BIST 9.722
DOLAR 32,56
EURO 34,88
ALTIN 2.430,48

“Türk Halk Müziği Sözlüğü” üzerine…

Ünvanlı müzikolog sayısı hızla artıyor, ama ortada eser yok!.

Özellikle; “çalgı”da, “icra” da Doç. sınavını vermek -biraz- zor  olduğu için herkes “müzikoloji alanına”  kaçmaya başladı, böylece “ünvanlı müzikologlar” sayısı hızla arttı. Tabii sistemde;  önce ÜDS/YDS’yi   aşıp, sonra; makale, bildiri, konser/toplantı düzenleme  sayısına göre puan alındığı için, içeriğin ne olduğuna/neyi ortaya koyduğuna/neyi çözdüğüne  bakılmadı. Yani; “nitelik” ve “kalite”, “niceliğe” yine yenildi. Son yıllarda; yabancı dil ve  eser/kitap Doç. ve Prof. ünvanında  gerekli görülmedi. Dolayısı ile ünvanlı müzikologlardan, elle tutulur eserler, sorunlara çözümler gelmedi. Ama, sanırsınız ki yüksek dağları onlar yaratmış!.. Elbette aralarında kendini aşmış arkadaşlarımızda var ve onlara gerçekten “saygı” duyuluyor… Dedik ya  sistem önce Prof. luk için 2 yabancı dili bıraktı, sonra eser/kitap yayınını da…Hiçbir ülkede olmayan Y.Doç. ünvanını ortaya çıkardı, onlara  YDS barajını getirdi, bilimsel/sanatsal çalışmaları geri plana itti ve iş kördüğüm oldu, çözmeye de kimse yanaşmıyor.Yaklaşık 15.000 Y.Doç.  yabancı dil vesayeti altında inliyor. Elbette  kaybeden bilim/sanat ve kurumlarımız oluyor, ama kimsenin umurunda değil….Her ay farklı kalemler bu konuya değiniyor, ama heyhat!...

Komşu ülkelerde akademik hayatın nasıl olduğunu okuyoruz, yazıyor(uz)lar…Bizde neden olmadığını anlayamıyoruz!...Bunları niçin yazdık? Açıklayalım;

İTÜ T.M.D. Konservatuarı mezunu, halk kültürü araştırmacısı, derlemeci, yazar, MSGÜ Devlet Konservatuarı Öğr. Gör. ve Etnomüzikoloji ve Folklor ABD Başkanı  Melih Duygulu, Pan Yayıncılık imzası ile yeni bir esere imza attı..(Kasım 2014)

Türk Halk  Müziği Sözlüğü; yıllarca eksikliği hissedilen ve müzik insanları için gerekli bir çalışma olmuş. M. Duygulu’nun  unvan derdi yok, ama sürekli üretiyor. Bir halk kültürü sevdalısı olarak; derlemeler yapmış, ülkeyi dolaşmış ve eserin   değeri elbette  bir kat daha artmış…(Üniversitelerde görevli -özellikle  unvanlı- müzikologların dikkatine sunuyoruz…)

Bilindiği gibi Türk halk kültürü; geleneksel yaşamı sürdüren toplulukların yüzyıllar boyunca kendi dil, kültür ve beğenileriyle oluşturup yaşattıkları “kültürün ortak adıdır.”   “Halk kültürü” ürünleri, sürekli  değişim ve gelişim içinde olmuştur... Bu nedenle halk kültürü ürünlerinde, eski inanış ve geleneklerin ve  yeni yaşantıların izlerini bulmak mümkündür. Ve bu kültür; halkın duygu, düşünce ve beğenisinden süzülerek günümüze gelmiş, toplum, insan ve doğayla şekillenmiştir. Orta Asya halk kültürü, Anadolu kültürü ve İslamî kültür, yüzyıllar boyu süren kültürleşme sürecinde yoğrularak  “Türk halk kültürünü”  oluşturmuştur.

Yazar önsözünde şöyle diyor;

M.D.: “Müziğin bir iletişim aracı olarak insan hayatındaki öneminin artmasıyla birlikte, temel müzikal unsurlardan ses, saz ve sözün kavramsal niteliği belirgin bir hâl almış, zaman içinde bu unsurların ve bunlara bağlı olarak gelişen müzikal davranışların târif edilebilmesi için özel terimler kullanılmaya başlanmış, böylelikle müziğin kendine özgü anlatım biçiminin ve araçlarının yanına bu terimlerin eklenmesiyle, devasa bir müzik terminolojisi meydana gelmiştir. Müziksel sesin ve sesle ilgili tüm davranışların sözle ifadesi olan müzik terminolojisi, bazı halkların köklü müziklerinde eski çağlardan beri önemli bir yer işgal etmektedir. Müziğin bütünüyle tanımlanması veya yalnızca bir unsurunun târif edilmesi için kullanılan bu terimler, hem bir anlatım aracı, hem de müzik bilimi ve uygulaması yapan çevrelerde meslekî iletişim dili olarak ön plana çıkmaktadır.”

 AY: “Müzik terminoloji” konusu benimde öğrencilik yıllarımda eksikliğini hissettiğim ve hala sonuçlanmayan, araştırmaları az yapılan bir konudur. Müzikoloji bölümlerinin yaygınlaşması herkesi umutlandırmış, ancak gereken yayınlar ve sonuçlar bir türlü ortaya çıkarılamamıştır. Sadece THM değil, TSM ve THO’da da durum aynıdır. Konservatuarların lisans düzeyinde eğitim yapması, Yüksek lisans ve Sanatta yeterlik/Doktora programlarının açılması, ünvanların alınması alandaki üretimi -maalesef-  hızlandıramamıştır.

Bir kısım  uzman “önce uygulama sonra teori”, bir kısımda “önce teori sonra uygulama” demektedir. Oysa “uygulama” olmadan “teori” olamaz. Müzikologların –özellikle ses sistemi ile ilgili olanların- bir çalgıyı iyi derecede çalmamaları da handikap oluşturmaktadır. Ülkemizde THM ve THO, TSM’ye rağmen daha fazla rafine edilmiş, ortak kabul görmüş ve kuralları oluşmuştur. THM gücünü/temelini “yerel”den almaktadır ve olağan üstü bir zenginliği ve çeşitliliği (varyantı) bünyesinde barındırmaktadır.

 M.D.:“Göçebe”, “konar göçer” veya “yerleşik” yaşam tarzını benimsemiş bu toplulukların yaşam biçimleriyle paralellik gösteren bir de ses kültürleri vardır. Halk yaşamının tüm unsurlarını bünyesinde taşıyan bu ses kültürü, topluluklara, aşîretlere, inanç gruplarına göre değişiklikler gösterir. Geniş halk kesimlerinin, bilhassa köy çevresinde yaşayan toplulukların, ses, saz, söz ve oyun kültürleriyle ilişkili olan halk müziği, sâdece bu unsurları içermekle kalmayıp hangi topluluğa ait ise onun kimliğine bürünerek, âdeta canlı bir organizma gibi yaşamaya başlar. İşte halk müziğinin Türkiye’de bu denli zengin ve çeşitli olmasının başlıca sebebi, tüm bu unsurları bünyesinde barındırmasıdır.”

AY: Son yıllarda, şehirleşme ile yerel malzemelerin -belli aralıklarla- derlenmemesi sonucu büyük bir hazinenin kaybedildiği bilinmektedir. Bu doğrudur. Ancak, her toplum, sosyal yapı ile birlikte yeni bir kültür oluşturmakta; ya eski kültürünü yaşatmaya çalışmakta ya da bulunduğu  kültürle karıştırarak yeni kültür değerleri üretmektedir. Bu, zaten “folklorun dinamikliğiyle” doğru orantılıdır. Geçmişimizden bize tarihsel ve kültürel miras olarak bırakılan THM’nin “kendine özgü müzik terminolojisi”, halkın;  müziği birbirinden ayırmak ve  tanımlamak için  doğal olarak/ bilinçsizce/günlük yaşamının bir sonucu olarak   ortaya çıkarılmıştır.

Yazar, Türk Halk Müziği Sözlüğü adlı bu çalışmanın ortaya çıkış öyküsünü  de şöyle anlatmış:

M.D.:“Daha konservatuvar eğitimime başlamadan önce, okuduğum müzik kitaplarının içinde yer alan özel terimlerin anlamlarının ne olduğuna ilişkin sorularım, hem o dönemde hem de öğrencilik yıllarımda cevapsız kalmıştı. Bu alandaki eksiklerimi gidermek için, Türk müzikolojisinin kurucularından Mahmut Ragıp Gazimihal’in organoloji ve müzik tarihi, Halil Bedi Yönetken’in müzik folkloru ile ilgili kitaplarını okuyor, bu kitaplardaki terimleri defterime not ediyordum. Konservatuvar eğitimimin ilk yıllarından itibâren başladığım alan araştırmalarında ise bir gerçekle yüz yüze geldim. Türkiye’nin dört bir yanı müzik hazinesiyle doluydu. Bu hazinenin verilerini daha iyi anlamak ve değerlendirmek için alan araştırmalarımı artırmam gerekiyordu. Yaşayan halk müziği kültürü içinde yer alan terimler, kitap sayfaları arasına sıkışmış kuru bilgilerin ötesinde, âdeta yaşayan varlıklardı. Bu sebeple, belki ileride anlamlarını bulabileceğim umuduyla defterime notlar almaya başladım. Bu notlar daha önceki notlarla birleşiyor, terimler zaman içinde giderek çoğalıyor, nicelikleri ile birlikte nitelikleri de artıyordu.”

M.D.: “Yukarıda kısaca değinmeye çalıştığım bu zenginlikle, meslek hayatım boyunca her an yüzleşmek, bir sorumluluğu da beraberinde getirdi. İşte bu sorumluluk ve bilincin sonucu olarak ve biriken malzemenin hacminden de cesaret alarak bir yerel müzik sözlüğü yazmaya yaklaşık on yıl önce karar verdim. Bu kararın oluşmasındaki etkenlerden biri ve belki de en önemlisi, Mahmut Ragıp Gazimihal’in daha çok Batı müziğinin eğitiminde kullanılmak üzere düzenlediği Musiki Sözlüğü adlı eserinin önsözünde yer alan şu satırlardır: “Tarihî veya mahallî musıkiler kendi erbabının himmetine ve bir meslek ansiklopedisinin ihatasına bırakılmıştır.” (Gazimihal, 1961)

M.D.: “Aslında benden önce bu konu üzerinde çalışan ve çalışmalarını yayına dönüştürebilmiş, sanat çevresinden bazı kişiler yok değildi (Gazimihal, 1961; Önaldı, 1975; Özbek, 1998). Ancak bu çalışmalardan bir kısmında genel müzik terminolojisinin içinde halk müziğine kısaca değinilmiş, bir kısmında ise, yazılı kaynaklardan veya şehirlere gelen yerel icracılardan alınan bilgiler yayına dönüştürülmüştü. Ve en önemlisi bunların hiçbiri, Türkiye’yi bütünüyle kapsayacak geniş bir coğrafyada, yerinde ve halkla birebir temas ederek yapılan alan araştırmalarına dayanmıyordu. Kendi dönemleri içinde bir eksikliği giderdiğini düşündüğümüz bu çalışmalardan sonra bildiğimiz kadarıyla, alan araştırmasına dayanan, terminolojik bir halk müziği sözlüğü bugüne kadar yayımlanmamıştır.”

M.D.: “Elinizdeki bu sözlük, 1984 yılından itibâren üzerinde çalışmaya başladığım ve yaklaşık otuz yıl süren araştırmalarım sonucunda topladığım Türkiye’nin yerel müzik terminolojisine ait malzemenin Türk halk müziği bölümünde yer alan terimlerden oluşmaktadır. Sözlüğün bir sonraki aşamada ulaşması arzu edilen hâli, Anadolu’daki diğer toplulukların yerel müzik terminolojisini de içine alacak olan: “Türkiye’nin Halk Müziği Terminoloji Sözlüğü”, daha sonraki hedef ise, “Türk Halklarının Terminolojik Müzik Sözlüğü”dür. Elbette bu çalışmaların sonrasında, “Karşılaştırmalı Müzik Ansiklopedileri”nin ortaya konması beklenmelidir. Hedef büyük, alan devasadır.

AY: Yazarın dediği gibi, özellikle alan araştırmaları son 30 yıldır adeta durmuş vaziyettedir. Alan araştırması halk kültürünün canıdır, oradan beslenir.  Kişisel çalışmaların dışında Kültür ve Turizm Bakanlığı’da derleme çalışmalarını durdurmuştur. Birçok kişi derlediği malzemeleri elinde tutmakta, arşivinde saklamaktadır. Alandaki değişim bir türlü tesbit edilememektedir. Derleme kurulları yerini tek kişilik derlemecilere bırakmıştır. Derlenen  malzeme kadar, onların belli bir sistematiğe göre sınıflandırılması, yazılması ve basılması da önemlidir. Yazar; ülkemizin bir çok yerleşim merkezini, -elbette bu büyük bir özveridir- köy köy dolaşarak malzeme toplamış, topladığı malzemeyi bir sözlük halinde  yazıya aktarmıştır. Yazara göre; “1986 yılından bu güne -son beş yıl içinde taradıklarım da dâhil olmak üzere- 68 il ve 210 ilçe merkezinde yapılan taramalarla, 1000’i aşkın köy ve 2000 kadar kaynak kişiden derlenen 3000’i aşkın terim, kavram ve deyim toplanmıştır”

AY: Yazarın dediği gibi; bu sözlük, binlerce kaynak kişinin hafızasından süzülen bilgilerin, özgün bir metodla işlenmesi sonucunda meydana gelmiştir. Derlenen malzemeler yazar tarafından sınıflanmış, sistematize edilmiş, sözlük için kullanılacaklar ayıklanmış ve yazıya geçirilmiştir. Üstteki paragraftan anladığımız kadarıyla yazarın elinde daha çok malzeme vardır.

Yazar sözlerini şöyle bitirmiştir; “Türkiye’nin doğusundan batısına kuzeyinden güneyine binlerce kilometre yol katederek derlenen, içeriğinde yer alan 3000’den fazla terimle ve yazımında uygulanan özel metoduyla alanında bir ilk olan Türk Halk Müziği Sözlüğü, Türk dilinin söz varlığı açısından son derece önem arzeden yerel ses kültürünün terminolojik verilerini ele almak için hazırlanmış, alanının kapsamlı ilk sözlüğüdür. Bu çalışma ile, yıllardır bilim ve sanat çevrelerinde hissedilen Türk halk müziği sözlüğünün eksikliği bir nebze de olsa giderilebilmiş olursa kendimi mutlu addedeceğim.” (10 Temmuz 2014)                                                                                                                            

Nasıl bir çalışma yapıldığını yazardan alıntılarla izleyelim;

M.D.: “…….otuz yıldır devam eden terim toplama çalışmaları son beş yıl içerisinde yoğunlaşmış, Türkiye’nin ana dili Türkçe olan toplulukları ile yapılan çalışmalarda toplanan malzeme kendi arasında düzenlenerek sözlük formatına getirilmiştir. Bu çalışmalar sırasında gidilemeyen bazı illere son dönemde gidilmiş veya daha önce gidildiği halde çalışmaların yarım kaldığı şehirler beş yıllık süreçte tekrar taranmıştır. Alan araştırmaları sırasında terimlere ulaşmak için yörenin ileri gelen kaynak kişileriyle görüşmeler yapılmış; her bir terim, deyim, kavram çok sayıda kaynak kişiye defalarca sorulmuş, ancak net bir veri biçiminde ortaya çıkanlar madde başlığı haline getirilmiş ve sözlüğe alınmıştır.

M.D.: “Türkiye’de bu alanla ilgili yayın faaliyetleri bir hayli dağınık, karmaşık ve metodsuz olduğundan buralarda yer alan terimler sözlüğe aynen alınmamış; bunun yerine, tespit edilen bu terimlerin anlamları yaptığımız alan araştırmaları sırasında kaynak kişilere defalarca sorulmuş, yanıt alınabildi ise bugünkü anlamlarıyla, karşılığı bulunamadıysa yazılı kaynakta verildiği biçimiyle sözlüğe aktarılmıştır.”

M.D.:“Sözlükte yer alan terimlerin büyük kısmı halk ağzından derlendiğinden ve dolayısıyla kaynak kişilerin içerikle ilgili bilimsel bir açıklama yapmaları beklenemeyeceğinden, terimlerin anlamlarını oluşturan izahların tamamı tarafımızdan yapılmıştır. Bunun yanısıra sözlüğü zenginleştirmek ve yöresel kullanım biçimlerini okuyucuya bir nebze de olsa yansıtabilmek için, terimler, kaynak kişilerin sözel tanıklıklarıyla verilmiştir. Tanıklıkların orijinal dilde ve çevriyazı işaretlerinin imkânları ölçüsünde verilmesine ise azamî özen gösterilmiştir.”

AY: Eserde; bugüne kadar duymadığımız, halk arasında yaşayan, derlenmemiş yeni terimlerinde devreye girdiği görülmektedir. Bu, çalışmaya daha bir ciddiyet katmaktadır. Söylediği türküde geçen kelimenin anlamını bilmeyen yorumcularla THM (TSM de) bir adım ileri gidemeyecektir.  Örneğin; ağıtmak ( sf.31), Ahnıt ağzı (sf.35), bezekleme (sf.84), ibidilemek (sf.247), itleş (sf.255) per (sf.365), sönek (sf.400) yangsamak (sf.463) Bu nedenle; bu ve benzeri terimler,  türkülerde kullanılan dil bakımından da çok yararlı olacaktır.

M.D.: “Yerel müzik terimlerinin önemli bir bölümü, doğadaki seslerin veya hayatın içindeki kültürel aktivitelerin sonucu üretilen taklidî sesler ile oluşturulmaktadır. Yansılama (onomatopoeia) adı verilen sözcüklerin müzik terimi haline gelmiş biçimlerine Türk halk müziği terminolojisinde sıklıkla rastlamak mümkündür. Bir ses kültürünün nasıl oluştuğunun ipuçlarını bize veren bu türden terimleri sözlüğe bilhassa aldık. Örneğin, “Gıygıy”, “dom”, “tıngır”, “dımbır, “güm”, “düm”, “zımbır”, “zambur” vd. “

AY: Yazar, derleme yaptığı bir çok yöreden malzeme toplamıştır. Sadece bir yörede kullanılan terimlerin belirtilmesi, yaygın kullanılanların  yöresiz bırakılması “folklor açısından” doğru bir yaklaşımdır. Ancak, yöre veya şehir isimlerinin yanına tarih konmasının çok yararı olacağı, ilerde derleme yapanlara “karşılaştırmalı çalışmalar” yapma imkanı verebileceği düşünülmektedir…

M.D.: “Sözlükte yer alan terimlerin yaygın olarak kullanıldığı yöreler madde sonlarında mutlaka verilmiştir. Terim yalnızca şehir genelinde yaygınsa, şehir adı, sâdece bir beldede kullanılıyorsa, bağlı olduğu şehrin ve o beldenin adı verilmiştir. Eğer terim çok yaygın bir kullanım alanına sahip ise beş yöreye kadar olan şehir adı belirtilmiş, daha çok yerde biliniyor ise yöre adı hiç belirtilmemiştir. Örneğin, “bağlama”, cura”, “âşık”,  düzen”, “mâni” bu türden yaygın kullanımda olan terimlerdendir.”

M.D.: “Çalışmada yer alan bazı maddeler yerel edebiyat ve oyun kültürünün ortak ürünleridir. Aslında bir ses kültürü edebiyattan ve oyundan bağımsız düşünülemeyeceğinden, ortak kullanımda olan bu tür terimlerin sözlüğe alınması kanaatimizce zorunluluktu. Halk edebiyatı terimlerinin, tür, şekil ve anlam ile ilgili olanları, müzik tekniği ve müzik kültürü ile ilişkisi ölçüsünde ele alınmıştır: “koşma”, “mani”, “semaî”, “kalenderî”, “beyit” vd. Halk oyunlarıyla ilgili olarak, hareket, figür, tema vs. unsurlar sözlüğün kapsamı dışında olduğundan, maddelerde bu tür ayrıntılara değinilmemiş, tanımlamalar yalnızca oyun ve müzik ilişkisi üzerinden yapılmıştır.”

AY: Yazar eserde, THM terimlerine “çok zengin olması nedeniyle” değinilmediğini belirtmiştir. Aslında, konservatuarların sayısının gün geçtikçe arttığı günümüzde, öğrenciler için değinilmeliydi. Çünkü, kaynak sıkıntısı nedeniyle aynı seviyede birleşemeyen, farklı illerdeki konservatuarlarda  okuyan öğrenciler için, bitirme ödevleri/çalışmaları ve tezleri için bu gereklidir.

M.D.: “Türk halk müziği terimler bakımından olduğu kadar repertuvar bakımından da muazzam bir zenginliğe sahiptir. Ancak bir terminoloji sözlüğünde sayıları  binlerle ifade edilebilecek olan ezgi örneklerinin verilmesini metodolojik açıdan uygun bulmadığımız için çalışmamızda böyle örneklere yer verilmemiştir. “Borçalı dîvanîsi”, “Çuhacıoğlu peşrevi”, “Garib’in Urum’a Gidişi”, “Muhalif tatyan”, “Garipler semahı”, “Cerit bozlağı”, “Avşar ağırlaması” gibi ezgi örnekleri ile bazı makam (kalıplaşmış ezgi bütünü) adlarının yalnızca  ilgili maddenin başlığı altında verilmesi uygun görülmüştür. Örneğin: “Kars yöresi âşık makamları” gibi. Az sayıdaki özel ezginin ise, hem bir türü tanımlaması hem de birçok yörede yaygın bir ezgi çatısı oluşturmasından ötürü madde başı olarak verilmesinde sakınca görülmemiştir, “Cezayir havaları” gibi.”

AY: THM’de kullanılan  dizilerden yaygın olanlar 13-15 olarak tasnif edilmekte ve TSM makamlarına yakın olarak ilişkilendirilmektedir. Yazar, bu maddede herhangi bir isimlendirmeye - madde sınırlarını aşmamak için- gitmemiştir.(sf.220) Yazara göre; “bu ses dizileri, halk arasında bazen makamsal çatıyı tarif eden bir terimle, bazen de yöresel bir kalıp ezginin adıyla anılır.” Bu maddedeki açıklamalar bir sözlük için yeterlidir. Ancak; eğitimde her dizinin bir ismi vardır ve türküler/havalar ona göre sınıflandırılmaktadır. O nedenle, 15 dizi isminin belirtilmesi iyi olurdu düşüncesindeyiz.

M.D.: “Halk çalgılarının düzen şekilleri ile ezgilerin ses dizileri bahsi, çalışmanın önemli kısımları arasında yer almaktadır. Halk ezgilerinin ses dizileri konusu terminolojik bakımdan hayli sıkıntılı bir meseleyi oluşturduğundan, biz bu ses dizilerini toplu halde bir madde başlığı altında vermeyi uygun bulduk. Aslında burada verilenler Türk halk müziğinin en yaygın ses dizileridir. Hiç kuşkusuz bunların dışında kullanımda olan ses dizileri de bulunmaktadır.”

AY: Ülkemizde icracıların farklı karakterde ve amaçlarla “düzen” yaptıkları bilinmektedir. Düzenler; bağlamadaki (alt-orta-üst) 3 telin değişik seslere çekilmesi ile (akort edilmesi) oluşmaktadır. Ancak, düzenlerdeki çokluğa rağmen, bazıları kabul görmemiş/yaygınlaşmamış,  bazıları ise sistemli bir şekilde kalıp/kural haline getirilmiştir. Ferruh Arsunar 4, Sadi Yaver Ataman 3 (Kara düzenin 5 varyantı ile), Refik Ünal 3 (Kara/Bozuk düzen 9 varyantı, Bağlama düzeni 4 varyantı, Yerel düzenler  8 varyantı ile) ve Cafer Açın ise 19 düzenden bahsetmektedir. Günümüz eğitiminde konservatuarlarda; Bağlama düzeni, Bozuk düzen, Misket Düzeni, Müstezat düzeni öğretilmektedir. Eserde; çalgı düzenlerinin kapsamlı verilmesi de yararlı olmuştur. Örneğin “Bağlama düzeni” maddesinde 23 ayrı düzenin olduğu belirtilmiş ve ses aralıkları verilmiştir.

M.D.: “Çalgı düzenlerinin ise ilk kez bu denli kapsamlı ve bol örnekle ele alındığını rahatlıkla söylemek mümkündür. Düzen isimleri tek tek maddelerinde, ses aralıklarını içeren notalar ise tek bir madde içinde verilmiştir; “Bağlama düzenleri”, “Kemençe düzenleri” maddelerinde olduğu gibi.” (sf.68-69)

SONUÇ: Melih Duygulu tarafından hazırlanan "Türk Halk Müziği Sözlüğü" adlı eser, alanda önemli bir boşluğu doldurmuştur. Titiz bir çalışma ürünü olan bu başucu kitabının, müzik alanında çalışan -sadece THM değil- bütün öğretim elemanlarının, müzikologların, araştırmacıların, ses ve çalgı sanatçılarının, müzik programı yapımcılarının, müzik öğretmenlerinin, saz kursları/dernekler ve konservatuar öğrencilerinin kütüphanesinde olması gerektiğine inanıyor, Işık Gençer ve Ferruh Gençer'e bu yararlı  eseri ülkemize kazandırdıkları için teşekkür ediyoruz.

Bilgi için: Pan Yayıncılık. Barbaros Bulvarı. 18/4 Beşiktaş 34353/İstanbul,

Tlf: 0212 2275675/2618072

SANATIN TEOGA KATKISI OLACAK  MI?

Habertürk’te Lütfi Erdoğan’ın haberine göre; “MEB, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında işbirliği görüşmeleri başladı. Bütün il ve ilçelerde öğrencilerin gidebileceği gençlik ve kültür merkezleri ile özel sanatsal ve sportif kurslar tek tek belirlenecek. Öğrencinin okuduğu bölgede gidebileceği herhangi bir kamu ya da özel kurs bulunmaması durumunda okuldaki branş öğretmenlerine kurs açmaları için destek verilecek. Bakanlık, "Öğrenci kurs alabilir" diye merkez ve özel kursları akredite edecek. Öğrencilerin 1. sınıftan 8. sınıfa kadar katıldığı kursların listesini tutacak bakanlık; kültür, sanat ve spor kurslarını puan değerlendirmesine tabi tutacak. Bir öğrenci 1. sınıftan itibaren yüzme kursuna gidiyorsa TEOG sınavına girdiğinde yüzde 20 ile yüzde 30'a kadar ek puan alacak. Aynı durum müzik enstrümanı çalan ya da kültürel, sanatsal etkinliklere katılan öğrenciler için de geçerli olacak.”

Hayret ilk defa sanata/spora destek geldi!...Sanata ve spora yapılan her türlü çalışmanın ve pozitif ayrımcılığın yanındayız.  Olumlu olan bu çalışmayı, destekliyoruz…

YENİ BİR CD ÇALIŞMASI …  

 İTÜ TMD Konservatuarı Ses Eğitimi Bölümü Mezunu Yeşim KÖKSAL, nihayet “AVAZ” adını verdiği, CD çalışmasını Kalan Müzik etiketi ile  yayınladı. İstanbul Devlet Halk Müziği Topluluğu’nda ve TRT  İstanbul Radyo-TV programlarında görev de yapan Köksal, temiz, güçlü sesi ve yorumu ile tanınıyor. Bir dönem hocası olduğum Köksal bu çalışması ile; Anadolu’muzun çığlığını, haykırışını, sevincini, üzüntüsünü bizlere sunan ustalarımızın ve ozanlarımızın izinden giderek  yola çıktığını” söylüyor. THM sevenler için ilgi ile izlenecek bir çalışma olmuş Yolun açık olsun YEŞİM KÖKSAL…

Mecidiyeköy’de trafik ne olacak?

Mecidiyeköy, merkez olması bakımından çok önemli/kalabalık, ama yol ve kaldırım konusunda şanssız. Şu anda 6 gökdelen ve metro inşaatları nedeniyle trafik düğümlenmiş vaziyette. Ortaklar Caddesinden köprüye çıkış, geçen sene 17.15 te yoğunlaşırken, şimdi 16.30 da başlıyor. Meydandaki kavgalar –özellikle 17.00-19.00 arası- kesilmiyor. Ara sıra polis geliyor, sorunu hallediyor, ama  sonra kayboluyor. Bu gökdelenler yakında bitecek ve trafiğe giren –çıkan kişi/araç sayısı artacak. Peki alternatif yol var mı? Yok. Kaldırım var mı? Yok…Gökdelenlere gelenlerin hepsinin metro ile gidip geleceği sanılıyorsa, bu tamamen saflık…Çözüm acilen bulunmalı…