BIST 9.722
DOLAR 32,54
EURO 34,99
ALTIN 2.426,66
HABER /  GÜNCEL

Tucson saldırısının açtığı yaralar

ABD, Arizona'da yaşanan kanlı saldırıyı, nedenlerini, olası sonuçlarını tartışıyor; failin nasıl bir kişi olduğunu, hastanede yaşam savaşı veren Kongre üyesi Gabrielle Giffords'ın siyasi portesini konuşuyor. Washington'dan Aylin Yazan'ın izlenimleri.

Abone ol

ABD’nin başkenti Washington’daki Cannon Kongre binasındayım.

Binanın büyük kubbesinin altındaki salonda iki defter ve sessizce sıra bekleyen insanlar var. Burası, Cumartesi günü Arizona’daki suikast girişiminin hedefi Kongre üyesi Gabrielle Giffords ve diğer yaralılar adına açılan “iyi dilek” defterlerinin bulunduğu yer.

Saldırının ardından başlayan tartışmanın gürültü patırtısının aksine, buraya hüzün ve derin bir sessizlik hakim. Yüzlerce sayfayı binlerce mesajla dolduran Amerikalılar, saldırıdan mucizevi bir şekilde kurtulan Giffords’a “yanındayız” diyor...

Amerika, son saldırıyla, bildiği, ama ne zamandır yüzyüze gelmediği bir gerçeği yeniden hatırladı. Ülkede siyasileri hedef alan bireysel suikastlerle bir kez daha yüzleşti.

Gabrielle Giffords o gün, doğup büyüdüğü ve onu başkente taşıyan yerde, Tucson’daydı. Kongre’nin yeni döneminin başlamasının hemen ardından, seçmenleriyle buluşarak onları dinlemek istemişti. O sabah sosyal paylaşım sitelerinden seçmenlerine mesaj gönderdi: “Köşebaşınızdaki ilk toplantımız başlıyor. Aklınızda neler olduğunu öğrenebilmem için lütfen buraya uğrayın” dedi.

Giffords’ın çağrısına onlarca kişi karşılık verdi. Ancak bunlardan biri düşüncelerini sözlerle değil, silahıyla ortaya koymak için oradaydı. Ve aklındakileri silahından art artda çıkan 31 kurşunla, öfke olarak etrafa saçtı.

Kurşunlardan biri Giffords’ın kafasının arkasından girdi, sol gözünün yanından çıktı. Kongre üyesi hala hastanede yaşam mücadelesi veriyor. Amerika ise bu kurşunun ardındaki gerçek suçluyu arıyor...

Cumhuriyetçi eyaletin ılımlı demokratı

40 yaşındaki Gabrielle Giffords, Arizona’daki siyasi katılım sürecinde çığır açan bir isim olarak görülüyor. O, eyalet senatosuna seçilmiş en genç kadın. Ayrıca eyaletin kongreye gönderdiği ilk Yahudi. Giffords’ın eşi Mark Kelly de Amerikan toplumunun her bir üyesini ulusal kahraman olarak gördüğü meslekten: Kelly bir astronot.

Giffords, eyaletinin Cumhuriyetçi siyasi geleneğine uymasa da, sosyal geleneklerine bağlı bir Güneyli. Amerikan otoyollarının klasikleri olan tırlara ve motosikletlere hayran. Ve Arizona’daki hemen her yetişkin gibi o da bir silah sahibi...

Sosyal yönleriyle zenginleştirdiği siyasi hayatı, birçoklarına göre büyük başarılara gebe. 4 yıldır kongre üyesi olan Giffords hakkındaki yorumlar onun “Demokratların yükselen yıldızı” olduğunu söylüyor. Hatta partisi içinde, onun bir gün başkanlık koltuğuna oturacağına inananlar bile var.

Giffords’a olan bu inancın arkasında onun uzlaşmacı ancak kararlı kişiliği var. Kendisini “eski bir Cumhuriyetçi” ve “ılımlı bir Demokrat” olarak niteliyor. Zaten aday olduğu topraklar, solcu eğilimlere şans vermeyen türden.

Giffords’ın Washington’da en çok mesai harcadığı konuların başını ulusal güvenlik ve yasadışı göçmenlik çekiyor. Latin Amerika tarihi okumuş ve Meksika’da yaşamış biri olarak, ülkedeki göçmenlere daha insancıl davranılmasından yana. Bu nedenle geçen yıl Arizona Valisi’nin onayladığı sıkı göçmenlik yasasına sert biçimde karşı çıktı. Bu hareketiyle de muhafazakar Çay Partisi’nin dikkatini ve tepkisini üzerine çekti.

Giffords’u hedef haline getiren asıl olay ise sağlık reformuna verdiği destekti.

Çay Partisi’nin vitrinindeki isim, Sarah Palin, onu, meşhur “görevden indirilecekler” haritasına yerleştirdi, üzerinde bir nişan alma işaretiyle birlikte...

Suikast girişimi siyasi güdümlü mü?

Saldırı, siyasi söylemin böylesine kirlendiği ve Palin’in de buna bolca malzeme verdiği bir dönemde gerçekleşti. Durum böyle olunca sosyal medya saldırıyı etiketlemede başı çekti. Saldırı bir siyasi suikast girişimi, suçlu ise özellikle muhafazakarların kullandığı sert siyasi tondu. Twitter’da ardı ardına “Palin’in verdiği görev tamamlandı” tarzı mesajlar yazıldı. Yapılan yorumlar, eleştirilen “ayrımcı siyasi söyleme” katkı yapar nitelikteydi.

Palin de dahil, Cumhuriyetçi politikacılar, saldırının hemen ardından kınama mesajları gönderdi. Ancak özellikle internet ortamında Palin’in üzerine çok yüklenilmesi, siyasi dili yeniden hırçınlaştırdı.

Palin kendisine sorumluluk yüklemeye çalışanları eleştirirken “kan iftirası” ifadesini kullandı.

Bu ifadenin tarihi kökeni, Yahudilerin Hristiyan çocukları kaçırıp kanlarını dini ayinlerde kullandıkları iftirasına dayanıyor. Peki Palin, tartışmaya dini boyut da katan bu deyimi kullanırken, sözcüklerin ne anlama geldiğini gerçekten biliyor muydu?

Palin cephesinden açıklama yok, ama muhalifleri onun bu ifadeyi özellikle seçtiği görüşünde.

Soruşturma ise, 22 yaşındaki Jared Loughner adlı saldırganın, siyasi konularla ilgili olduğunu, ancak siyasi parti üyesi olmadığını gösterdi. Failin 3 yıldır bu suikasti düzenlediğine dair kanıtlar ortaya çıktı. Sonunda hem yetkililer, hem de Amerikan basını Loughner’ın psikolojisinin bozuk olduğuna ve suçu bu nedenle işlediğine kanaat getirdi.

Başkan Obama da, Arizona’daki törende birlik mesajı verdi, “Yaşananlar, siyasi söylemin artık daha ılımlı olması gerektiğini ortaya koydu.” dedi.

Böylelikle saldırının ardından yaşanan suçlu bulma telaşı biraz olsun dinmiş oldu.

Ancak saldırının, Amerikalıların konuşmaktan kaçındığı bir boyutu daha var: Ülkedeki silah kültürü ve gevşek silah yasaları.

Silah kullanımı, Amerika’nın köklerine kazınmış bir gelenek. Yani siyasi olarak riskli ve bu yüzden de Amerikalı politikacıların dokunmaya cesaret edemediği bir konu.