BIST 9.125
DOLAR 32,37
EURO 34,96
ALTIN 2.325,57

Yavuz Bingöl ve “Vurun Kahpeye” mitosu

Peki, Yavuz Bingöl’ün tutumunu yeryüzünün en pespaye ve aşağı davranışı olarak görenler…Siz…Sanatçılarınıza ne kadar sahip çıkabildiniz?Onların onurlarını, şereflerini ne kadar koruyabildiniz?

Uzun süredir Yavuz Bingol’ün iktidarla yakınlaşması ve son iki gündür de Berkin Elvan’la ilgili demeçleri tartışılıyor.

Herkes bir laf atıyor ortaya.

Eleştiriler diz boyu…

Ki Berkin’le ilgili ifadeleri savunulacak türden değil.

Eğer küfür yemek bir başkasına sövmeyi ya da yuhalatmayı meşru kılıyorsa, evladını kaybetmiş bir ailenin hissettiği acı karşısında ödetmek isteyeceği bedeller neler olur siz düşünün…

Bu nedenle bir mağduriyetin hesabının başka bir kıygınlıkla ödenmesi, bizleri  öç alma yarışından başka bir yere götürmez.

Söylemin saçmalığını buradan bile kavrayabilirsiniz.

Benim asıl tartışmak istediğim konu ise bu değil.

Derdim “Eli meşaleliler” güruhuyla…

**

Eli meşaleliler, bir şiir akımının temsilcileri değil. Yanlış anlamayın.

Bunlar linç kültürü sahnesinin en güzel koltuğunu kapmış, kendilerini de alemin en saf ve temiz varlığı olarak gören insanlar...

Yavuz Bingöl’ün tutumunu yeryüzünün en pespaye ve aşağı davranışı olarak niteleyenler…

Siz...

Çok mu masumsunuz?

Sanatçılarınıza ne kadar sahip çıkabildiniz?

Onların onurlarını, şereflerini ne kadar koruyabildiniz?

İktidarın karşısında dik durmaya çalışırken yalnızlaşmalarına, ötekileşmelerine, mesleklerini zorluklarla icra etmelerine karşın ne gibi bir destek sunabildiniz?

Neredeyse yaşadığımız sistemin kendisine karşı olan Erkin Koray’a, bir banka reklamına çıktığı için yazısında “Yakıştı mı Erkin baba!” diye sitem eden Ahmet Hakan; Erkin babanın banka reklamı teklifini kabul edecek bir konuma düşmemesi için ne yaptı?  

Ölmeden önceki son günlerinde, geçimini sağlamak için düğünlerde sahneye çıkmak zorunda kalan; şarkılarının değil belki ama kendisinin bir köşede unutulduğu Neşat Ertaş için ne gibi bir haykırışta bulundun?

Kars’ta “ucube” heykeli yıkılan heykeltıraşa, Yavuz Bingöl’e kustuğun ya da verdiğin tepkinin yarısı kadar sahip çıkabildin mı?

Sesi olabildin mi mesela? Sosyal medyada kampanyalar yaptın mı? Gazete köşelerinde günlerce kendisini anlatmasına imkân tanıdın mı?

Hayır.

Sen de çok iyi biliyorsun ki bunu yapmadın.

Öyleyse her şey mi iktidarın suçu.

Her şey mi sanatçının kaypaklığı.

Senin hiç mi sorumluluğun yok.

***

Sanatçın bir köşede onuruyla açlık çeksin, toplumdan soyutlansın, eserleri okunmasın, konserlere çıkamasın, heykelleri yıkılsın, medya yasağı konsun…

O iktidar yamağı olmaktansa tüm bunları kabullensin.

Sen de onu makus kaderine terk edip, evdeki üçlü koltuğunda Acun izleyip insanları “hain” ilan etmeye devam et.

Oh ne ala kumpanya…

***

İnanın bu yüzden Yavuz Bingöl eleştirileri bana hiç samimi gelmiyor.

Sahip çıkmadığın sanatçını, iktidarın kucağına atan sensin.

Sen onu böyle bir başına sahipsiz bırakmışken; o da  “Aman sevenlerimi utandırmayayım” demek zorunda değil.  Böyle davranmaya mecbur da değil.

Ha sen yine bunları görmeyip, anlı şanlı “sanat etiğinle” ilgili naatlar düzebilirsin.

Eline meşaleni alıp “Vurun kahpeye!” nidaları atabilirsin.

Yap, devam et.

Ama unutma; en azından bir gün meşalenin ateşi samimiyetsizliğini fark edip, cirmi kadar dahi yakmaya tenezül etmeyebilir.