldırmak anlamına gelmiyor, aynı zamanda artık bürokratik bir örgüt olarak da işlemesi imkansız hale gelmiş bir kuruluşu dönüştürmek anlamına geliyor. 27 üniversitelik bir Türkiye için kurulmuş bir kuruluşun, 177 üniversitelik bir Türkiye'de 30 yıl önce kurulmuş fonksiyonlarıyla icraat yapabilmesi mümkün değil. Ama şunu da kabul etmemiz lazım: YÖK ortadan kaldırıldıktan veya dönüştürüldükten sonra da bizlerin çözmemiz gereken meseleleri var. Yüksek öğretimin yeniden yapılandırılması sadece YÖK'ün ortadan kaldırılmasıyla alakalı değil 2023 Türkiye'si için yapmamız gereken ev ödevlerimiz var." ()

“……YÖK is­ta­tis­tik­le­ri­ne gö­re, dev­let üni­ver­si­te­le­rin­de 17 bin 469 pro­fe­sör, 11 bin 557 do­çent, 25 bin 622 yar­dım­cı do­çent, 15 bin 478 öğ­re­tim gö­rev­li­si, 6 bin 930 okut­man, 3 bin 401 uz­man, 41 bin 86 araş­tır­ma gö­rev­li­si gö­rev ya­pı­yor. Va­kıf üni­ver­si­te­le­rin­de ise 3 bin 48 pro­fe­sör, bin 622 do­çent, 5 bin 740 yar­dım­cı do­çent, 3 bin 438 öğ­re­tim gö­rev­li­si, 906 dok­to­ra­lı öğ­re­tim gö­rev­li­si, 2 bin 724 okut­man, 226 uz­man ve 2 bin 843 araş­tır­ma gö­rev­li­si­ bu­lu­nu­yor. İs­ta­tis­tik­le­re gö­re 118 pro­fe­sör, 105 do­çent, 217 yar­dım­cı do­çent, 514 öğ­re­tim gö­rev­li­si, söz­leş­me­li çalışıyor. Akademik insan kaynağının geliştirilmesi konusunun önemli olduğuna değinen Çetinsaya, doktoralı yetiştirmek için seferberlik ilan edilmesi gerektiğini dile getirdi. Çetinsaya, “Şu anda 141 bin öğretim elemanı bulunuyor. Bunların yüzde 45’i doktoralarını yapmış öğretim üyesi” dedi.

Sanat eğitiminin “üniversite sisteminde zorlanacağı, uymayacağı” ayrı ve özel bir alan olduğu, sadece ÜDS/YDS'yi –değişik yollarla- geçmenin yeterli olduğu “unvan yarışının” sanatı/üretimi gölgeleyeceği dile getirildi, dinlenmedi ve dediğimiz oldu…Unvan alan, başkasını tanımaz oldu…

            
              “….Sanatın (görsel sanatlar ve alanları) diğer bilim  dallarına göre, kendine özgü bir disiplin alanı olması, kendi içinde zaten pozitif bir ayırımı, farklılığı gerektirmektedir. Bu nedenle özel beceri, yaratıcılık ve yeteneği gerektiren kanallar açık tutulmalı, sistemin (temel bilimlerin) katı kurallarına mahkûm edilmemeli, diğer bilim dallarının nitelik ve beklentileriyle karıştırılmamalıdır.  
Sanat alanlarında yabancı dil, amaç değil araç ve bir ayrıcalık olmalı, ön koşul olmamalıdır. Belirli düzeyde yabancı dil bilmek önemsenmeli, sanatta yeterlikte ve doçentlik sınavlarında yabancı dil puanı avantaj olarak düşünülmeli, yüzdelik dilim içinde değerlendirilmelidir.
Bireysel yeteneklere göre  akademik sistem  esnek hale getirilmeli, çeşitlendirilmeli, kurallar tabulaştırılmamalıdır”

1930 lu yıllarda  kurulan “batı müziği tahakkümü,vesayeti ve baskısı” çok ağırdı ve hala gizlice devam ediyor. Bakınız linkler,

(Ülkemizdeki Türk müziği- Batı müziği  dansı!..      inter, 07.11.2013)

 (Üniversiteler “yönetmelikleri” ne için var?   İnter,22.08.2013)

Batı müziğinin vesayeti devam etti; 2809 sayılı kanunun geçici 10. mad. verilen ünvanlarda dahi Batı müziği mensuplarına Prof. yağdırılırken, Türk müziği mensupları -aynı seviyede ve eşit oldukları halde, zamanın basınında (özellikle Milliyet/A.Güçlü) desteğiyle- bir unvan düşürülerek, Y.Doç ve Doç. olarak onurlandırıldılar!..  (Akademisyen/sanatçı Y.Doç.lerin  “hak kayıpları” ne olacak?....   inter, 02.10.2013) Bu  haksızlık/hak ihlali 27  yıldır giderilemedi  maalesef, bunu düzelten YÖK ve güçlü iktidar çıkmadı!… Küstürülen Türk müziği sanatçıları, kırgın olarak  ahrete göç ettiler, emekli oldular, sayıları bir elin parmakları kadar kaldı.. (Sn. Abbas Güçlü’nün “sanatçı” ikilemi… , 28.08.2012) Az sayıda kalan Y.Doç.ler (İTÜ dekiler) hala düzeltilmesini bekliyor…

Bu arada çıkarılan haklardan yararlanamayan  mimar/mühendis okulu olan İTÜ’ye bağlanan İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuarı oldu. Örneğin; YÖK geçici bir madde çıkarmıştı, intibakları sağlamak için "5 yıl görev yapanlara Dr. ünvanı" verdi.  Zamanın konservatuarları bu haktan yararlandı, ancak zamanın (K.K.) Rektörü,  “İTÜ’ de böyle unvan verilmez” dedi, diretti ve –batı müziği konservatuarları mensupları alırken- Türk müziği mensuplarını bu unvandan  geri bıraktırdı. Sonradan hak ettiği ünvana yükselen Türk Müziği Prof. larının hepsi bu yüzden Dr. sızdır.

Artık, ülkemizde 171 adet üniversite var…Bunların bünyesinde;  35 konservatuar,  30’a yakın müzik eğitimi ABD, 55 Güzel Sanatlar Lisesi (Maalesef  içerikleri aynı batı zihniyetin ürünü, Türk müziği müfredatta yer almıyor), 15 GSF müzik bölümü var… Kurumların yapı/kadro/idari/temsil sorunları hızla büyüyor, sorunlar çözülmeden yeni kurumlara da sirayet ediyor… (Yeni YÖK Kanunu’na doğru “Üniversitelerimiz”… inter, 20.09.2012)

Umuyoruz ki Sn. Çetinsaya; eski YÖK , yeni yapıya geçmeden önce bir “YÖK torba kanunu” ile veya yönetmeliklerle geçmişteki yanlışları temizleyecek ve 2015’e girerken “akademik barışın geldiği, üretimin değerlendirildiği” temiz bir sayfa açacaktır. Bu konuda akademisyen olan Başbakanımız Sn. A. Davutoğlu’nun ve Başbakan Yard. Sn. Yalçın Akdoğan’ın  “hayır diyeceğini” beklemiyor, “akademisyenlerin maaş konusunu” örnek veriyoruz.

NOT. 672. makalem olan bu yazıyla sanat kurumlarımızla ilgili çalışmalarımızı geniş bir şekilde sizlere ve yetkililere sunuyoruz. (11 makale) Amacımız; -bağcıyı dövmek değil, üzüm yemektir, biliniyor ki sorunlar ötelenerek çözülemez. “Sanat kurumlarımızın ve sanatçılarımızın idari konularda rahatlamasını, yabancı dil ve unvan yarışı ile değil; sanatlarıyla, üretimle, projelerle, konserlerle, yayınlarla  yarışmalarını sağlamaktır.” Birleşirsek güç oluruz…Bilgi ve sanat toplumu olmak için yorumlarınızı bekliyoruz…

Güncel: "Akademisyenlerimiz ve öğretim camiasıyla ilişkilerimizin, tamamıyla o düzeyde, felsefe, entelektüel düzeyde olmasına önem verdim. Ama burada bir kez daha zikrediyorum. İnşallah önümüzdeki günlerde çalışmayı nihai noktaya getirip, özellikle araştırma görevlilerimiz, akademik dünyanın, akademik geleceğimizin temel taşları öğretim üyelerimize dönük özel atacağımız adımlar var, özlük hakları bağlamında. Dikkat ederseniz zam tabirini kullanmak istemiyorum. Çünkü ilim hayatı, bu hassasiyeti göstermemiz gereken bir alan. Onun için konuşmamda özellikle zikretmedim. Bir unutma ya da eksiklik olarak görülmesin. Şimdi buradan zikrediyorum. Bu çalışmayı inşallah YÖK Başkanımızla, Milli Eğitim Bakanımızla, Başbakan Yardımcımız Sayın Babacan ve Maliye Bakanımızla bu hafta içinde tamamlamayı ve müjdeyi ayrıca vermeyi düşündüm. O dersin atmosferine uymayacaktı." (Sn. Başbakan’ın Samsun konuşmasından, 28.09.204- /haber/484922/)