BIST 9.680
DOLAR 32,54
EURO 34,97
ALTIN 2.426,77

Yeni Milli Eğitim Bakanımızdan beklentilerimiz

Sayın bakanımız, yeni göreviniz hayırlı olsun.

Bu görevden, gün gelip ayrıldığınızda, içtenlikle; “Elimden gelenin en iyisini yaptım!” diyebilme mutluluğunu ve huzurunu yaşayacağınız bir çalışma dönemi diliyorum.

Cumhuriyet tarihinin Dr. Rıza Nur’dan itibaren gelen 60 bakan içerisinde ilk kadın Milli Eğitim bakanımızsınız.

Bilmem farkında mısınız; Dr. Rıza Nur da, 89 yıl öncesinde; sizden bir gün sonra bu göreve (4.5.1920) başlamış.

Her şeyden önce, Milli Eğitime bir ‘anne eli’ değeceği için çocuklarımız açısından daha bir umutlu olmak istiyoruz.

Çocuklarımızın geleceği konularında kararlar alınırken, anne duyarlılığının yeri geldiğinde; kör ve hantal bürokratik engellerin üstesinden gelmenizde size güç katacağına ve farklılık kazandıracağına inanıyorum.

Uzun yıllar, binlerce öğrencinin, mutluklarını, üzüntülerini, umutlarını, hayal kırıklıklarını, açmazlarını, sorunlarını, ‘keşke’lerini, ‘iyi ki yaptım’larını birlikte yaşamış; onlarla aynı duyguları paylaşmış bir eğitimci olarak, öğrenciler adına, sesim size kadar ulaşır mı, bilmiyorum.

Bu konuda, bildiğim tek şey var ki o da; iyi niyetler, daima iyi sonuçlar getirir.

Çocuklarımızın beyin güçlerini, duygusal zekalarını, yeteneklerini kullanabilmeleri ve geliştirebilmeleri konusunda, eğitim sistemimizin aksaklıkları nedeniyle ciddi kaygılarımız bulunuyor.

Ne yazık ki; eğitim sistemimiz, çocuklarımızın beyin güçlerini geliştirmek yerine; köreltiyor, üreticiliklerini ve hayal güçlerini çoraklaştırıyor; duygusal zeka okullarımızın bahçesine bile giremiyor.

Çocuklarımızın, motivasyonları, hedefleri, bireysel öğrenme tarzları, ilgileri, hobileri, sınıf hayat uyumu açısından, eğitim sitemimiz; beş üzerinden bir ile sınıfta kalıyor.

Eğitim tarihimiz, bu konuda tam anlamıyla; ıskalama tarihi.

Övünebileceğimiz bir tek konu var; o da bizim çocuklarımızın beyinleri, gelişmiş ülkelerin çocuklarına oranla faydalı - faydasız, önemli - önemsiz daha fazla bilgi yükü ile yüklü.

Bunları siz de biliyorsunuz.

 

Öğrenciler adına beklentilerimiz

 

1-                Lütfen annelik duyarlılığınızı, bürokrasi duyarsızlığına kurban etmeyin.

Her bir kararın altına imza atarken; “kendi çocuğunuz olsa ne düşünür ve hissedersiniz” bakış açısını koruyun.

2-                Olaylara tepeden bakma kolaycılığından uzak durun. Eğitim sitemimizde, sorunun özüne inmeye ihtiyaç var. Yoksa her dönem çok iş yapılıyor; ama öğrencinin gelişimine katkısı çok az ve sadece kalabalık bilimsel sözlerden öteye gitmiyor.

3-                Siz çocuk hakları komisyonunda görev yaptınız ve çocuk esirgeme kurumundan sorumlu oldunuz. Yıllardır çocukların haklarını savundunuz. Milli Eğitimde de çocukların haklarını savunmanızı bekliyoruz.

4-                Çocuklarımızı, aşırı ağır müfredatın altında ezdirmeyeceğinizi ümit ediyoruz. Müfredatın, çağdaş eğitim normları seviyesine çekilmesini sağlamanızı, söylenen sözlerin en kısa sürede uygulanmasını arzu ediyoruz.

5-                Öğrencilerimiz ne yazık ki; 6,7,8, 11 ve 12. sınıflarda adeta aynı anda iki okul okumak zorunda kalıyorlar.

Hem okullarına, hem dershaneye gitmek zorundalar. Düşünsenize; bir çocuk, hafta içi okula gidiyor hafta sonu iki gün dershaneye gidiyor. Bu en hafifi.

Okuldan çıkıp, hafta sonunun yanında hafta içi de neredeyse her gün dershaneye gitmek zorunda oldukları dönemler oluyor.

Çocuklarımızın gelişmiş ülkelerdeki yaşıtları; spor yaparken, hobilerine zaman ayırırken, bir müzik aleti çalmayı öğrenirken, dünya klasiklerini okurken, sinemaya veya tiyatroya giderken, kişisel yeteneklerini geliştirirken bizim çocuklarımız hayatında hiçbir faydası olmayan havuz problemiyle uğraşmak zorunda.

Bu çocuklardan nasıl analitik düşünmesini, yaşadıklarını kritik etmesini, sosyal yönünü, iletişim becerilerini geliştirmesini bekleyebiliriz.

Çünkü böyle bir sistemde başarılı olmak için sosyal hayattan tamamen kopmak gerekir.

Daha vahim olanı; yıllarca devam eden sınav stresi, çocuklarımızın zihinsel ve ruhsal sağlıklarını ciddi oranda etkiliyor.

Bu sorunun bir çözümü yok mu?

Sınavlar, okul müfredatı ile paralel hale getirilmez mi?

Okul müfredatının hafifletilerek, çok fazla ve gereksiz konuyu yarım öğretmek, aşırı yükleme yapmak yerine, sınav odaklı konuları tam ve bilgiyi kullanabilecek düzeyde öğretecek bir programlama yapılamaz mı?

Çocuklarımızın sınav kaygısı ile baş etmeleri, psikolojilerini yönetmeleri konusunda daha etkin, yaygın ve bilimsel uygulamalar yapılamaz mı?

Eğitimimiz sınav üzerine kurulu; ama çocuklarımıza hiçbir yerde sınavlara hazırlık, sınav yönetimi, sınav psikolojisi konularında doyurucu bilgi vermiyoruz.

Milli Eğitimin sitesinde bile bu konuda hiçbir bilgi yok.

6-                Teorisyen olmayan; eğitimin mutfağından gelen, sorunlarla iç içe olmuş danışmanlarla çalışmanızı bekliyoruz.

Bilmiyorum, sizden öğrenciler adına çok şey mi bekliyoruz; ama bunları yapma konusunda, içten çaba harcayacağınıza, öğrencilerin annesi olacağınıza gönülden inanıyoruz…

                                                    

 Sayın Hüseyin Çelik’e teşekkür!

 

Bundan iki hafta önce, ÖSS’ye hazırlanan arkadaşlarımızın son dönem çalışmalarını daha etkili yapabilmeleri için, okula devam konusunda rahatlatıcı bir çalışmanın yapılmasının gerekli olduğunu vurgulamıştım.

Sayı Çelik, giderayak velilerin izni olması kaydıyla, çok güzel bir genelge yayımladı.

Kendisine ve bu uygulamayı düşünenleri yürekten kutluyor ve teşekkür ediyorum.