BIST 9.645
DOLAR 32,60
EURO 34,80
ALTIN 2.410,13

Türkiye’nin çocukları heba oluyor!

Eğitim sistemimizin en öncelikli sorunu, ne kaç yıl eğitim yapılacağı, ne ders saatlerinin 35 dakikaya inmesi, ne de andımız vs gibi yüzeysel konular değil.Bunlar sorunun kabuğu.Sorun, hiçbir şey öğretemeyen, çağın gerisinde kalmış, ezberci eğitim anlayış

Bu ülke, eğitim alanında çok büyük facialar yaşadı.

Bunların başında kesintisiz sekiz yıllık zorunlu eğitim geliyor.

Bu karar, eğitime vurulmuş en büyük darbeydi. Bu anlayışın altına imza atan kafaların eğitimci değil, tornacı kafası olduğunu düşünüyorum.

Onlar, aslında bir eğitim kurumunu yönetmek, yönlendirmek yerine, bir torna tezgâhında çırak olmalıydılar.

Şimdi de son Milli Eğitim Şurasında, zorunlu eğitimin 8 yıl olması eğitimcilerimizi kesmemiş olmalı ki, bu zorunluluğu 13 yıla çıkarmışlar.

1 yıl okul öncesi, 4 yıl temel eğitim, 4 yıl yönlendirme ve ortaöğretime hazırlık eğitimi, 4 yıl ortaöğretim olarak 13 yıl zorunlu hale getirilecek.

Elbette kesintisiz olmasının kaldırılması,  özellikle mesleki eğitim açısından çok önemli.

Bununla birlikte, okullarımızdaki eğitim kalitesi ve müfredattaki bu hantallık devam ettikçe, isterseniz zorunlu eğitimi 20 yıla çıkarsanız ne değişecek ki?

Sadece insanların hayatlarından beş yıl daha harcamış olacaksınız.

Oysa eğitim sistemimizin en öncelikli sorunu, ne kaç yıl eğitim yapılacağı, ne ders saatlerinin 35 dakikaya inmesi, ne de andımız vs gibi yüzeysel konular değil.

Bunlar sorunun kabuğu.

Sorun, hiçbir şey öğretemeyen, çağın gerisinde kalmış, ezberci eğitim anlayışımız ve hayatın gerçeklerinden kopuk müfredat.

Öğrencilerimizden kaç tanesi, lise sona kadar kaç tane Türk ve Dünya klasiklerinden kitap okumuştur?

Hangi eğitimcimiz, bu eğitim sisteminin çocuklarımızı kitap okumaya, düşünmeye, kritik etmeye, analiz yapmaya, araştırmaya yönelttiğini, çocuklarımızın beyin güçlerini geliştirmelerini ve yeteneklerini keşfetmelerini sağladığını söyleyebilir?

Tam tersine öğrenciler, okulda kitap okumaktan nefret ediyorlar.

Öğrencilerimiz, sadece ders kitaplarını okuyup onları yetiştirme telaşı ile başka kitap okuyamıyor, spor yapamıyor, sosyal etkinliklerden ve hayattan uzak, sınav cehenneminden dolayı stres küpü haline gelmiş durumda.

Bunu şuraya katılan akademisyenler, bürokratlar bilemez.

Çünkü onların okulla, öğrenciyle, öğrenci psikolojisi ile, sınavla, içeriden bir ilişkisi yok. Konuya, sadece yukarıdan bakıyorlar.

Bunu, öğretmenler, öğrenciler, rehberlikçiler ve aileler bilebilir. Onlardan şuraya katılanlara bu sorunları şuraya taşıma sorumluluklarını taşıyorlar. Çünkü eğitimin gerçek sorunlarını en iyi onlar bilir.

Evde eğitim

Bizler zorunlu eğitimi, 13 yıla çıkarırken dünya, tam tersine evde eğitime yöneliyor.

Amerika’da okul çağındaki bir buçuk milyon çocuk, yaşıtları okula başlarken evde eğitim görüyor.

Rusya'da,1994'ten beri evde eğitilen çocukların sayısı üçe katlanmış durumda ve şu anda yaklaşık bir milyon evde eğitilen çocuk var. Ayrıca, devletin evde eğitimle ilgilenen özel bir kurumu var.

Evde eğitimle ilgili, bu ülkeler sadece iki örnek.

Türkiye’nin geleceği heba oluyor!

Neden ülkemizde de, eski, hantal, ezberci eğitim anlayışı yerine bu türden, yeni, çağın gereklerine uygun eğitim anlayışları gündeme gelmiyor?

Ve Milli Eğitim Bakanlığı, neden eğitimin kalitesiyle ve verimiyle ilgilenmek yerine, hep kabuğuyla ilgileniyor?

Böyle bir eğitim anlayışından dünya çapında başarılı bir okul,  başarılı bir üniversite çıkabilir mi?

Ne yazık ki gerçekten dünya üniversitesi olabilecek çapta bir tane üniversitesi bile olmayan bir ülkeyiz.

Üniversitede bile insanların ne giyip ne giymeyeceğini düşünecek kadar bilimsellikten uzak, dinozor kafalarla yönetilen bir üniversiteden nasıl dünya çapında bir kalite bekleyebilirsiniz ki?

Yazık oluyor, bu ülkenin çocuklarına yazık oluyor!

Onların, çocuklukları, gençlikleri, enerjileri heba oluyor.

Türkiye’nin geleceği heba oluyor.