Türkiyeleşmek ne ki...
Hadi gelin bugün, Malezyalaşmayı, İranlaşmayı, Suudileşmeyi bir kenara bırakalım da, Türkiyeleşmenin ne olduğunu konuşalım.
Malum, Türkiyeleşmenin bir öteki durağında Tunuslaşma var. Hani şu, sokakta bile başörtüsü yasağının uygulandığı İslam ülkesi...
Bir ara Türkiyeleşme konusu Fransa'da tartışıldı. Fransızlar AB'nin özgürlükçü iklimini falan bir kenara bırakıp, bir akıl tutulması dönemi yaşadılar ve Liselerde başörtüsü yasağını tartıştılar. İşte o ortamda gündeme geldi Türkiyeleşme meselesi... Dediler ki: Türkiye bir İslam ülkesi. Orada üniversitede bile başörtüsü yasak. Biz lisede yasaklarsak ne olur ki! Sonra yasakladılar. Yani Türkiye, bir Avrupa ülkesinde örnek alınmıştı. Ama yasaklarıyla... Kaldı ki onlar bile Türkiye'nin Üniversitede başörtüsü yasağı uygulamasını alarak tam anlamıyla Türkiyeleşmekten kaçınmışlardı.
Garip değil mi? Avrupa'da İslam'la ilgili bir özgürlük kısıtlaması uygulanmak istense, hemen Türkiye gibi yapalım deniyor. Şimdi bir düşünün, Allah korusun bütün Avrupa ülkelerinde Türkiyeleşme eğilimi başlasa, oradaki Müslümanların hayatı nasıl olacak?
Bu örneklenme iyi bir şey mi?
Türkiye, özgürlükleri genişletmek için AB kriterlerini hayata taşımaya çalışıyor, Avrupa özgürlükleri kısıtlamak için Türkiye'deki yasakları ithal etmeye çalışıyor.
Kim neye örnek oluyor?
Türkiyeleşme demek, askerin siyasi hayat üzerinde vesayet uygulaması demek.
Bir türlü askeri müdahale gölgesinin kalkmaması demek.
Üniversitelerde bilimden çok yasakların konuşulması demek.
Üniversitelerde bilim adamlarının özgürce nefes alamaması demek.
YÖK diye bir kurumun, alikıran başkesen rolü üstlenmesi demek.
İslam ülkelerinde bir Türkiyeleşme eğilimi olabilecek. Bunun psikolojik zemini var. Ama, Türkiye bir sağlıklı sistem toplum ilişkisi gerçekleştirebilse. Düşünün bir İslam dünyasına sürekli başörtüsü yasağı haberleri ihraç eden bir Türkiye... Kendi içinde toplum - sistem sancısı yaşayan bir ülkeye nasıl ilgi göstersin insanlar?
Öyle zamanlar oluyor ki (mesela 28 Şubat süreci) Türkiye resmi, derhal gidip Tunus resminin yanına yerleştiriliveriyor.
Türkiye Tunuslaşacak mı?
Yani ilkel bir baskı yönetimine doğru mu gidiyor?
Öyle zaman oldu ki, bazı yöneticilerin üslubu, Zeynelabidin bin Ali'nin imajıyla bütünleşti.
Malezyalaşmaktan korkuyoruz.
Ama Melazya kendi içinde çok farklı din ırk kültür dünyaları arasında bir barış iklimi gerçekleştirmiş.
Bir ara Osmanlı da gerçekleştirmiş böyle bir iklimi...
Onun için bir Osmanlı barışı klişesi var uygarlık tarihi içinde...
Hem bugün, Ortadoğu ve Balkanlar denince, özlenen bir barış iklimi bu...
Biz ise, ulus devlet sürecinde olabildiğince homojenleştirmeye çalıştığımız toplumsal bünyede barıştan çok çatışmayı üretmişiz.
Ardından da, toplumun çok büyük kesimlerine yönelik baskılar gelmiş...
Bir ara, Cumhurbaşkanı olmadan önce sayın Gül, Türkiye'de çoğunluğun inanç özgürlüğü sorunu var demişti. Bu söz, Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları yapılırken, onun siyasi hayatının negatifleri arasında sayıldı. Ama, gerçek gerçektir. Başörtüsü yasağı bu ülkenin çoğunluğunun inanç özgürlüğü sorununun somut örneğidir. Bu konu, zoraki de olsa, sık sık azınlığın inanç özgürlüğü sorununu vurgulayan Amerika'nın, Avrupa'nın insan hakları raporlarına bile girdi.
Türkiye bir İslam ülkesi.
Ama Türkiye'de katı bir başörtüsü yasağı uygulanıyor.
Türkiye'deki başörtüsü yasağını Avrupa ülkelerinde, Amerika'da anlatamıyorsunuz. İnsanlar bu Türkiye uygulamasını gerçekten garipsiyorlar.
Bir ara eski Cumhurbaşkanı Sezer İslam ülkeleri örnek alacaklarsa ılımlı İslam diye tanımlanan Türkiye'yi değil, laik Türkiye'yi örnek alsınlar demişti. Laik Türkiye şablonu, herhalde kendilerinin Kamusal alan diye tanımladığı Çankaya'ya, Başbakan eşini bile sokmadığı Türkiye idi... Ama o Türkiye'ye, İslam dünyasından ilgi yok. Olmaz. İslam dünyasından olsa olsa, İslami hüviyeti içinde gelişmeyi gerçekleştirmiş ve dünyada etkinliği olan bir Türkiye'ye ilgi olurdu.
Tersinden baktığımızda, Avrupa'dan da, insan hakları, demokratikleşme sorunu yaşayan, İslam'ı azaltma hesabında bir Türkiye yerine islami özellikleri ile laiklik, hukuk devleti ve demokrasi arasında sağlıklı ilişkiler gerçekleştirmiş bir Türkiye önemsenirdi.
Son olarak şunu demek isterim:
Bir şey yapacaksak, Malezya'yı bilmem neyi tartışmayı bırakalım, herkesin önünde şapka çıkaracağı bir Türkiyeleşme modeli gerçekleştirelim. Türkiye asla Zeynelabidin bin Ali'nin Tunus'taki dikta yönetimi ile yan yana düşünülmesin