BIST 9.680
DOLAR 32,43
EURO 34,44
ALTIN 2.490,97

Yeni müfredatta, hangisi önemli olacak; öğretmen mi, müfredat mı?!.

Programlar, birikimli öğretmenlerle başarıya ulaşır.

GÜNCEL/ANAYASA DEĞİŞLİKLİĞİ: “AK Parti ve MHP'nin 18 maddeden oluşan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkındaki  Kanun Teklifi, 339 oyla kabul edilerek yasalaştı.” (Basından) Ülkemize ve milletimize olumlu  neticeler getirsin, artık söz millette!....Gelecek yazımızda bu konuya değineceğiz. Sadece mesleki iki maddeyi verelim;

“1/Yükseköğretim Kurulu (YÖK), üniversiteler tarafından seçilen ve sayıları, nitelikleri, seçilme usulleri kanunla belirlenen adaylar arasından rektörlük ve öğretim üyeliğinde başarılı hizmet yapmış profesörlere öncelik vermek sureti ile cumhurbaşkanınca atanan üyeler ve cumhurbaşkanınca doğrudan doğruya seçilen üyelerden kurulacak.

2/Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Başbakanlık yerine, cumhurbaşkanının görevlendireceği bakana bağlı olacak.”

AY: YÖK için; “…Prof. öncelik vermek sureti ile…..” doğru bir tanım olmuş. Daha önce yayınlanan raporlarımda bunları yazmıştım, destekliyorum…İş yapmak için; unvan değil, liyakat önemlidir.

GÜNCEL/REKTÖR ATAMALARI: Bilindiği üzere; 29 Ekim 2016 tarihli, 676 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile rektörlük seçimleri de kaldırılmış, üniversite bünyesinde çalışan ve YÖK’e başvuran rektör adayları arasından,YÖK tarafından belirlenen ilk üç arasından biri Sn.Cumhurbaşkanı’nın tercihi ile üniversiteye rektör olarak atanma yolu açılmıştı... Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan, Anayasa'nın 130. ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 13'üncü maddeleri uyarınca, Yükseköğretim Kurulu'nun önerdiği adaylar arasından 12 üniversiteye rektör atamalarını gerçekleştirdi ve; Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Abdulhalik Karabulut'u, Ardahan Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Mehmet Biber'i, Artvin Çoruh Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Fahrettin Tilki'yi, Batman Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Aydın Durmuş'u, Bitlis Eren Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Erdal Necip Yardım'ı, Gümüşhane Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Halil İbrahim Zeybek'i, Hakkari Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Ömer Pakiş'i, Yeni kurulan İzmir Demokrasi Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Bedriye Tunçsiper'i, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Mehmet Akgül'ü, Kilis 7 Aralık Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Mustafa Doğan Karacoşkun'u, Kırklareli Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Bülent Şengörür'ü ve Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Murat Türk'ü atadı.(Basından/21.01.2017)

AY: Atanan isimlere bakılınca; kurumların devamlılığı prensibine uyulduğunu, kurum içinden ve idari görev yapmışlar arasından seçim yapıldığını, liyakata önem verildiğini, ili/çevreyi/toplumu/üniversiteyi tanıyanların tercih edildiğini, siyasi davranılmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. YÖK Başkanlığı’na ve Sn.Cumhurbaşkanımıza; “liyakata, idareciliğe, devletin ve kurumların  devamlılığı prensibine bağlı olduğu” için teşekkür ediyor, yeni rektörlerimize –sanata/kültüre/edebiyata  ağırlık vererek-  başarılı bir dönem diliyoruz.

Gelelim konumuza….

Milli Eğitim Bakanı tarafından yeni uygulanacak “müfredat” açıklandı ve web’de “askıya” çıkarıldı. Müfredat ilkokul,ortaokul ve lise olarak ayrılmış ve alanlara göre düzenlenmiş. İsteyen kişiler/kurumlar görüşlerini bildirebilecekler. Ancak, MEB’in yeni müfredat çalışmasının, kamuoyunda  ideolojik bakış açısıyla tartışılması, doğal olarak eğitimciler arasında rahatsızlığa neden oldu. Eğitim uzmanlarına göre; tartışmanın “ideolojik zemine” çekilmesi, asıl konuya girilmesini engelleyebilir. Eğitimciler MEB’den, “şeffaf” olunmasını bekliyor. Konservatuarlar, Güzel Sanatlar Fakülteleri Müzik Bölümleri, Sanat ve Tasarım Fakülteleri Müzik Bölümleri, Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakülteleri Müzik Bölümleri, Müzik ve Sahne Sanatları Fakülteleri Müzik Bölümleri, Eğitim Fakülteleri  Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik Eğitimi Bölümleri yöneticilerinin, acilen komisyonlar kurarak, öğretim elemanlarının taslak programları inceleyip, olumlu/olumsuz eleştirilerini MEB’e bildirmeleri bekleniyor. Yapılacak her olumlu değişiklik, çocuklarımızın geleceğini  etkileyecek ve yeteneklerini geliştirmelerine imkan sağlayacaktır.

ABD’li bilim adamı ve eğitimci James Bryant Conant demiş ki; “Kaplumbağaya dikkat et! Ancak kafasını çıkarıp risk aldığında ilerleyebilir...” Hadi, cesaret!…

Açıklanan müfredata verilecek raporların dikkate alınması ve sonuca etkili olmasının sağlanması Hükümetin ve MEB’in sorumluluğundadır. 37 yıldır; Eğitim, Müzik Eğitimi, MEB HEM ile ortak çalışmalar yapan, yazıları ile eğitime/kültüre/sanata  değinen bir kişi olarak  inşallah yanılmayız!…Çünkü; eğitim konusunda; bölünmüşlük ve ötekileştirme tamiri güç yaralar açacaktır. Ayrıca; “müzik müfredatını”  olumlu bulduğumuzu da belirtelim.

Biz, her ne kadar çok iyi bir program ve müfredat  yapılsa da, öğretmen kalitesinin de buna uygun olarak hazırlanmasında/yükseltilmesinde yarar görüyoruz. “Bu kadar maaşa, bu kadar iş”  anlayışıyla başarı şansı yoktur. O nedenle; Bakanlığın 2017/2018 Eğitim Yılı’nda ilk sınıflara ‘uygulama aceleciliğini’ anlamakta zorlanıyoruz. Çünkü, askıya çıkarılma sonucunda, gelen görüşler üzerine yapılanma Nisan ayını bulacak, ülkenin Anayasa referandumuna gitmesi (sonuç olumlu çıkmazsa seçime gitmesi) ile çakışacaktır. Her şey yolunda gitse bile, eğitim devam ettiğinden, 28 Mayıs-27 Haziran Ramazan olduğundan,  öğretmenlerin yeni yapılanma hakkında bilgilenmesi için elde Temmuz-Ağustos  ayı kalacaktır. Bu kısa süreye sıkıştırmaktansa, uygulamanın 2019/2020 eğitim dönemine bırakılması yerinde olacaktır. Büyüklerimiz boşuna; “acele işe şeytan karışır” ve ”acele eden,ecele gider” dememişler.

Eğitim; bir “branş”, “uzmanlık”  işidir ve  her kişinin “söz söyleyeceği” bir alan değildir. Onun için “yazılı ve görsel basında”  eğitim ve kültür/sanat yazarlarının/programlarının  çoğalmasını istemekteyiz. Ama, müfredat açıklandı, gündem eğitim oldu; ekrana çıkan her konuşmacı,her köşe yazarı eğitimci oldu; ahkam kesiyorlar,  gözü kapalı hükümeti destekliyorlar/eleştiriyorlar, yani hala siyaset  yapıyorlar. Zaten gazeteciler, köşe yazarları her konunun uzmanı!... Beyler, lütfen  “konuşulacak konuyu” öğrenin, “eğitim ise” biraz durun!... Konu; geleceğimiz, çocuklarımız ve gençlerimiz…Ekranda yer veriliyorsunuz diye, “her konuya atlamanız”, “görüş bildirmeniz” gerekmiyor ki!.. Siz program yapımcıları; ülkede eğitimci mi kalmadı ki, sürekli aynı köşe yazarlarını/gazetecileri çağırıyor, konunun sulandırılmasına izin veriyorsunuz!...

Burada, üç güzel sözü vermek isterim:

“Birini kötülemeye çalışırsan asla amacına ulaşamazsın... Çünkü, başkasına sürmek istediğin çamura önce kendin bulanırsın...” (Paulo Coelho)

“Bazı insanlar size sadık değildir...Size olan ihtiyaçlarına sadıktır...İhtiyaçlar değiştiğinde sadakatlar da değişir...” (R. Will)

“Bir insanın nasıl güldüğünden terbiyesini, neye güldüğünden akıl seviyesini anlarsın...” (Mevlana)

Şimdi konu ile ilgili birkaç tanımı verelim:

Eğitim : Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine, okul içinde veya dışında, doğrudan/ dolaylı yardım etme, terbiye etme. Eğitim bilimi.

Öğretmen:  Bir bilim/sanat dalını, bir tekniği veya bir bilgiyi öğretmeyi kendisine meslek edinmiş kişi. Edindiği bilgileri/araştırmayı/okumayı/üretmeyi öğretim teknikleriyle öğrencilere aktaran kimse.

Öğretim : Belli bir amaca göre gereken bilgileri verme işi. Tedris, tedrisat, talim. Öğrenmeyi kolaylaştıracak etkinlikleri düzenleme, gereçleri sağlama ve kılavuzluk etme işi.

Plan : Bir işin, bir eserin gerçekleştirilmesi için uyulması tasarlanan düzen. Plansız bir çalışma, asla sonuca ulaşamaz.

Öğretim programı : Bir okulu bitirmek veya bir alanda uzmanlaşmak için okunması gereken ders ve konuları kapsayan; plan, ders/müfredat programının tümü.

Müfredat: Bir bütünü oluşturan bireyler, ayrıntılar”, “eğitim bilimi /öğretim programı” (TDK) Ayrıntı: teferruat,detay,bütün: tam, eksiksiz.

Program: Okullarda, haftanın belli günlerinde, belli saatlerde verilecek dersleri gösteren çizelge. Yapılacak bir işin bölümlerini, bölümlerin sırasını ve zamanını gösteren  tasarı.

Müfredat programı : Öğretim programı.

İçerik: Muhteva, dersin/bir eserin/kitabın  konusu, dersi oluşturan şeyler.

Üslup: Bir kişinin/sanatçının ve öğretmenin; dil/anlatım/okuyuş/söyleyiş özellikleri.  Derste/sahnede; duygularını dile getirme, yazma ya da söyleme biçimi,ona ait anlatım tekniği..

Sonuç:  Eski öğretmenlerle, yeni müfredatta başarı yakalanamaz…

Şimdi de  basından –özel seçtiğim- birkaç alıntı yapalım:

“Her hükümet kuruluşunda bendeniz, önce Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı’na getirilen isimlere bakarım. Çünkü ötekiler zaten teknik bakanlıklardır. Eğitim ve kültür ise milletin doğrudan doğruya ruhunu/yüreğini inşa eder.

Bu alanlarda Türkiye, sözün tam mânâsıyla bir “irfan inkılâbı”na muhtaçtır. Lâkin ne hikmetse bir türlü gerçekleşmiyor. Bu iktidar pek çok alanda yaptığı “kökten değişim” ve “dönüşüm”ü Milli Eğitim’le kültür alanına taşıyamıyor.Oysa “inkılâb”a en çok buralarda ihtiyaç var. Çünkü bu doğrudan doğruya Türkiye’nin geleceğiyle ilgilidir. Ne kadar “doğru insan” yetiştirebilirsek, Türkiye o kadar büyük ve etkin bir devlet olur! “Doğru insan” yetiştirmenin yolu ise “doğru kitap”,“doğru öğretmen” ve “doğru yöntem”den geçer…..Anladığım kadarıyla, öğrencilere duygu yönetimi, farklılıklara saygı, güven, iletişim, kaynakların kullanımı, kendini ifade etme, kendini koruma, kendini tanıma, kurallara uyma, mekânı algılama, milli ve kültürel değerleri tanıma, öz saygı, sevgi, sorumluluk ve sosyal katılım, girişimcilik, finansal okuryazarlık, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konular da öğretilecek, Türkiye Cumhuriyeti tarihine de 1950 sonrası eklenip 15 Temmuz’u kapsayacak şekilde işlenecek…”

 “………Benim önerilerim şunlar; MEB’in öncelikle “okul felsefesini” tartışması ve onu yeniden tanımlaması gerekiyor ki yenilikler işe yarasın. Düşünün, bütün dünya değişiyor; ulaşım araçları, iletişim araçları, üretim araçları, yaşam ortamları her şey değişiyor. Peki, okul neden değişmiyor? Halen bir bina, belirlenmiş kitapta yazan müfredat, bunun sınırları çerçevesinde ders anlatan öğretmen ve buna hapsedilmeye çalışılan öğrenci. Sizce günümüzde eğitim okula sığar mı? Bilgi müfredata(kitaba) sığar mı, sığsa da ömrü ne kadar olur? Öğretmen bilgi kaynağı mı? Ve en önemlisi öğrenciler bununla eğitilebilir mi, eğitilse de yeni dünyanın yeni ekonomisi için uygun insan kaynağı olabilir mi? İşte bu soruları MEB kendine sormalı ve paradigma değiştirerek bu işe başlamalı. Bakanın açıklamalarına geri dönelim. ‘Sınavlar devam ediyor’ dedi Bakan, yani TEOG, ÖSYS devam ediyorsa siz neyi değiştirirseniz değiştirin baştan yaptığınız yeniliği çöpe atmış olursunuz. İkincisi,  halen “kitaba bağlı” bir “yenilikten” bahsediliyor ki yeni dünyanın becerileri o kitaba sığmıyor, bunu anlamamız lazım. En önemlisi biz hala aynı öğretmenlerin eğitimde dönüşüm yapacağını sanıyoruz ki en büyük yanlışımız da burada zaten. Bakanlığın bu çalışmasını bir şans olarak görmekle beraber şunu da anlamak zorundayız; “klasik okulu koruyarak, belirlenmiş kitapla sınırlı derslerden sonuç alacağımızı zannederek, değişmesi mümkün olmayan öğretmenle değişim yaratacağımıza inanıyoruz.” İşte bu büyük bir yanılgıdır….”

“….Sayın Bakan’ın açıklamalarından, becerilere önem ve ağırlık verildiğini anlaşılıyor. Bireysel gelişim, eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme, iletişim, problem çözme, araştırma, karar verme, bilgi teknolojilerini kullanma, girişimci olma, kişisel ve sosyal değerlere önem verme gibi beceriler altı çizilerek vurgulanıyor. Bunlar çok önemli, hatta derslerden bile daha önemli.Öğrencilerin araştırma, sorgulama, problem çözme ve karar verme süreçlerine katılmasını sağlayacak etkinliklerin kullanılması önerilmiş. Ayrıca öğrenme etkinliklerinin önemli olduğu vurgulanmış ve iş birlikli öğrenme stratejilerinin gerektiği ölçüde kullanılması öngörülmüş. Etkinliklerin geliştirilmesinde zaman zaman ‘ Çoklu Zekâ Kuramı’ndan yararlanma dile getiriliyor. Yeni müfredatın başarılı bir şekilde yürütülmesi için çok kapsamlı ve iyi organize edilmiş öğretmen eğitimine gereksinim var. Bu gereksinim, aslında programın değişime açıklığını ve sürdürebilirliğini etkileyen en önemli husus. Öğretmen becerilerine odaklanan geliştirici ve uygulamalı yaklaşımlarla, öğretmenlerin anlayış değihedeflenmeli…” 

“…Fakat eğitim, ülkenin beka sorununu da hafifletip, dönüştürecek bir konu aynı zamanda. Bu nedenle, Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredat meselesine eğilmiş olması, gecikmiş ama son derece gerekli ve hayati bir adım oldu. Hem demokratik içerikten mahrum müfredatlar nedeniyle, hem de değişen dünya şartlarına uygun eğitim perspektifi ihtiyacı nedeniyle… Bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir çağda eğitim sisteminin artık bilgiyi kullanabilen, yorumlayıp, sentezleyebilen insan ihtiyacı açık bir gerçek…Okulun iki temel işlevi var. Birincisi, merhamet, adalet, sevgi, saygı gibi temel değerlerle donatılmış ‘insan’ yetiştirmek, ikincisi, mesleki bilgi ve beceriyle kuşatılmış profesyoneller yetiştirmek. Yani, başarılı ama aynı zamanda merhametli doktorlar, dirayetli ve muktedir ama aynı zamanda adaletli hakimler ya da kibirli olmayan vakur sanatçılar, bağnaz olmayan sağlam inanç sahibi karakterli insanlar yetiştirmek gibi...Eğitim meselesi, çok boyutlu, belki de günlerce tartışacağımız bir konu. ‘Yeni müfredat’, eğitime dair pek çok alt başlığı ele almak için de bir fırsat. Umarız ki, bu adım, ilke merkezli, çoğulcu ve demokratik talepleri karşılayacak, dört başı mamur, metotlu bir akılla pratiğe aktarılır da, Türkiye beka sorunu dahil tüm meselelerine daha esaslı çözümler üretebilir.

“…..Benim ülkemde Millî Eğitim Bakanlığı da dâhil olmak üzere eğitim camiasının hemen tamamında bilimsel gelişmeler net olarak anlaşılmış değil. Buna üniversitelerdeki bazı bilim adamlarını da dâhil edebiliriz.

Birincisi, hiç kimse tam olarak sistem kavramını anlayıp yerli yerinde kullanmıyor. Mesela sınav şekli değişiyor herkes başlıyor sistem değişiminden söz etmeye. Hâlbuki sistem değişmiyor, sistemin alt sistemi değişiyor.

İkincisi, sanayi devrimiyle birlikte eğitim bir bilim haline geldi. Üniversitelerde fakülteler, fakültelerde bölümler ve ana bilim dalları şeklinde örgütlü..

Buna rağmen halen daha benim ülkemde "eğitim programı" kavramı ile "müfredat" kavramını eş anlamlı kullanıyorlar. Buna gazeteler, televizyonlar ve hatta bakanlığın kendisi de dâhil. Bakan, "müfredatı değiştirdik" diyor. Aslında değiştirdiği şey müfredat değil, program.. Millî eğitim bürokrasisi, eğitim sendikaları ve öğretmenler kavramları doğru kullanmazsa, ne düşünürsünüz? "Bu kavramların içeriğini bilmiyorlar. Bilmedikleri için de farkını fark edemiyorlar" dersiniz.. Aynen öyle.. Eğitim programları ve öğretim, tüm Eğitim Fakültelerinde Eğitim Bilimleri bölümüne bağlı bir ana bilim dalıdır. Bilimsel bir alandır. 1949'da Ralp Tyler'la başlayan yeni bir bilimdir. Bizimkiler halen daha, derslerin ve konuların sıralaması anlamına gelen "müfredat" kavramını eğitim-öğretim programı kavramının yerine kullanıyor ki, program, müfredatı da kapsayan, daha geniş bir alanı ifade etmektedir…..