BIST 9.769
DOLAR 32,57
EURO 35,02
ALTIN 2.435,50
HABER /  GÜNCEL

Vergi indirimleri amacına ulaşır mı?

Hükümetin açıklamaya hazırlandığı ekonomik paketteki, KDV ve ÖTV indirimi amacına ulaşır mı? Ufuk Söylemez değerlendirdi;

Abone ol

Hükümetin açıklamaya hazırlandığı ekonomik paketteki, konutta KDV ve dayanikli tüketim mallari ile beyaz esyada ÖTV indirimi planini Ekonomiden Sorumlu Eski Devlet Bakani ve Sözcü Yazarı Ufuk Söylemez degerlendirdi.

Hükümetin krize karsi tedbir olarak sundugu vergi indirimleri amacina ulasir mi?

Bu paketin Türk ekonomisine degil, Alman ve Japon ekonomisini kurtarmaya yönelik bir paket olsa ancak bu kadar olur. Çünkü otomobilde ve beyaz esyada ÖTV ve KDV indirimini eger genel olarak yaparsaniz, Alman, Fransiz otomobillerine Japonya ve Çin'den ithal edilen elektronik ve beyaz esyaya, ekonomik destek vermis olursunuz ki, bu Alman isçisi Hans'i veya Japon firmasi Sony'i ekonomik krizden koruyabilir.

Amacina ulasmasi için nasil bir vergilendirme politikasi izlenmeli?

Otomotivde ve beyaz esyada KDV ve ÖTV indirimi ancak yerli üreticilere saglanirsa veya yerli üretim payi yüzde 50'den fazla olanlara saglanirsa Türk ekonomisine faydasi olur. Sanayici ve isçiye ancak böyle faydasi olur. Aksi taktirde ithal otomobil ve beyaz esya üreten ülkelerin ekonomilerine ve isçilerine fakir Türkiye'nin cömert bir katkisi olur.

KDV indirimi dar gelirliyi nasil etkiler?

Konutta KDV indirimi bir fantezin ibarettir. Çünkü, 150 metrekareye kadar olan konutlarda zaten KDV orani yüzde 1'dir. 150 metrekareden büyük konutlar ise zaten gelir ve varlik durumu iyi olan kesimlerdir.

Vatandasa faydasi yoksa kime var?

Konutta KDV indirimi bazi yandas müteahhitleri kurtarmak ve varlikli kesimlerin büyük ev alabilmesine katki saglamak anlamina gelir.

Asıl ihtiyaç nedir?

Türkiye'nin ihtiyaci on binlerce insanin sosyal konut niteliginde ve 100-120 metrekareyi geçmeyen konutlardir. Esas bunlara imkan saglanmalidir. Ancak bu KDV indirimi zaten bu kisileri kapsamadigi için, daha baska imkanlar
saglanabilir. Konut taksitleri vergiden düsülebilir, uzun vadeli ödemesiz dönemler verilebilir.

Öngörülen ekonomik paket yasalaşırsa ne olur?

Açiklanan paket eger bu haliyle yasalasirsa, Alman ve Fransiz otomobilcilerini, Japon ve Çin beyaz esya üreticilerine ve isçilerine bayram ettirir, Türk milletini de daha çok fakirlestirir.

Ne yapmali?

Türkiye'nin yapmasi gereken yerli üretimi tesviktir. Gerçekçi kur ile sicak paradan vazgeçmektir. Son 5 yilda sicak para nedeniyle yüksek reel faizden kazanç saglayan zengin ve varlikli kesimlerden "net aktif vergisi" almalidir. IMF'den kisa vadeli yüksek faizle borçlanmak yerine, kriz döneminde bir defalik -TÜSIAD üyeleri basta olmak üzere-, zenginlerden varlik ve servetlerine, bilançolarina bakilarak, geçmiste uygulandigi gibi bir defalik net aktif vergisinin alinmali. ABD Baskani Obama bile yillik geliri 250 bin dolari asan zengin ABD'lilerin vergisini artiracagini geçen hafta açikladi.

Hükümet krizin ciddiyetini anliyor mu?

Derinlesen krize ragmen hükümetin aldigi önlemler, olayin ciddiyeti ve vahametinin kavranamadigini gösteriyor.

Türkiye ekonomisine kaynagi belirsiz döviz girisleriyle ilgili ne düsünüyorsunuz?

Döviz kurlarini, kaynagi meçhul para girisleriyle düsük tutmaya çabalari var. Geçen yilin ekim, kasim ve aralik aylarinda 12.4 milyar dolar, bu yil ocak ayinda da 1.7 milyar dolar olmak üzere toplam 13.7 milyar dolarlik, ödemeler dengesinin hiçbir kalemine girmeyen, kaynagi belirsiz döviz girisleri yasandi. Bu rakamlar geçmiste görülmedi. Ya ödemeler dengesinde fahis hata yapiliyor ya da Türkiye'ye kaynagi meçhul ama hesaplara girmeyen -ne mevduat hesabina, ne ihracat kaleminde, ne müteahhitlik gelirlerinde gözükmeyen, bavul ticaretiyle açiklanamayacak kadar büyük- kayit disi para girisi gözüküyor. Merkez Bankasi makul bir açiklama yapamadi. Onun için IMF'den borç alarak, yeniden düsük kur yüksek reel faiz düzenine, geri dönme çabalari hem gerçekçi hem de dogru degil.

IMF ile anlasma yapilmasi durumunda Türkiye'yi ne bekliyor?

IMF'den 4 ay önce borç alan Macaristan ve Ukrayna IMF'nin agir sartlarini yerine getiremedi ve bugün toptan iflas tehlikesi ile bas basa kaldi. Yani IMF ile anlasan ülkelere yabanci kaynak ve sermaye gidisleri geçmisteki gibi olmamakta. Türkiye için de maalesef bu durum geçerlidir. Bu krizde IMF ile anlasmak demek, iflas noktasindaki Pakistan, Letonya, Macaristan ve
Ukrayna'dan bizim de bir farkimiz yok demek anlamina gelir. IMF'den borçlanmak yerine, tasarrufu tesvik eden, yerli üretimi destekleyen, istihdam üzerindeki yükleri kaldiran, gerçekçi kur uygulayan ve sicak paraya dayanmayan, bu arada da ulusal dayanisma için 1 defalik zenginlerden net aktif vergisi alan, dogru ve gerçekçi bir ekonomik model uygulanmalidir. Aksi taktirde henüz dibini görmedigimiz ekonomik krizin çok vahim ekonomik ve sosyal sonuçlariyla yüz yüze kaliriz.