BIST 9.525
DOLAR 32,60
EURO 34,79
ALTIN 2.498,20

Toplum içindeki “başı açık kadın”, İslam’ı nasıl yaşamak istiyor?

Kadın; başı açık/kapalı, her yerde kadındır...

Toplum içindeki “muhafazakar erkek” ve  “başı kapalı kadın” konularını  yazdık. Dediniz ki, “başı açık kadın” ne diyor/istiyor?

Bir kere daha belirtelim ki; İnsanlar ille de Kur’an-ı Kerim’i, Arapça okumak zorunda değiller, Türkçe meallerini okusalar, birçok soruyu sormazlar. Hala, evlerimizde; kutsal kitabımızı en üste koyuyor, ama kapağını açmıyoruz. Türkçe meallerini alınıyor, ama okunmuyor. “Hocalardan, cemaatlerden” yardım dileniliyor.

Düğünlerde başı açık/kapalı gençlere; “kutsal kitap” hediye ediliyor, ama çevreye/akrabalara kötülük yapmaktan geri durulmuyor. Yani, her aile; inançlı ve milliyetçi!.. Ama, mahkemelere baktığınızda, bu değerlerin yok olduğunu görmek mümkün…

Cami hocaları, ortamdan/durumdan şikayetçilerdi; “Toplumun gerginlik içinde olduğunu ve %30’unun depresif ilaç kullandığını” ve biz her daim; iyiliği, sevgiyi, saygıyı, kötülüğü v.b.” anlatıyoruz, ama; “İnsanlar, tersini yapıyorlar. Başarılı olamıyoruz” diyorlardı ve bunu yazmıştık.

Bir gelişme oldu ve MHP, Meclis’e “ruh yasası” teklifi verdi. Neden diye sordular, Sn.D.Bahçeli; vatandaşların ağırlaşan şartlardan bunaldığını, bunun için yasa teklifi verdiklerini” söyledi. Ancak, iki gün sonra AK Parti’li M.Ünal; kişileri ilgilendiren bir şey yok yasada. Sadece bu alandaki yetkilileri, doktorları v.b. çalışma hayatlarını belirliyor” dedi. Ortada, bir yalan/kandırmaca mı var? Henüz anlaşılamadı, ama iki ittifak partisi bu konuda anlaşamadı. Bakalım Meclis gündemine alınınca neler duyacağız.

Hocalar, kumar/faiz bahsine giriyor, “devletin kumar oynattığını” söylüyor, ama, “Allah, size akıl vermiş, uymayın” diyorlar ve güncelle çatışıyorlar. Toplumun çoğunluğu; at yarışı, spor-loto oynuyor, MP alıyor. Ne yapsın, başka para kazanma  şansı yok ki!..

Yani yapılanma merkezleri olan Tügva,Önder,İHL gençleri, devletin oynayın dediği bu yanlış denilen işleri  yapmıyor mu? Hersinin maddi durumu iyimi? Sıkıntıları yok mu? Veya, toplumun AK Parti’ye oy veren  %51’i ilgilenmiyor da, %49’mu gişelerde kuyruk oluyor. Ama, kuyruklardan, bilet alanların/oynayanların maddi durumları ortaya çıkıyor zaten!.. Tıpkı, Eyüp Sultan’ı ziyaret ettiğimizde gördüğümüz görüntüler  gibi!..

Soru: Nerede yanlış yapıyoruz?. Yapılıyor?

Sorun/ihtiyaç  varsa, biz mi çözeceğiz? Artık “Türkiye kadınların başörtüsü konusunu kapattı” diyoruz, ama siyasiler bırakmıyor, her fırsatı değerlendirmeye çalışıyorlar..

Çözüm oluyor mu? Seçmen sayısı artıyor mu?

Muhafazakar kesim yine memnun değil!, köşe yazarlarını takip ediyoruz…İşte son yazı ve serzeniş eski AK Parti MV, Sn.A.Ünal’dan (Yenişafak,14.01.2019)geldi; “Yeni başörtülü imajından benim neslimin rahatsızlığını ise kadınların bir şikayet olarak değil de, bir hayal kırıklığının, burukluğun tezahürü olarak anlamalarını temenni ederim. Bizimkisi bir şekilde Vietnam Sendromu…”

Gelelim tespitlerimize;

1/ “Başı açık  bir çok kadın; namaz kılmıyor, yetiştiği vakitte  namaz kılıyor, namazını kılıyor.”

1.a/ “Başı açık bir çok kadın; Kur’an-ı Kerim’i okuyamıyor, Kur’an-ı Kerim’i okuyor.”

1.b/ “Başı açık bir çok kadın; ezanın sözlerinin anlamını –kapalılar gibi- bilmiyor.”

Namazın, başı kapalı/açık olmakla ilgisi olmaması lazım. Başı açık bir çok tanıdığım, 5 vakit namazını kaçırmıyor…Bu, Allah ile kişi arasındaki bir ilişki. Allah 5 vakit namazı farz kılmış, ama, nedense; bilgili/okumuş/alim sahibi insanlar buna uymuyor.

Kapalı/açık kadınların çoğu, 5 vakit okunan ve  huşu içinde dinlediği “ezanın anlamını bilmiyor” ve “sözlerini doğru söyleyemiyor.” İlköğretimden itibaren Din dersi olmasına rağmen, bu nasıl oluyor, bilemiyoruz!..

2/ “Başı açık bir çok kadın; mukabelelere gidiyor.”

Mukabele; “karşılık verme, karşılama, karşılık” anlamındadır. Toplu yerlerde, “bir kişi tarafından yüksek sesle hatim okunurken, diğerlerinin gözleriyle Kur'an'ı takip etmesidir” demiştik. Bu konuda başı açık/kapalı kadınlar birlikte Kur’an okumaktan/takip etmekten memnunlar.

3/ “Başı açık bir çok kadın; “kadın olmanın özelliklerinden” vazgeçmek istemiyor”

Bu konuda, başı açık kadın daha özgür. Çalışmak, kendi hakkını korumak, kendi kazandığı ile istediğini almak istiyor. Ve, toplum başı açık kadının boyanmasını, topuklu ayakkabı giymesini, yırtmaçlı eteğini  v.b. normal karşılıyor.

3a/ “Başı açık bir çok bir çok kadın; “sevgilisiyle el ele, sarılarak gezmelerinin doğal hakları” olduğunu söylüyor!”

Bu konuda çevreden bir baskı da görmüyorlar. Kadın da duyguludur; sever, kızar, bağlanır, yer, içer, eğlenir, gezer…Aksi durumda; kadını işten el çektirmek, eve bağlamak düşüncesi ortaya çıkar ki, bu zamanda mümkün değildir. Başı açık kadının; bisiklete binmesi, spor yapması, koşması, çalgı çalması v.b. doğal karşılanmaktadır.

4/ “Başı açık bir çok kadın; sigara içmenin inançlarına engel olmadığını düşünüyor.”

Keşke, sigara bütün toplumun gündeminde çıksa!. Güzel kokması gereken bir kadının (tabii ki erkek te), sigara ile toplum içinde olması iyi bir şey değil…Oysa; “sigara içmenin, sağlığa  zarar verdiğini”, “özellikle hamile kadınların uzak durması gerektiğini” söylemek, kapalı  kadınlar için ise, “yakışmıyor, siz örnek olun v.b.” demek daha doğrudur.

5/ “Başı açık bir çok kadın; kapalı olmalarının yaşayışlarına bir engel teşkil etmemesini istiyor.”

Azınlıkta olsa, bazı insanlar “açıkları anlamıyor” ve kapanmalarını salık veriyormuş. Hatta, “namaza ne zaman başlayacaksın, borçların birikiyor” deniliyormuş.  Ençok; “kapanması” için, “ailesinin nasıl olduğu, nereli olduğu” soruluyormuş. Bazı kadınlar; “inanarak”, “içinden gelerek” açık giyiniyor ve  “başörtü içimdeki güzelliği yansıtmıyor", “Beni güzel göstermiyor”, “Ben, fikir olarak baş bağlamaya karşıyım” diyorlar.

 6/ “Başı açık bir çok kadın; “kendilerinin Cumhuriyet’le ve Atatürk’le bir sorunu olmadığını” belirtiyor. Ve, bu konuda, siyasilerin kendilerini kullanmalarını istemiyor.”

“Atatürk, ülkemizi kurtarmış, kadına-çocuğa-gence bayramlar hediye etmiş, laikliği getirmiş, din-devlet işlerini ayırmış, (ki,son darbe teşebbüsünden ne kadar haklı/ileri görüşlü olduğu anlaşılıyor) ama onu da yanlış uygulamışlar ve “ayrım başlamış” diyorlar. Laikliğe inanan herkesin Atatürk ilkelerine bağlı olduğunu ifade ediyorlar. Bu ilkelere bağlı kalmanın, asla dine karşı olmak olmadığının, dini vecibeleri yerine getirmenin engellenmediğinin de altını çiziyorlar.

7/ “Başı açık bir çok kadın; çalıştıkları için koku kullanıyor ve bunun dinen yasak olmadığını düşünüyor.”

“Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: kadınlar, güzel koku ve namazdaki gözümün aydınlığı.” (Kenzu’l-Ummal, h. No:18913) Kadının koku sürmesini yasaklayan hadisler, bunun mutlak manada yasak olduğunu bildirmemektedir.

Bir kadın evinde; eşinin, çoluk çocuğunun ve dinen kendisine yabancı olmayan akrabalarının yanında koku (parfüm) sürebilir. Dinimizde yasak olan, "dışarı çıkarken erkekleri etkilemeleri veya etkileyecek derecede parfüm sürüp erkeklerin dikkatini çekmeleridir."

8/ “Başı açık birçok kadın, başı kapalıların lüks yerlerde görünmesinden rahatsızlar.”

Başı açık bir çok kadın; zamanında başı kapalı kadınlara yanlış yapıldığını, bunun tepki doğurduğunu, şimdi bu hakları alınca, pahalı yerlerde oturmak için gereken mali finansmanın “ taraflı ihalelerden” alındığını düşünüyorlar. Artık başı kapalı kadınların pahalı jiplerde görülmesi, onların maddi olarak statü artırdıklarını gösteriyor. Elbette, bu güzel şey, ama bazı mekanlara oturup, insanları gözledikleri, rahatsızlık vermek istemelerini de  kasıtlı (özellikle grup halinde) olarak kabul ediyorlar.