BIST 9.645
DOLAR 32,57
EURO 34,89
ALTIN 2.438,18
HABER /  GÜNCEL

'Türkiye kaçak göçü tek başına engelleyemez'

4 yıldır süren savaş nedeniyle ülkelerini terk eden Suriyelilerin sayısı dört milyonu aşarken, bazı uzmanlar, Türkiye'nin kaçak göçü tek başına önleyemeyeceğini, Türkiye'nin merkezi konumda olacağı yeni bir politika oluşturulması gerektiğini söylüyor.

Abone ol

Suriye'de iç savaş dört yıldır sürüyor. İç mülteciler bir yana, sadece ülkeyi terk eden Suriyelilerin sayısı dört milyonu aştı.

Ama Suriyeli mülteciler meselesi, uluslararası kamuoyu nezdinde özellikle Avrupa'ya akın edenlerin sayısı arttıkça daha çok tartışılır oldu.

Bodrum'dan Yunanistan'ın İstanköy adasına gitmek üzere derme çatma bir botla yola çıkan, botun alabora olması sonucu hayatını kaybeden ve cesedi Bodrum kıyılarına vuran 3 yaşındaki Aylan Kurdi'nin fotoğrafının yayımlanmasının ardından ise "göçmen krizi" Avrupa nezdinde farklı bir boyut aldı.

Örneğin İngiltere'de David Cameron hükümeti kamuoyunun artan baskısı karşısında bugün geri adım attı ve sınırdaki mülteci kamplarından .

Aylan'ın fotoğrafını Twitter'da paylaşan Fransa Başbakanı Manuel Valls "Acilen harekete geçilmeli. Acilen Avrupa genelinde bir seferberlik gerekli" diye yazdı.

En fazla Suriyeli mülteci kabul eden Avrupa ülkelerinden İsveç'in Dışişleri Bakanı Margot Wallström de acil eylem çağrısında bulundu ve diğer Avrupa ülkelerinin de kapılarını açmasını istedi.

Bunların öncesinde Almanya'dan bir açıklama gelmiş, Berlin bu yıl en az 800 bin sığınma başvurusunu kabul edeceğini söylemiş ve bir kota sistemi önermişti.

'Geçici koruma'

Buna karşın, mültecilerin seyahat etmesinin sınırlandırıldığı Macaristan'da Başbakan Viktor Orban ise örneğin, Aylan'ın fotoğrafına ilişkin bir soru üzerine Suriyeli mültecilere hitaben "Türkiye güvenli bir ülke. Orada kalın. Gelmek riskli. Aileler, çocuklar ve kendiniz için kalmak daha iyi" diye konuştu.

Türkiye'de İçişleri Bakanlığı'nın Ağustos ayında açıkladığı rakamlara göre, halihazırda 81 ilde 1 milyon 905 bin 984 kayıtlı Suriyeli yaşıyor.

Türkiye, halen dünya genelinde en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumunda.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Sözcüsü Selin Ünal, 10 ilde kurulup yönetilen 23 mülteci kampı olduğunu, bu kamplarda Suriyeli mültecilere, barınma, gıda, sağlık yardımı, güvenlik ve mesleki eğitim kurslarının da dahil olduğu eğitim imkanları sağlandığını söylüyor.

Ancak Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin yaklaşık yüzde 85'inin kampların dışında yaşadığına da işaret ediyor.

Türkiye'de halihazırda Suriyeli mülteciler için bir "geçici koruma" rejimi ilan edilmiş durumda.

Selin Ünal, bu sayede mültecilerin yardım, sağlık hizmetleri, eğitim ve (Bakanlar Kurulu'nun onayı gelmesi halinde) iş piyasasına erişimden de faydalanabildiklerini belirtiyor.

Ancak mültecilerin büyük çoğunluğu kamplar dışında, yerel halkla iç içe yaşadığı için mültecilere ev sahipliği yapan halkın da desteklenmesi gerektiğini söyleyen Ünal, Suriyeli mültecilerin topluma tam uyumu sağlanmadığı takdirde bunun marjinalleşmeleri riski doğuracağına dikkat çekiyor.

%20 yük olarak görüyor

Türkiye'de hükümet şimdiye dek Suriyeli mültecileri ağırlamak amacıyla 6 milyar dolar harcadığını, uluslararası toplumdan ise yalnızca 370 milyon dolar destek aldığını söylüyor.

Birleşmiş Milletler tahminlerine göre Suriye'den devam edecek mülteci akınıyla yıl sonuna dek Türkiye'deki mülteci sayısının 2,5 milyona ulaşması söz konusu.

Peki Türkiye'de ağırlanan Suriyeli mülteciler neden riskli bir yolculuğu göze alarak Akdeniz'e açılıyor?

Aylan Kurdi'nin Kanada'daki halası Tima Kurdi, kardeşi ve ailesini Kanada'ya getirmek için iltica başvurusu yaptıklarını, ancak bu başvurularının reddedildiğini söylemiş, "Onlar için Türkiye'de bir evin kirasını bile ödüyordum ama orada Suriyelilere çok kötü davranıyorlar" diye konuşmuştu.

Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi'nin hazırladığı "Türkiye'deki Suriyeliler: Toplumsal Kabul ve Uyum Araştırması"ndaki verilere göre, Türkiye'de vatandaşların yüzde 40'ı Suriyelileri "zulümden kaçan insanlar", yüzde 20'si ise "bize yük olan insanlar" olarak görüyor.

Ekim 2014'te 15 ilde yapılan araştırmaya göre, yüzde 30'luk bir kesim "Suriyeliler ülkelerine gönderilsin" derken, yüzde 62'lik bir kesim de Suriyelilerin ülkenin huzurunu bozduğu kanaatinde.

Ancak araştırmayı yürüten Doç. Dr. Murat Erdoğan, Türkiye'de Suriyeli mültecilere gösterilen toplumsal kabul düzeyinin yüksek olduğunu söylüyor:

"Bu, insanlık tarihinin gördüğü en büyük krizlerden biri. Türkiye 2011'e kadar, yani 95 yıllık tarihinde, toplam 2 milyon göçmeni kabul etti. Bunların hemen hepsi de Türkçe bilen insanlardı. Buna rağmen ciddi entegrasyon sorunları yaşamışlardı.

"Son dört senede o sayının da üzerinde bir kitle Suriye'den Türkiye'ye geldi. Gelen kitlenin de çok büyük bölümü kırsal kökenli. Eğitim seviyeleri ve yaşam biçimleri açısından daha sıkıntılı bir kitle. Bunların Türk toplumuyla karşılaşmalarında bazı sorunlar olması normal."

Türkiye'nin Suriyeli mülteciler için uyguladığı açık kapı politikasının ve geri göndermeme ilkesinin evrensel ilkeler çerçevesinde doğru olduğunu söyleyen Murat Erdoğan, bu politikaların mevcut haliyle sürdürülebilmesinin ise imkansız olduğunu savunuyor.

Mültecilerin kendilerine verilen geçici koruma statüsü nedeniyle çeşitli haklardan mahrum bırakıldığını, çocukların 3-4 yıldır okula gidemediğini, insanların da gelecek kaygısıyla risk aldıklarını ifade eden Erdoğan, "Bir sene içinde yaklaşık 3 bin kişi Avrupa'ya deniz yoluyla ulaşmak isterken öldü. Ama ulaşanların sayısı 50 binin üzerinde. Ölenler var ama ölümün niye göze alındığını anlıyorsunuz." diye konuşuyor.

'Türkiye'nin huzuru için gerekli'

UNHCR sözcüsü Selin Ünal'a göre ise bu yolculukların arkasında yatan temel etken "umut değil, çaresizlik".

Ünal, insanların bu riskli yola başvurmasının başlıca nedenini "Avrupa'ya ulaşmak için mevcut yasal yolların yetersiz olması" diye açıklıyor.

Doç. Dr. Murat Erdoğan da Avrupa'nın bundan böyle Türkiye'yle daha yakın bir işbirliği içinde çalışmak zorunda olduğunu savunuyor.

Türkiye'nin kaçak göçü tek başına önlemesinin imkansız olduğunu, ortak bir Avrupa politikasına ihtiyaç duyulduğunu söyleyen Murat Erdoğan, Türkiye'nin oluşturulacak mekanizmalarda karar alıcı bir aktör konumunda olması gerektiğini belirtiyor.

Avrupa'nın bu süreçte "Mülteciler Türkiye'de dursunlar, biz destek verelim" anlayışını daha çok konuşacağını söyleyen Erdoğan, Türkiye'nin ise Suriyeli mültecileri "misafir", "sığınmacı" gibi geçici statülerden çıkarıp kendilerine bir vadede vatandaşlık vermesi gerektiğini savunuyor.

Erdoğan, "Bu, Türkiye'nin huzuru için gerekli bir şey haline gelecek." diyor.