BIST 9.525
DOLAR 32,60
EURO 34,67
ALTIN 2.527,13

Uluslararası AF Örgütü de Fetöcü mü?

Araştırmacı-yazar İdris Kardaş İnsan Hakları İllüzyonları başlıklı çok güzel bir yazı kaleme almış

Araştırmacı-yazar İdris Kardaş İnsan Hakları İllüzyonları başlıklı çok güzel bir yazı kaleme almış. Sırasıyla Uluslararası AF Örgütü, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği ve İnsan Hakları İzleme Örgütü Kardaş’ın yazısında incelenmiş. Konu, devasa bütçelere sahip olan bu sözüm ona insan hakları bekçiliği yapan kuruşların 15 Temmuz’la ilgili iki yüzlü tutumları. Sadece şunu belirtmemiz yeterli. 15 Temmuz şehitlerinin ve gazilerinin durumlarına dikkat çekmek yerine asılsız işkence iddiaları ortaya atıyor bu kuruluşlar. Ünlü medya kuruluşlarına ‘Türk yetkili makamlarının işkence yapıyor’ diye beyanat verdikten sonra kesinlikle hiçbir rapor ya da kanıt ortaya koyamıyor bu ‘’koskoca’’ kurumlar. Ancak bu kurumları güvenilir bulan milyonlarca kişinin aklında kalan işkence yapıldığı bilgisi sadece rezil bir iftiradan ibaret. Yani tam anlamı ile çamur at izi kalsın mantığı ile faaliyet gösteriyorlar.

Senelerdir uluslararası hukuk çalışıyor ve anlatıyorum. Çalışmalarımda spesifik olarak uluslararası örgütlere yöneldim ve şunu gördüm. Uluslararası hukuku işletmesi gereken mekanizmalar ‘terse çalışıyor’. Yani adalet üretmek yerine adaletsizlikleri pekiştiriyor. Suriye’ye bakıyoruz, adaletsizlik ve işletilmeyen bir uluslararası hukuk mekanizması görüyoruz. Mısır’a bakıyoruz, durum maalesef aynı. Türkiye’ye bakıyoruz, PKK, PYD, FETÖ ve DHKP-C gibi azılı ne kadar terör örgütü varsa bizzat müttefik gördüğümüz ülkeler tarafından beslendiğini görüyoruz. Peki sonuç ne?

Sonuç şu: Hukukun gücü yerine güçlünün hukuku uygulanıyor. Ancak bu klişe laf uluslararası hukukun her alanına yayılmış durumda. Sebebi de Adorno’nun şu güzel tespitinde gizli: ‘Yanlış hayat doğru yaşanmaz.’ Bu tespiti diğer alanlara da teşmil edebiliriz. Mesela yanlış sistem doğru işletilmez. Yanlış temeller üzerine kurulmuş sistemden doğru işler çıkmaz. Tıpkı BM gibi. Tıpkı AF örgütü gibi. Tıpkı modernite gibi.

Her platform ve fırsatta AK Parti ve Erdoğan’a ‘’hak ihlalleri yapıyor bunlar’’ diye saldıranların iki yüzlülüğü de ayrı bir çalışma konusu. 15 Temmuz’la ilgili devletimize ve milletimize iftira atan AF Örgütü’ne duydukları derin hayranlığı devam ettirenler aşağılık kompleksi içinde olduklarını ne zaman anlayacaklar acaba? 248 şehit ve yüzlerce gazi niye bu hak bekçilerinin gözüne çarpmaz!

2. Dünya Savaşı çok kötü bir sistem ortaya koydu. Developmentalism temelli teoriler çok tutuldu sözüm ona. Ekonomik olarak gelişmiş ülkeler güya gelişmekte olan ülkeleri kalkındıracaktı. Tabii ki sadece ekonomik olarak olmayacaktı bu kalkınma. Hukuk, sanat, sosyal yapı ve eğitim alanlarında da kalkınmaya yardım edeceklerdi. Sonuç ne oldu? Irak, Suriye, Afganistan, Bosna, Mısır, Ruanda ve diğerleri. Daha garip olan ise şu: ABD Çin ile ilgili ulusal ve uluslararası hak ihlalleri raporu yayınlıyor. Çin de buna cevaben ABD’nin hak ihlallerini ince çalışılmış raporlar halinde yayınlıyor. Yani kimsenin derdi hak ihlalleri değil. Hak ihlalleri bir şantaj aracı olarak kullanılıyor. AF Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve diğerleri de bu sistemi işletmeye devam ediyor.

Modernite muazzam yalanlar üzerine kurulu. Mesela kadını özgürleştirdim dedi modernite. Ancak kadın bilinen tarihte hiç bu kadar köleleştirilmemişti. Hem çalışması, hem çocuk bakması, hem kariyer yaparak kendini geliştirmesi istendi ve isteniyor kadından. Erkeklerden daha köledir kadınlar modern sistemde. Pek tabii ki kadın ve erkek kavramları ölmeye çocuk kavramı can çekişmeye başladı. Unisex diye bir şey çıktı ortaya. Hem kadın hem erkek için sözüm ona. Aslında ne kadın ne erkek içindir unisex. Unisex unisex içindir.

Bu konu uzar gider. Bizim AF Örgütü’nün Fetöcü olup olmadığı sorusunu cevaplamamız lazım. Keşke AF Örgütü’nde bazı fetöcüler olsaydı da onları temizleyerek devletimize atılan bu iftiraları engelleyebilseydik. Problem fetöcülerin AF Örgütcü olması. Problem, Fetönün, küreselcilik adı altında post-kolonyalizm faaliyetleri yapanların maşası olması. Ve tabii ki problem BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı silahlı müdahele kararlarının %48’nin Müslüman coğrafyaya ait olmasına rağmen biz Müslümanların halen doğru düzgün işleyen bir uluslararası örgütünün olmaması. Çünkü bilgi değerli değil bizim için hala. Akademisyenden devlet adamı, devlet adamından siyasetçi çıkarmaya çalışma gibi rahatsızlıklarımız var bizim. Adam yetiştirme ya da yetişmiş olanlaı sisteme dahil etme konularında ciddi problemlerimiz var. Bütün bunların yanında çare kesinlikle sisteme kızıp/küsüp oturmak değil. Uluslararası örgütlerde aktif olmak, uluslararası örgüt kurmak, kamu diplomasisini iyi kullanmak, uluslararası lobiciliğin ne demek olduğunu öğrenmek ve her alanda uzman yetiştirmek lazım.