BIST 9.554
DOLAR 32,50
EURO 34,82
ALTIN 2.487,27
HABER /  GÜNCEL

Hükümete bir yumurta da Şener'den!

Başbakan Erdoğan'ın bir zamanlar sağ kolu olan Abdüllatif Şener'den kavurucu açıklamalar geldi...

Abone ol

Nergis DEMİRKAYA
İNTERNETHABER

ANKARA- Dünyayı sarsan Wikileaks belgelerinin Türkiye ayağında en çok tartışılan iki konu Başbakan Tayip Erdoğan’ın İsviçre bankalarında 8 hesabı bulunduğu ve bir bakanın yolsuzluklar nedeniyle istifa ettiği iddiaları oldu.

Belgeler açıklandıktan sonra “O bakan benim” diye ortaya çıkan Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener’in kapısını çaldık. Yolsuzluk arayanlara Devlet Denetleme Kurulu, Sayıştay’ın raporlarını işaret eden Şener “Kim bu yolsuzlukları yapan” sorusu üzerine imalı bir şekilde “Balık baştan kokar” yanıtı verdi.

Başbakan’ın İsviçre bankalarında hesabı olduğu iddiası üzerine söylediği, “Allah’ın bir kuruşu yok” sözlerini hatırlatan Şener, “İsviçre bankalarında kuruş olmaz, yabancı para olur. Orada Allah’ın tek kuruşu olmadığına ben de inanıyorum” diyerek Başbakan Erdoğan’ı küplere bindirecek bir de imada bulundu.

Şener’e göre AK Parti’nin hakkı yüzde 10’un altında oy almak. Eğer bunun üzerinde oy alırsa bu susan sivil toplum ve medyanın kendisine armağanı olacak.

TEHLİKELİ OLAN ATILMAYAN YUMURTALAR

Şener son günlerin ana gündem maddesi yumurta eylemlerini ise sağlık göstergesi olarak gördü. “Tehlikeli olan duyarlılıklarını ifade etmek isteyen öğrencilerin attığı yumurtalar değil, tehlikeli olan atılmayan yumurtalardır” diyen Şener yumurtaların demokrasiyi güçlendireceğini savundu. İnternethaber’e konuşan Şener’in sorularımıza yanıtları şöyle oldu:

- İstifa ettiğinizde neden yolsuzlukları açıklamadınız da şimdi açıklıyorsunuz diye eleştiriliyorsunuz? Neden?

Ben o zaman da her şeyi söyledim. O günlerde onlarca yolsuzluk yazısı kaleme alanlar, ikide bir beni arayanlar şimdi neden bu kadar çok değişti, ben onları anlamıyorum. Ben ilk hafta kavga etmeye başladım. Özelleştirme bana bağlıydı bıraktım. Önüme gelen kararları imzalamadım. Hangi kararları imzalamadığımla ilgili pek çok yazı çıktı. Hatırlıyorum bir günde benimle ilgili ulusal medyada 72 haber çıkmıştı. Galataport olayında yaşananlar ortada… Ben bunları o günlerde de konuşuyordum. Ne yapsanız insanlar yandaşlığına göre yorum yapıyor. Aydınlar sömürge aydınına dönüşmüşse böyle olur. Ben hiçbirine aldırış etmiyorum.



- Belgesi var mı bu yolsuzluk iddialarının?

Yolsuzluk belgesi mi istiyorsunuz. Devlet Denetleme, Sayıştay, Yüksek Denetleme Kurulu’nun bu iktidar dönemine onlarca yolsuzluk raporu var. 92 dosya. Benim dosya ortaya koymama gerek yok. İktidar değiştiğinde dosyalar çıkar. Hesabını vermesi için Meclis çoğunluğunun değişmesi gerek. Türkiye sorumsuz yetkililer ülkesi. Başbakan, Bakan sorgulanamaz, mahkemeye çıkarılamaz. Dokunulmazlığı vardır. Ben sistemi sorgulamayan, 100 dosyayı sorgulamayanlara üzülüyorum.

BALIK BAŞTAN KOKAR

- Peki yolsuzluğu yapanlar kim? Başbakan mı, çevresi mi?

Balık baştan kokar. İktidar sorgulanamaz, yanlışları yazılamaz-çizilemez hale gelirse, şeffaflık kalmazsa yanlışlar azgınlaşır. Bugün azgınlaşma için zemin müsait. Türkiye’de en çok parayı iki kesim kazanıyor. Birincisi iktidarın yandaşları. İhalelerden yüzde 500 kazanıyorlar. Mücavir alanlardaki tarlaları alıp ballı bir imarla 70 sülalerine yetecek kadar kazanıyorlar. İkinci kazanlar yandaşlarla işbirliği içinde olan yabancılar. Kriz döneminde en çok finans sektörü kazandı. Bankacılık yüzde 50, sigortacılık yüzde 100, borsa yüzde 70 yabancılaşmış. Yabancılaşmış sektörler kazanıyor, üstelik vergi ödemeyen sektörler. Yandaşlar ve yandaşların işbirlikçisi yabancılara kazandıran bir ekonomik sistem.

İSVİÇRE BANKALARINDA KURUŞ OLMAZ

- Başbakanın İsviçre bankalarında hesabı olduğu iddiası var? Doğru olabilir mi?

Büyükelçiler raporlamış göndermiş. 8 hesaptan bahseden belgede ‘mutemet, muteber Başbakana yakın iki kişinin verdiği bilgiye göre 8 hesap var’ diyor. Başbakan “Allah’ın tek kuruşu yoktur” diyor. “Allah’ın kuruşu” ifadesini hiç duymadım. Garip ifade biçimi. İsviçre bankalarında kuruş olmaz yabancı para olur. Orada “Allahın tek kuruşu” olmadığına ben de inanıyorum. Ama Türkiye’yi ilgilendiren 8 bin belge var deniliyor, henüz 30’u çıktı. Bekliyoruz, izleyeceğiz.

ÖLMÜŞ AĞLAYANI YOK MEMLEKETİN

- AK Parti’de Köşk sonrası hesaplar var. Ne olur?

Çiviler yerinden oynamış. Bana ‘çiviler yer değiştirince ne olacak’ diye soruyorsunuz, banane. Onu onlar düşünsün.
Türkiye’de kavramlar saptırılmış. Herkes el birliği yapıyor övgü diziyorsa bir sorun var demektir. Afyon da göz ameliyatı olan 7 kişi kör olmuş. Böyle bir durumda o sistemin sorumlusu bakan istifa eder. Ama bizde yedi kişinin kör olması sonrası Sağlık Bakanı ‘yedi kişinin gözünü kör edenlere zılgıtı çekti’ diye kahraman oluyor. Denetleme yapan, ruhsat veren bir güce sahip bakan 7 kişinin gözünü kör ederek kahraman olamaz. Ölmüş ağlayanı yok memleketin.



MECLİS’TEKİ PARTİLERE İTTİFAK ZİYARETİ

- Merkez sağda ittifak konuşuluyor. Var mı somut bir durum?

Bizim seçime hazır bir partimiz var. İttifak seçim taktiği. Şu anda hangi partinin çatısı altında girilebileceği yorumu için çok erken. Ama kim “benim çatım altımda olsun” diyorsa o ittifak istemiyor demektir. Türkiye Partisi olarak bütün partilere eşit mesafedeyiz. Ayrıntılı ittifak görüşmeleri yapmıyoruz. Partilerin bakışı, Türkiye’yi nasıl algıladıkları, nasıl bir siyasi sonuç elde etmek istedikleriyle ilgili ziyaretler yapıyoruz. Erbakan Hoca, Sayın Demirel, BBP lideri DP yöneticileri hatta siyaset dışı isimlere ziyaretler yaptım. Gelecek dönem Meclis’te bulunan partileri de ziyaret edeceğim. Benim açımdan doğru ve sonuç alınır bir ittifak olması önemli. Bunun şartı şudur; ‘Vatandaş baktığı zaman aaa.. olmuş’ demeli. Neye hitap ettiğinizi anlamalı…

AK PARTİ’NİN HAKKI YÜZDE 10’UN ALTI

- AK Parti’ye yüzde 25 oy verdiniz. Hala bu sözün arkasında mısınız?

Daha iddialı bir şey söylerim. İktidar partisinin hakkı yüzde onun altında almaktır. Yüzde 10’un üzerinde kaç oy alırsa bu susan sivil toplum ve medyanın kendisine armağanıdır. Sürekli bütün yanlışlarını rasyonelleştiren, mantıklı hale getiren, partiler arası tartışmalarda iktidarı baskın hale çıkaran medya yapısı ve sivil toplum.

- Medya bir dönem de “İktidar indirip getirdiği” eleştirilerine maruz kalıyordu. Bunu mu yapsın diyorsunuz?

Siyasal’da medya devlet ilişkileri dersi verdim. Medya ve siyasetçiler birbirini sevmez, ama birbirlerine muhtaçtır. Medyanın malzemesi siyaset, siyasetçinin propaganda aracı da medyadır. Ama bu ilişkiler hakimiyet yarışına girer. Patronlar da medyayı kullanarak en çok paranın olduğu yeri, iktidarı sallayarak, tehdit ederek para kazanmaya çalışır. Kim baskın çıkarsa diğerinin üzerinde amacını gerçekleştirmeye çalışır. 28 Şubat’ta baskın olan medyaydı. Medya iktidarı dövmüş ve düşürmüştür. Şimdi ise baskın olan iktidardır. İktidar medyayı sürekli dövüyor.

YUMURTALAR DEMOKRASİYİ GÜÇLENDİRİR



- Yumurta eylemlerine bu sert tepki neden?

İktidar kendi çirkinliklerini yanlışlarını görünmez hale getirmek için bağırma, sindirme, yok etme ihtiyacı içinde. Kamu gücünü de kullanarak özgür eleştiri ortamını sivil duyarlılıkları yok ediyor, bastırıyor, sürekli tehditler savuruyor. Hukuku kullanarak da yaptırımlar uyguluyor. Yumurta eylemlerinde de bu var. Başbakan ve ilgili kişilerin olayla ilgili açıklamaları demokrasi kültürü ile bağdaşmıyor. Demokrasinin d’sinden anlayan kişinin söyleyeceği sözler değil. Türkiye için tehlikeli olan şey protestolar değil tehlikeli olan Türkiye’nin suskunluğudur. Tehlikeli olan duyarlılıklarını ifade etmek isteyen öğrencilerin attığı yumurtalar değil, tehlikeli olan atılmayan yumurtalardır. Veya değişik vasıtalarla yapılmayan protestolardır. Yumurtalar demokrasi yıkmaz demokrasiyi güçlendirir. Şiddete başvurmamak kaydıyla eylemler faydalı, sağlık işaretidir. Sağlıksız olan eylemsizliktir.

- Siz hiç yumurta yediniz mi?

Boğaziçi Üniversitesinde bakanlığım döneminde protesto edildim. Bir saat, “Sermaye defol üniversiteler bizimdir” diye bağırdılar. Çıkışta “bizim çocuklar… Kendilerini ifade etmelerinden mutluluk duyarım” dedim. 5 yıl önce yaşandı bu ama bugün yapılan açıklamalara bakınca Türkiye’nin geriye gittiğini görüyorum.

Başbakan eylem yapanları şiddetle eleştirdiğinde bu eleştiri olmanın ötesinde valilere, güvenlik kuvvetlerine talimat anlamı taşır. “Bunları coplayın, yere yıkın, tazyikli su sıkın, biber gazı sıkın” demektir. Başbakan ve ilgilerin suç işlediğini düşünüyorum. Savcıların bunun için dava açması gerekir. Meclis’te grubu bulunan partiler Başbakan’ın bu demeçleriyle ilgili soruşturma önergesi vermesi gerek.

CUMHURİYET TARİHİNİN EN KÖTÜ DÖNEMİ



- Büyümede Avrupa ikincisi olduk. Tablo iyi görünüyor…

Geçen sene de küçülmede Avrupa şampiyonuyduk. En çok küçülen ekonomilerden biriydik. Milli gelir yüz lira iken 90-92 lira oldu. Tekrar büyüme rakamı ile eski yerine gelip birazcık aştık. Büyüme oranını iki seçim arasındaki dönemle değerlendirilmeli. 2007’den bu yana ne kadar büyüdük. Seçimden bu yana ekonomi yerde sürünüyor. 50 yıldır büyüme 5-6 civarında. İktidarın 4 yılda büyüme performansı yılda yüzde 2 gibi. Önce dört yılın yüzde 2’nin hesabı verilmeli. Cumhuriyet tarihinin büyümede en kötü dönemini yaşıyoruz.

- Peki sizce gerçek ekonomik tablo ne?

Şu anda işsizlik 1994-2001 krizinden de yüksek. Asgari ücret, emekli maaşları açlık sınırı altında. Çiftçi üretim yapamaz durumda. Kendi kendine yeten ülke et ithal ediyor. Yıllardır ekilen tütün-pamuk bitti. Pancar, hububat can çekişiyor. Sanayi rekabet gücünü kaybediyor. İhracat yüzde 12, ithalat yüzde 30 artıyor. Gerçek manzara bu.

- Sivasspor ne yapacak?

Yeni teknik direktörümüz Rıza’ya güveniyorum. Zor koşullarda devraldı, ama düşme hattından kurtaracak, bu sezonu atlatacaktır. Sivaslı işadamları destek vermeli.